Anayasa paketi ve tepkiler!
Anayasa değişikliklerinin beklenenden daha etraflı olacağı anlaşılıyor. Dün açıklanan paket HSYK'nın yapısından memurlara grev hakkına, AYM'nin üye sayısından askeri şura kararlarının yargı denetimine açılmasına kadar bir çok değişikliği ön görüyor.
Paket açılır açılmaz AK Parti'yi frenlemekle kendini görevli sayanlar tepkilerini dile getirmeye başladılar. İlk tepki Yargıtay başkanından geldi. Gerçeker, Yüksek Yargının devre dışı bırakıldığını, kuvvetler ayrılığı prensibinin çiğnendiğini söylüyor. Gerçeker’in parti kapatmalarla ilgili eleştirilerinin dışında söyledikleri çok anlamlı değil. Ancak Parti kapatmalarla ilgili söylediklerinin dikkate alınması gerektiği kanaatindeyim. Mevcut paket parti kapatmayı imkansız hale getiriyor. Çünkü bir partinin kapatılabilmesi için meclisin izni gerekiyor. Böyle bir izin almak ise neredeyse imkansız. Çünkü kapatma davası için meclis komisyonunun üye tam sayısının 2/3'ü ile onay vermesi gerekiyor.
İdeolojik sebeplerle partilere dava açılması bir ifratsa, karşılığında bu tarz bir düzenlemenin yapılması da tefrittir. Paket komisyonlarda görüşülürken meselenin bu yönünün yeniden ele alınmasında fayda var.
Paketle ilgili CHP nin tavrında bir değişiklik olmayacağı baştan belliydi. CHP daha paketi görmeden karşı olduğunu deklare ederek, asıl meselesinin AK Parti iktidarı olduğunu göstermişti. Dün de aynı pozisyonunu korudu. Taslaktaki kimi maddelerin kendi talebi olduğunu bile dikkate almadı. Karşı olmayı bir siyaset ve muhalefet biçimi haline getiren bir parti için başka türlü davranmak zaten mümkün değil. İlginç ve ibret verici olan MHP'nin tavrıydı. MHP sözcüleri bu değişiklikleri 24. meclis yapsın, daha büyük bir mutabakatla yapılsın gibi kendilerinin bile savunmakta güçlük çektikleri şeyler söylediler. Bir parti içinde bulunduğu meclisi bu kadar yetkisiz, işlevsiz, görebilir mi? O zaman her şeyi bırakıp bir daha ki meclisi bekleyelim. Yasalar ihtiyaçlardan doğarlar. Milliyetçilik, milletçiliktir. Milletin istek ve taleplerini dikkate alan bir siyaset yürütmektir. MHP'nin bu istemezükçü tavrında milletin M'si var mıdır? İkide bir ağzınızı doldurarak Türk milletinden bahsedeceksiniz, sonra da o milletin çimentosu olan Kur'an öğreniminin sınırlandırılmasına,, başörtüsünün yasaklanmasına, katsayı adaletsizliğinin devamına karar veren Yüksek Yargının toplumsal eğilimlerle paralel hale getirilmesine karşı çıkacaksınız. Bu MHP neyi savunuyor, nasıl bir milliyetçilik istiyor acaba? MHP'nin de destek verdiği, Başörtüsü yasağını kaldıran Anayasanın 10 ve 42. maddelerinde yapılan değişikliği hiç bir yetkileri olmadığı halde görev ihlali yaparak esastan inceleyerek iptal eden bu AYM'den başkası değildi. MHP bu AYM'nin yerinde kalmasını istiyor. Değişiklikleri 24. meclis yapsın diyerek belki CHP iktidara gelir onlar yapar diyerek CHP'yi AK Parti'ye tercih ediyor. Bu tavrını sürdürürse MHP bir gün adındaki milliyetçilik ibaresini de silmek zorunda kalacaktır.
Yasalar partiler için değil, millet için yapılır. 12 Eylül Anayasasının toplumsal ihtiyaçlara cevap vermediği, zaman, zaman tıkanıklıklara sebep olduğu ortadadır. Bazı kurumların nasıl politize olduğu, nasıl tek sesli hale geldiği, siyasi iktidarları nasıl hizmet yapamaz duruma getirdiği görüldü. Bir ülkede herkes ülkeyi yönetmek isterse o ülke yönetilemez hale gelir. Kaos ve istikrarsızlık kaçınılmaz olur. Türkiye tam da öyle bir noktada duruyor. Yargı yönetmek istiyor, asker yönetmek istiyor, medya, bürokrasi yönetmek istiyor. Bu kadar yönetmek isteyen olunca da ülke yönetilemiyor. Bu anayasa değişiklikleri yönetilebilir bir ülke olmak için kaçınılmazdır. Tabanlarını çantada keklik gibi gören partiler, paket referanduma sunulduğunda, kazın ayağının hiç de öyle olmadığını göreceklerdir. Anayasa paketi beklentilerin tamamına cevap vermese de büyük kısmını karşılıyor. Daha yaşanabilir bir ülke için paket meclisten geçmeli, anayasa değişmelidir.