Meâllerle ilgili birkaç hatırlatma...
Fatih devri âlimlerinden Molla Hüsrev Hazretleri’nin, usûl-i fıkıh hakkında Mir’âtü’l-Usûl fi Şerh-i Mirkâti’l-Vüsûl isimli muhalled bir eseri var. Mirkât metin, Mir’ât şerh. Metin de şerh de aynı zata ait. Şerhle metin bir arada basılmış. Fatih Sultan Mehmet Han’ın, “Bu zat zamanımızın İmam-ı Azam’ıdır” buyurduğu Molla Hüsrev Hazretler’nin bu eseri, o zamandan beri medreselerde ders kitabı olarak okunagelmiştir.
Eserin Müfesser bahsinde, “Meleklerin Allah’ın emriyle Âdem Aleyhisselam’a secde ettiklerini bildiren” Hıcr sûresinin 30. âyeti misal olarak zikrediliyor. Bu âyette 4 kelime var. 1- Fe secede, 2- El-melâike, 3- Küllühüm, 4- Ecmaûn...
İlim erbabının mâlumu olduğu üzere, âyetteki birinci kelime zâhir, ikinci kelime âm, üçüncü kelime beyan-ı takrir, dördüncü kelime ise beyan-i tefsirdir. Âyette ard arda iki te’kid bulunmaktadır: Küllühüm ve Ecmeûn...
Bu âyet meleklerin secde ettiğini haber veriyor ama, akla “Acaba meleklerden secde etmeyenler de oldu mu?” sorusu gelebilirdi. Cenab-ı Hakk’ın “Küllühüm” beyanı bu soruyu ortadan kaldırıyor. “Küllühüm” kelimesinden, meleklerin hepsinin secde ettiğini anlıyoruz
Akla şöyle ikinci bir soru da gelebilir: “Meleklerin hepsi acaba birden aynı anda mı yoksa başka başka zamanda mı secde ettiler?”
Cenab-ı Hakk’ın “Ecmeûn/toptan” beyanıyla da hepsinin birlikte aynı anda secde ettiklerini anlıyoruz.
Öyleyse, mânânın eksik kalmaması için, yapılan bir meâlde şu üç bilginin de bulunması gerekir:
a- Cenab-ı Hak emredince, melekler beklemeden hemen secde ettiler.
b- Meleklerin bir kısmı değil tamamı secde etti.
c- Ayrı ayrı zamanlarda değil hepsi aynı anda secde etti.
Mir’âtü’l-Usûl’ü kapatıp, “Acaba doğru mânâ verilmiş mi?” diyerek elimin altındaki meâllere bakayım dedim. Gördüm ki, Elmalılı Ahmed Hamdi Yazır, Ömer Nasuhi Bilmen, Ahmed Davudoğlu gibi tanınan zatların meâlleri ile zamanımızda hazırlanan meâllerin çok azı doğru mânâ vermiş, ama elimin altında bulunan 26 meâlin çoğunda mânâ eksik...
İsim veremiyorum. Ama herkes yukarıdaki üç noktaya dikkat ederek, elindeki meâlde Hıcr sûresinin 30. âyetinin meâline bakarak, verilen mânânın tam mı eksik mi olduğunu görebilir...
Zamanımızda ilmi yeten de yetmeyen de meâl hazırlıyor. İlmî gücü yeterli olanlar tabii ki buyursun hazırlasınlar. Ama hazırlanan meâllerin hepsinin dirayetli kalemlerden çıkmadığı, yukarıda misal olarak verdiğim kısa âyetin meâlinden bile anlaşılıyor. Başka çok örnekler de var. Hatta öyle gariplikler var ki, birkaç sene önce Kur’an meâli hazırlayan birkaç kişilik grubun, birkaç sene sonra hazırladığı meâl öncekini tutmuyor. İki meâl arasındaki farklardan başka, âyetlerdeki bazı kelimelerin mânaları da yok...
Arzu ederiz ki, böyle meâllere imza atmış olan hocalar, bu yazıyı bir hatırlatma olarak kabul edip meâllerini tekrar gözden geçirmiş olsunlar...
Bazı meâllerde de değişik yanlışlıklar var. Meselâ Ankara’da basılan bir meâlin sonunda, harekelerin vazifeleri babında ötre şöyle anlatılmış: “Kalın ve ince harfi u okutur.” Yanlış bir anlatım. Çünkü, “U” harfi kalındır. Onun için, ötre sadece kalın harfleri “U” okutur. İnce harfler ise ötreyle “Ü” olarak ince okunur. Bü, Tü, Cü, Fü, Lü gibi...
“U” zaten kalındır. İnce harfleri “U” olarak okursak, okunan harf ince olmaktan çıkıp kalın harf olur. Ötre ince harfleri “U” okutursa, Be’yi “Bu”, Te’yi “Tu”, Cim’i “Cu”, diğer bütün ince harfleri de ona göre okumamız icap eder ki bunun yanlışlığı ortadadır. O zaman da bütün ince harfler yanlış okunacağından, netice olarak Kur’an yanlış okunmuş olacaktır...
Aynı meâlde esre de, “Kalın ve ince harfleri i okutur” şeklinde tarif edilmiş. Bu da yanlış...
Kur’an Elifbâsında 9 kalın harf var: Ha, Hı, Sad, Dad, Tı, Zı, Ayın, Gayın, Kaf. Bu harfleri esre “İ” okutacaksa, o zaman kalın harflerin, “Hi, Si, Di, Ti, Zi, İ, Ği, Ki” şeklinde okunması icap eder ki bunun yanlışlığı da ortadadır.
Doğrusu şudur: Esre, sadece ince harfleri “İ” okutur. Bi, Ti, Ci, Zi, Si, Şi, Fi, Li, Mi, Ni, Yi gibi...
Düzeltilmesi ümidiyle...
¥
Üç önemli kitaptan bahsetmek istiyorum:
1- Hoca Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet.
Geçen ay Bağcılar Belediyesi’nin tertip ettiği Hoca Ahmed Yesevî Sempozyumu’nda katılımcılara hediye edilen ve TDV tarafından basılan bu güzel eseri Dr. Hayati Bice hazırlamış. 520 sahifelik eserin ilk 60 sahifesinde, bir Nakşibendi büyüğü olan Hoca Ahmed Yesevî anlatılıyor. Sadece o kısım bana yetti. Temin etmek için tel: (0312) 354 91 31 Ankara
2- Somuncu Baba ve Neseb-i Âlîsi.
Gazetemiz yazarlarından Prof. Ahmed Akgündüz tarafından hazırlanan bu büyük boy 500 sahife araştırma eser, büyük veli Somuncu Baba’nın tarikat silsilesini de muhtevi. OSAV tarafından basılmış. Tel: (0212) 513 40 33 İstanbul
3- Velüd yazar İsmail Mutlu’nun 112. eseri: Dinlerarası Diyalogda Tehlikeli Dönemeç ve Kırmızı Çizgiler. Mutlu Yayıncılık, Tel: (212) 652 00 27 İstanbul