Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde iki gün
Geçtiğimiz C.ertesi; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne dolaysıyla da 1683’den beri durmuş bulunan fütuhatımızın, 20/Temmuz/1974’de göz bebeğimiz TSK’nin(Türk Silahlı Kuvvetleri) Kıbrıs’a yapmış bulunduğu indirme ve çıkarma harekâtı savunmadan, fütuhat dönemine geçişin yeniden başlamasını sağladığı her insaf sahibince teslim olunmalıdır. Bu dönemin başlamasından günümüze kadar geçen zaman dilimi 36. yılını bulmuştur. Biz çok arzu etmemize rağmen ashab efendilerimizin dâr’ul islâm kıldıkları Kıbrıs’ı o günden bu kadar görememiştik. Daha sonra elimizden çıkan ve 1571’de Lala Mustafa Paşa’nın kumandasındaki fetih ordusu, aynen Kostantiniye’nin elbette ve elbette feth olunacağını o fethin kumandanının ne güzel kumandan, o askerin ne güzel asker olduğunu müjdeleyen Hazreti Peygamber(s.a.v)’in müjdesi gibi, Yüce Nebi, aynı tebşiratı yâni müjdeyi Kıbrıs içinde, Larnaka’da medfûn Hala Sultan’a müjdelemiştir ki, söz konusu müjdenin şu mealde olduğu kuvvetli rivayettir: “Sen ilk yapılacak deniz seferine katılanlar arasında olacaksın. Ancak orada, feth olunan beldede şehid olacaksın” şeklinde müjdeyi tefhim etmiştir.
Bu müjdeye göre müşahade olunan Kıbrıs’ın Müslümanlar tarafından fethi, İbni Esir târihinde ise Hz. Muaviye(R.A)’ın kumandanlığında gerçekleştirilmiştir bilgisi yer almaktadır. Dolaysıyla 1571’deki hareketimiz fetihten ziyade bir istirdat, yâni keferei fecerenin elinden kurtarma olayıdır.
Daha sonra 1878 Osmanlı - Rus harbi sonrasında yapılan Ayastefanos antlaşmasının vücud bulmasını teminde yardımları görülen İngilizlere, onların talebi üzerine bir mükafat olarak verilmişse de, evrakın tasdiki için Sultan Abdülhamid-i Sâni hazretlerinin önüne geldiğinde hazırlanan metne hâmiş demek suretiyle, “mezkür ada’nın mülkiyeti hukuk-u şahanemde kalmak üzere Britanya devletine 60 yıllığına tuz parası alınmak üzere kiraya verilmiştir” şerhi koymak suretiyle antlaşmayı yapmıştır. Bilahire, 1914’ün sonuna doğru Osmanlı devletinin yaşanmakta olan dünya harbine, Almanların yanında yer alarak girmesi, hasmımız hâline gelen Kıbrıs kiracısı İngilizlerin, ada’yı kendi ülkelerine ilhak ettiği görülmüştür.
Bu hâl ise, 1973 seçimleri akabinde mecliste teşekkül eden koalisyon hükümetini MSP-CHP teşkil etmişlerdir. 15/Temmuz/1974’de Bağımsız Kıbrıs cumhuriyetini, Yunan megalo ideası gereği Yunanistan’a ilhak etmek üzere, Atina destekli, Sampson adlı bir Yunanlı binbaşı ihtilal yapmış, C.başkanı Papaz Makaryos’u devirmiş ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni mecliste alacağı bir kararla Yunanistan’a ilhak edecekti. Ne var ki; hükümette yer alan MSP’si ve onun lideri Muhterem Erbakan, uydu devlet siyaseti değil, lider devlet siyaseti anlayışına sahip milli görüşçülerdi. Böyle bir olup bittiyi hem milletin kabul etmeyeceğini hem de kendilerinin asla razı olmayacağı için Başbakan yardımcısı Prof. Dr. Necmeddin Erbakan, başta merhum Genelkurmay Başkanı Org. Semih Sancar ve kuvvet kumandanlarının müdahale etmek taleplerine paralel olarak istenilen harekât emrini vermişti. Bu harekât iki safhada gerçekleştirilmişti. Bu zaferin milletimizde ve şahsımda meydana getirdiği coşkuyu târif edecek kelime bulamıyorum. Hamdolsun bu büyük başarının 36. yılında Kıbrıs’da tahsil hayatlarını sürdürmekte olan aziz milletimizin kıymetli evlatları, bir araya gelmişler, imkânlarını ortak bir ideale hasretmişler ve de “ESKAD” adıyla açılımı ise, “Evrensel sevgi ve kardeşlik derneği” adlı bir dernek tesis etmişler. Vasfı milliyesi ve ferdi diniyeleriyle milletimizin geleceğinin teminatı olacaklarını memnuniyetle iddia edebileceğimiz ahlâk-ı hamidesi yüce bir cemiyet meydana getirmişler. Zaman zaman ülkemizin kıymetdar fikir ve erbab-ı mesleğinin duayenleri diyebileceğimiz zevatı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne dâvet edip onların konferans ve seminerleriyle daha da olgunlaşıp, faaliyetlerine daha hız veren bilgilenmelere nâil olmaya çalışmaktadırlar.
İşte yukarıda ifade ettiğim hususta 3/Nisan/2010 günü Kıbrıs’a teşerrüfümü bildiren dâvete icabet ettim. Beni; Fatih adlı bir evladımız Ercan Havaalanından aldı. Her biri biribirinden kıymetli olan bu millet evlatları, her halleriyle, Hazreti Bediüzzaman’ın ifade buyurduğu: “Şu istikbâl inkılabatı içerisinde en yüksek gür sâda, İslâm’ın sâdası olacaktır” cümlei muhteremesini hatırıma getirmekten kendimi alamadım.
Bu evlatlarımız; kendilerine Anadolu gençlik derneği çalışma tarzını esas almış görünüyorlarsa da, dâvanın eskilerinin teşhisi, Akıncılar ve Milli gençlik vakfı mükemelliğinden şualar görmekte olduğunu ifade etmekteler. Ben bu arkadaşların teşhisine iştirak etmekle beraber birkaç adım daha ileri gidip, daha müessir olacak çalışmalara ulaşacaklarını görür gibiyim. ¥ DEVAMEDECEK
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.