Malezya Seçimleri
Malezya seçimlerinin üzerinden biraz zaman geçti. Ancak biz Batı Kudüs’te işgalci Siyonist devlete karşı gerçekleştirilen eylemin önceliği sebebiyle bu hafta yayınlanan diğer yazılarımızda o eylemden ve sonrasında oluşan havadan söz etmeyi gerekli gördük.
Bu arada gazetemizin değerli yazarlarından ve Malezya ziyaretlerimizde görüştüğümüz, Kuala Lumpur’daki gezilerimizde hem Malezya’daki hem de Türkiye’deki gelişmeler hakkında kendisiyle sohbet ettiğimiz değerli dostumuz Dr. Serdar Demirel seçimlerin genel tahlilini yaptı. Onun tespitlerinden de istifade ettik. Biz de seçim sonuçlarıyla ilgili bilgileri özet bir şekilde verip bir önceki seçimle kıyaslayarak değerlendirme yapmayı faydalı görüyoruz.
Seçime on gün kala Malezya’daydım. Normalde o günlerde seçim sebebiyle bayağı bir hareketliliğin olması gerekirdi. Ama ben çok fazla bir hareketliliğe şahit olmadım. Caddelerde ve sokaklarda propaganda amaçlı afişler ve seçim ilanları doğal olarak dikkat çekiyordu. Ama bir seçim heyecanı ortaya koyan kitlesel hareketlilik ve kitleye yönelik yoğun aktivite yoktu. Malezya’nın en çok adı duyulan İslâmcı partisi PAS’ın Kuala Lumpur’daki merkezi kaldığım otelin iki bina ötesindeydi. Ama bina öylesine sakindi ki “Acaba burası gerçekten PAS’ın merkezi midir yoksa Malezya’da kısa adı PAS olan başka bir kuruluş mu var?” diye tereddüde bile düştüm.
Bir gece kaldığım otelin tam karşısında, ara sokakta bir meydanda küçük çaplı toplantı düzenlendiğini gördüm. “Bir şey anlamasam da gidip dinleyeyim, en azından katılanların sayısını artırmış olurum” diye düşündüm. Gittim, hiçbir heyecan ve hareketliliğe şahit olmadım. Benimle birlikte dinleyicilerin toplam sayısı 150’yi bulmuştu. Bir kişi konuşuyor diğerleri dinliyordu. Ne alkış vardı, ne de slogan atılıyordu. Bir süre bekledim, baktım beni de heyecanlandırmadı. Konuşulanlardan da bir şey anlamayınca bırakıp otele döndüm. Böylece sayı yine 149’a düştü.
Seçimlerden dolayı kimse köklü bir değişiklik beklentisi içinde değildi. çünkü insanların zihinlerinde iki tereddüt vardı: Birincisi: Gerçekten dürüstçe bir seçim olacak mı ve muhalefet partilerinin arkasındaki kitlesel desteğin parlamentoda da aynen temsil edilmesine imkân tanınacak mı? çünkü Malezya’nın bağımsızlığının ilan edilmesinden buyana belli bir siyasi hareket sürekli hâkimiyeti elinde tuttuğu için zihinlerde böyle bir tereddüt oluşmuş. özellikle medya üzerindeki hâkim zihniyet gölgesi politika ve seçimler üzerinde de aynı gölgenin olduğu kanaatinin yaygınlık kazanmasına sebep olmuş. İkincisi toplumun statükoya alışmasından kaynaklanan “halimize şükür” anlayışının politik mekanizmayı bayağı etkilemiş olması.
İşte bu sebeplerden dolayı Malezya’daki son seçimlerin sonuçları bayağı sürpriz oldu. çünkü beklenen iktidardaki Ulusal Cephe (Barisan Nasional)’nin parlamentoda üçte iki çoğunluğunu koruması, eyaletlerdeki oylarını artırması ve muhalefete geçen eyalet hükümetlerini de ele geçirmesiydi. Ama sonuç tam tersi oldu.
Malezya, 13 eyaletten oluşuyor. Bu eyaletlerin her birinin ayrı yerel parlamentosu ve hükümeti var. Başkent Kuala Lumpur’un ise ayrı bir federal statüsü var. Tüm ülkenin de ortak bir federal meclisi ve hükümeti var.
İktidarı elinde bulunduran Barisan Nasional yani Ulusal Cephe, Federal Parlamentoda 222 sandalyeden 140’ını alabildi. Böylece Federal Meclisteki sandalye oranı % 63’e düşmüş oldu. Oysa 2004 seçimlerinde bu oran % 90 idi ve Ulusal Cephe toplam 199 sandalye kazanmıştı. Yani bir önceki seçime oranla parlamentodaki üye sayısında 59 sandalyelik azalma olmuştu. Ulusal Cephe’nin kaybı da işte bu azalmadan ileri geliyordu, yoksa iktidarı kaybetmesinden değil.
Ama burada sorulması gereken bir soru var: “Acaba gerçekten Ulusal Cephe oy kaybına mı uğradı yoksa 2004’e nispetle daha dürüst bir seçim yapıldığı için mi bu azalma gerçekleşti?” Bizim görüşümüzü sorarsanız her ikisinin de etkisi var deriz. İktidar cephesi muhtelif ekonomik, siyasi ve toplumsal sebeplerden dolayı oy kaybına maruz kalmıştır. Ama azalmanın tek sebebi oy kaybı değil aynı zamanda biraz daha dürüst seçim denemesi yapılmasıdır. Tıpkı Mısır’daki gibi.
Ayrıca şunu da dikkatten kaçırmamak gerekir ki gerçekleşen azalma sadece Başbakan Abdullah Ahmed Bedevi’nin partisinin sandalye sayısında olmadı. Onun partisi Ulusal Cephe’nin en güçlü üyesi durumundadır. Ancak asıl büyük azalma cephenin diğer üyelerinin sandalye sayılarında gerçekleşti.
Konuyla ilgili bilgileri aktarmaya inşallah önümüzdeki hafta devam edeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.