Abdest bozma, sâkin ol!
Doğan grubuna bağlı gazetelerde gözle görülür derecede bir moral yükselmesi müşahede ediliyor; ben bunu, DMG mensubu gazetecilerin Genelkurmay salonlarında geçirdiği uzun muhabbet, mülakat ve terapi seanslarına bağlıyorum.
Nice zamandır yitirdikleri özgüven duygusuna yeniden kavuşmuş olduklarını gösteren belirgin alâmetler var; bu bir "ifakat", hatta Frenkçe tâbirle ifade edersek "regeneration" nişânesidir.
Hürriyet'in "Abdest bozma sürgünü" başlığıyla gördüğü bu haberi özetliyorum çünkü gruba bağlı öteki gazetelerde bir Battal Gazi menkıbesi çekiciliği ve heyecanı ile tefrika edilen bu habere göre İstanbul'da 2 ay önce bir Doberman cinsi köpek kayboluyor. Adı Esmer. Afişler bastırarak köpeğini iki aydan beri her tarafta arayan sahibesi Dr. Zuhal Eşmen acı gerçeği öğrenince adeta yıkılıyor: Meğer "Aşırı muhafazakâr" eşi Refik ve kızı Elif, Doberman köpeği abdest bozduğu gerekçesiyle gazete ilanıyla bir başkasına bedavaya vermişlerdir. (Anadolu'da biz bu eyleme "Azıtma" derdik; kurtulmak istediğiniz evcil hayvanı bir torbaya koyar, uzak bir semte hatta vilayete gönderir, kurtulursunuz.)
Neticede kendisinin de bizzat "Muhafazakâr" bir dünya görüşüne mensup olduğunu anladığımız Dr. Zuhal Hanım, kanuni haklarını kullanarak köpeğine yeniden kavuşmuştur. Şimdi diyeceksiniz ki Dr. Zuhal Hanım'ın muhafazakâr olduğunu nereden çıkardım? Fotoğrafından. Zuhal Hanım başörtülü; her başörtülünün muhafazakâr olduğu elbette saçma bir iddiadır ama haberde saçmalığın daniskası sayılabilecek o vehim, kabak gibi durmaktadır: Haberi yazan muhabir ve onun haberini imzalayan editör, nereden çıkardılarsa Zuhal Hanım'ın eşi Refik Bey'in ve kızı Elif'in aşırı muhafazakâr olduğuna hükmetmişler.
Sahi nereden anladınız kuzum? Yaşadığı iç mekânlarda köpek barındırmak istemeyen herkes sizce aşırı muhafazakâr mıdır? Eğer öyleyse bu sizi niçin ilgilendirmektedir?
Yahu bu, neresinden baksanız aile içi bir meseledir ve sadece o ailenin fertlerini ilgilendirir. Evin hanımı köpeğine çok tutkun; eşi ile kızı ise aynı fikirde değil. Mesele bundan ibaret iken Hürriyet, meseleye "Abdest bozma" gibi doğrudan laikliği ve hatta Anayasa'nın değişmez ilkelerini ilgilendiren ideolojik bir boyut ilave ediyor; bunu yaparken diğer aile üyelerinin şahsi tercihlerine saygısız davranmaktan nefsini men edemiyor.
Vaktiyle bunlar, böyle haberin kralını yapar, insanların özel hayatlarını berhava ederler ve üstelik bu gibi haberlerin parti kapatmaya meraklı Başsavcıların dosyasına girecek formatta hazırlanmasına da azami dikkat gösterirlerdi. Epeydir darbeci takımının davalarına dışardan bakan davavekili pozisyonunda olduklarından böyle eğlendirici haberlere rastlamaz olmuştuk. Şimdi görmekteyiz ki, moraller düzelmiş, özgüvenler tazelenmiş, mûtadlarına avdet etmişler. Yarın bir gün hayvan hakları savunucusu kuruluşlar da Taksim'de gösteri yaparak, "Aşırı muhafazakâr ailelerin elinde inim inim inlemekte olan evcil kedi, köpek, kertenkele, maymun, sincap ve sair hayvanat üzerindeki irticâ baskısını" protesto ederlerse bu gazetecilik başarısı belki Pulitzer kazanamaz ama ilerici gazeteci takımının serpiştirdiği ödüllerden haylicesini toplar götürür vallahi.
Onları bekleyemem, kendi nâm-ı hesabıma bu müthiş skandal haberine imza koyan gazeteci basiretini kendi imkânlarım çerçevesinde ödüllendirmek istiyorum. Bu arkadaşların her biri ekseriyeti DMG'ci yazar takımından müteşekkil Basın Konseyi'nin yayınladığı basın meslek ilkelerinin beşinci maddesini elyazılarıyla bir milyon defa altalta yazarak kendilerini arındırmalılar (Katarsis).
O meşhur 5. madde şöyle imiş: "Kişilerin özel yaşamı, kamu çıkarlarının gerektirdiği durumlar dışında, yayın konusu olamaz."
Haa, demek ki neymiş?..