Yani?..
-Sayın yazar, deprem haberleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
-Sayın derken?..
-Yani öyle umûmi mânâda demek istedim; kötü bir şey değil...
-Haa, iyi o zaman; efendim deprem bir tabiat hadisesidir ve ara sıra olur; gazeteler de bunu yazar; böyle düşünüyorum.
-Ben depremci hocaları kasdetmiştim daha çok...
-Mm, ilginç bir soru; benim şöyle bir projem var, kim ilgilenir bilmem: Büyük Marmara depreminden bu yana, hangi üniversiteden kaç bilim adamı depremle ilgili beyanlarda bulunmuş ise bunların birer birer toplanarak Epistemoloji ve Deontoloji, yani bilim felsefesi ve bilim ahlâkı konularında hazırlanacak bir sempozyumda, enine, boyuna, yüksekliğine derinliğine ve çaprazlamasına tartışılmasını diliyorum. Sismoloji ve Jeoloji, eski tâbirle müsbet bilim sayıldığı için bu sempozyum sonuçlarından hareketle Türk bilim adamlarının, bilimle kurdukları ilişkinin türü konusunda çok aydınlatıcı ve sağlıklı verilere ulaşılacağını öngörmekteyim.
-çok ilginç; peki başka bir soruya geçeyim o zaman; iş bırakma eylemleri hakkındaki düşünceniz?.
-Depremci hocalarla ilgili düşüncelerimi, bizim sendikacılar hakkında genişletmemde mahzur yok; aynı sempozyumu Türk tipi sendikacılık hakkında da düzenlemeliyiz ve bu toplantının ana konusu şöyle olmalı: "Bir işçi hakları savunucusu olarak Sendikacı tipinin, kendi sınıfının geleceği hakkında ne derece akılcı tavır takınması mümkün olabilir?"
-Yani?
-Yanisi şu; sosyal güvenlik sistemimizin gidişatı çöküş istikametinde; hükümet de kendisine oy kaybettireceğini bilmesine rağmen sistemi ıslaha çalışıyor. Şimdi gösterdikleri tepkiyi, emeklilik yaşı 38'e kadar indirildiğinde gösterebilmiş olsalardı, buna akılcı sendikacılık diyebilirdik...
-Şimdi diyemiyor muyuz?
-Diyemiyoruz; sadece üyelerine karşı mahçup olmamak için bazı eylemler yaptıklarını düşünüyorum; fazlaca ardı gelmez zaten.
-Gündelik hayatımız giderek daha fazla mı İslâmileşmekte; siz böyle bir eğilim görüyor musunuz?
-Hoppala, nereden icab etti bu şimdi?
-Yazarın biri öyle olduğunu ileri sürüyor da?
-Fesubhanallah, öyle mi demiş? Hmm... elhamdüllihah, maaşallah, tebârekallah; ahsen'ül hâlikiyn! Nereden uyduruyorlar böyle şeyleri fevkalhad câlib-i dikkattir. Sahi kim bu yazar, hangi planetten gelmiş? Benim bildiğim güneş sisteminin planetlerinde hayat yok!
-Dalga geçiyorsunuz ama adam rahatsız olmuş, "nedir bunun sebebi" diye soruyor; haksız mı?
-El Hakk'u yâlû ve lâ yûlâ aleyh; düzelir inşallah, düzelir inşallah!
-Yanlış anladınız; hasta değil ki düzelsin! Nereye gidiyoruz, acaba Şeriat mı gelecek diye endişe ediyor sadece?
-Ve min'el garâib! Git o yazara benden selâm söyle ve de ki; hiç endişe etmesin: "Estaizubillah; İnnallahe lâ yüğayyiru mâ bi kavmin..."
-Aman sayın yazar, meâlini lütfetseniz bâri...
-Ne haddime, lâkin şöyle tercüme olunabilir: "Bir topluluk kendisini değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez."
-Yani, diyorsunuz ki...
-Yani diyorum ki bize bu kafayla Şeriat da gelse, onu da demokrasinin âkıbetine çeviririveriz; müsterih olsun, ikirciklenmesin; oturup; yoğurdunu yesin! Vesselâm ve bihi nestâin!