Ayasofya açılımı ne zaman?
Pek çok ‘açılım’a, en azından beyanlara ve çalışmalarına şahit oluyoruz; ama sıra Ayasofya’nın ibadete açılması gibi konulara gelince hadise bir anda ‘konuyu kapatma’ya dönüşüyor.
Bazıları “Durup dururken Ayasofya konusu da nereden çıktı?” diye düşünebilir. Bir defa bu kabul temelden yanlış olur. Çünkü haksız yere ‘müze’ye çevrilen Ayasofya Camii yeniden ibadete açılıp cihan padişahı Fatih Sultan Mehmed’in ‘vasiyeti’ yerine getiriline kadar bu konu gündemden çıkmamış sayılır. Dolayısı ile gündemden çıkmayan bir konu hakkında değerlendirme yapmak, gelişmeleri hatırlatmak “Durup dururken Ayasofya konusu da nereden çıktı?” demeyi haklı kılmaz.
Kısmen ‘unutulan’ Ayasofya’nın ibadete açılma meselesi, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın bir beyanıyla yeniden hatırlanmış oldu. Günay, Akdamar Kilisesi ve Sümela Manastırı’nın ardından Ayasofya’nın da ibadete açılabileceği ‘iddiaları’ ile ilgili olarak şöyle demiş: “Ayasofya’nın özel statüsüyle durmasından yanayız. Ayasofya için sadece bir tek dinin değil, birçok dinin talebi olabilir. Hepsine birer gün verdiğimiz zaman müze olma vasfını büyük ölçüde yitirir. Orası çok özel bir mekândır. Onun için özel statüsüyle durmasından yanayım.” (Hürriyet, 4 Nisan 2010)
Ayasofya için dile getirilen ve milletin de tasvip ettiği talep, ‘haftada bir gün ibadete açılması’ gibi bir talep değildir. Tam aksine, tamamen camiye çevrilmesidir. Dolayısı ile Ayasofya’yı ibadete açmamak için dile getirilen “Bir tek dinin değil, birçok dinin talebi olabilir” ifadesi Türkiye gerçekleriyle örtüşmez.
Şahidi değiliz, fakat geçmiş yıllara doğru baktığımızda bugün Türkiye’yi idare edenlerin geçmişte “Ayasofya açılsın” dediği ve belki de bu konuda düzenlenen miting ya da yürüyüşlerde ön safta olduğu görülür. Kültür Bakanı, geldiği siyasî çizgi sebebiyle geçmişte ve bugün böyle düşünmemiş olabilir. Ancak içinde bulunduğu siyasî hareket “Ayasofya cami olarak ibadete açılsın” diyenlerden oluşur. Hatta, geçmiş yıllarda Ayasofya’yı ibadete açmayan dönemin yöneticilerini tenkid edenlerin başında, bugünkü Türkiye’yi idare edenler vardı. Bu bakımdan Kültür Bakanına en başta onların itiraz etmesi beklenir.
İtiraz etsinler ya da etmesinler, gerçekler ortada: Ayasofya ibadete açılmalıdır. Ama bu açılış bir günlük açılış değil, ‘cami’ olarak açılma şeklinde olmalıdır.
Maalesef, meydana gelen ‘dünyevîleşme’ ve ‘aşınma’ sonrasında mütedeyyin kimselerin de bu konuda aklı karışmış durumda. Oysa tereddüde düşecek bir durum yok. Ayasofya fethin sembolü ve Fatih’in emanetidir. Başlangıçta kilise olarak yapılmış olması, orasının cami olmasına mani değildir.
Çok önemli bir tesbite dikkat çekmek lâzım. Ayasofya’nın ibadete açılması için Demokratlara çağrı yapan, mektup yazan ve bunu ısrarla hatırlatan Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri bir mektubunda şöyle demiş: “Hem Demokrata ezan-ı Muhammedî gibi çok kuvvet vermek ve Risâle-i Nur’un neşrine müsaadesi gibi çok taraftar olmak ve âlem-i İslâmı, hattâ bir kısım Hıristiyan devletlerini de memnun etmek için, Ayasofya’yı muzahrafattan temizleyip ibadet mahalli yapmaktır. Bu ise, bu mesele için otuz sene siyaseti terk ettiğim halde, bu nokta hatırı için Namık Gedik’i görmek istedim ve geldim. Adnan Bey, Namık Gedik ve Tevfik İleri gibi zatların hatırı için başka yere gitmedim.” (Emirdağ Lâhikası, s. 396)
Dikkat etmek gerekir ki, mektupta; Ayasofya’nın ibadete açılmasından memnun olacak “bir kısım Hıristiyan devletler”den bahsediliyor. Yani, “Ayasofya ibadete açılmasın” diyenlerin iddiaları gibi Ayasofya’nın ibadete açılmasından Hıristiyan devletler alınmaz. Aksine sevinenler de olur.
O halde “Ayasofya ibadete açılmaz” demek Türkiye ve dünya gerçeklerine uymayan bir tesbittir. İnşaallah Ayasofya’nın ibadete açıldığı günleri görürüz.
Bu vesile ile “Bayrak şairi” Arif Nihat Asya’nın şu şiirini hatırlamadan geçmeyelim: “Beş vakit loşluğunda saf saftık/ Dâvetin vardı dün ezanlarda/ Seni ey mabedim utansınlar/ Kapayanlar da, açmayanlar da!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.