Kaçın; araştırmacı yazar geliyor
İnternet çağında haber ciddiyetinin değeri neredeyse kalmadı. Gazetelerin internet siteleri, herhalde sayfa başına tıklanma sayısı üzerinden reklam pazarlığı yapıyor olmalılar ki ekranın sağına soğuna, altına kenarına yerleştirdikleri üryan hatun fotoğrafları ile okuyucunun merakını celbedip, mümkün olduğunca fazla kerre "tıklanmak" arzusuyla yanıp tutuşmaktalar.
Biraz sonra bahsedeceğim haberi de önce, "tıklanma" heyecanından tevellüd eden bir hoşluk zannettim ama aynı haber, dışardan bakınca pek bir ciddi duran haber sitelerinde de karşıma çıkınca merak edip okudum...
Ve bir yaşıma daha girdim.
Haber şöyle; bir Türk araştırmacı yazarımız Çin'e gidiyor. Şaanşi eyaletinin Şian şehrine 100 km mesafedeki Çin piramitlerinin içine giriyor ve çıkınca içerdeki malzemenin Türk tarihi açısından büyük önem arz ettiğini, "bütün ezberleri bozacak kadar dünya tarihi açısından önemli olduğunu" söyledikten sonra bununla da yetinmeyerek AA muhabirine, buraya başka araştırmacıların da geldiğini, ancak görüntü almalarına izin verilmediğini, kendisindeki fotoğrafların bu konuda bir ilk olduğunu söylüyor.
Evet, hakikaten bazı fotoğraflar var; bakıyoruz, bakıyoruz ve hiç bir şey anlamıyoruz; niçin, çünkü konunun uzmanı değiliz, düpedüz cahiliz; ek bilgiye ihtiyacımız var. Araştırmacımız bize bilgi veriyor, "Piramitlerin içinde Türklere ait olduğunu düşündükleri sembol heykel ve tabletler olduğunu" söylüyor.
***
Kimselerin araştırmasına izin verilmeyen piramite bizim araştırmacımız, yaşlı bir Çinli rehberin önderliğinde tabii bir mağara ağzından giriyor, karanlıkta 50 metre kadar yürüdükten sonra 3 kanallı bir girişe rastlıyorlar ve sonra dikey olarak bir yerden 7-8 metre kayıyorlar; bu esnada Çinli rehber, "Piramitin içindeyiz." diyor. Ardından bir mezar odasına ulaşıyorlar ve şoke oluyorlar. Çünkü yerde 2 metre boyunda bir mumya vardır ve yanıbaşındaki kayada çeşitli işaretler ve yazılar yer almaktadır. O da ne, işte bir kurt başı, ardından şok şok şok... ay ve yıldız amblemi... Nal gibi deliller bunlar...
Fotoğrafa yeniden bakıyorum; bir kere mumya iki metre değil de bana 30-40 cm civarında görünüyor. Taştaki işaretlere gelince, her manaya gelebilecek kargacık burgacık çizimler. Kurt başı, evet olabilir; ay yıldız, evet o da olabilir. Ama ne çıkar ki bundan?
Bir saniye bir saniye; araştırmacının bütün cephanesi bundan ibaret değil: "3 metre boyunda, muhtemelen granitten mamul bir baş heykeli"ni işaretliyor. Fotoğrafa bakınca bana daha çok yarım metre civarında, pişmiş topraktan yapılmış ve birkaç dakika önce çamurundan temizlenmiş bir heykel gibi görünüyor; baş heykelinin üst kısmında iki boynuzu andırır çıkıntılar ve yine bir ay yıldız sembolü varmış (Ben pek seçemedim). Derken Çinli kılavuz huzursuzlanıyor, acele çıkalım demeye getiriyor. Çinli sertleşiyor ve diyor ki, "O sizin atanız Oğuz Kağan'ın temsili suretidir!"
Burada "hoppala!" çektiğimi gayet iyi hatırlıyorum. Hoppala çünkü gerisi var...
Araştırmacı diyor ki, "Çin'deki piramitlerin, Mısır'daki piramitlerden daha evvel yapıldığını düşünürsek, dünyadaki bütün piramitlerin atası olması açısından önem kazanmaktadır ve bu da şu sonucu doğurur ki, Türk uygarlığının, mimari bakımdan da Mısır'daki piramitleri de etkilediğini söylemek sanırım yanlış olmaz."
Herkesten ve herşeyden eski, kadim, ilk olmak (Bir ilke daha imza atmak!) bizim vazgeçilmez keyiflerimizden birini teşkil ediyor fakat küçük hakikatler ara sıra tadımızı kaçırmıyor da değildir: Sen kalk bütün dünyaya medeniyeti götür, piramitler dik, nefis heykeller yap, binlerce tablet bırak fakat Türk diliyle yazılmış ilk belge, Milattan sonra 8. yüzyıla tarihlensin... Araştırmacımız kafadan 4-5 bin senelik bir tarihten bahsederken, Orhun abidelerinin MS. 8. asra, yani 720-730 yıllarına tarihlenmesi tadımızı kaçırıyor. Şüphesiz ondan daha evveli de vardır Türk yazı dilinin fakat şimdiye kadar kayıt bulunmuş değil.
E, n'aapacağız?
Bir defa moralimizi bozmayacağız; adını vermekten itina ile sakındığım araştırmacı yazarımız, Çin dolaylarında daha mührü sökülmemiş 100'den fazla piramit olduğunu söylüyor; kimbilir içlerinde Türk tarihinin bilinmeyenlerine dair ne türlü malzemeler araştırmacıları bekleyip durmaktadır?
***
Açık konuşayım, bu meseleye dokunmaya hiç hevesim yoktu çünkü yaptığım kısacık araştırmada, şu bizim "araştırmacı yazar"ın ilmi yeterliği ve arkeolojik birikimi (!) hakkında yeterince kanaat sahibi olmuştum, fakat bu haberin, hakikaten ciddiye alınır bir yanı varmış gibi Radikal gazetesinde yer bulmasına bir balmumu yapıştırmak istedim. Gazetenin web sitesinde bu habere hayli yorum yapıldığını görmek beni daha çok eğlendirdi ki bunların çoğu, Proto Türklerin varlığı ve etnisitesi hakkında yürütülen pek bilimsel (!) fikir yürütmelerden ibaretti. İçlerinde pek azı, konunun özündeki "maden"i farkedebilmişti. İşte o yorumlardan birini, araştırmacı yazar zulmü altında inim inim inleyen cahiller adına intikam olsun diye aynen iktibas etmekten kendimi alamıyorum:
***
"Yaşlı Çinli Sakyamuni sertleşiyor ve kaya gibi oluyor... Fakat Kara Murat ve Malkoçoğlu merdivenle inilen bir yer görüyorlar ve oraya inmek istiyorlar... İçlerinden bir, hatta 1,5 ses orada ayların ve yıldızların olduğunu söylüyor... Karaoğlan da dışarıda erkete bu esnada... Yaşlı Çinli, oraya inişin çok zor olduğunu, indikten sonra çıkışın daha da zor olduğunu, buradan 'acele çıkmamız gerektiğini' söylüyor asabi bir Çinceyle... Ama Battal Gazi sinirleniyor bu duruma (Battal Gazi nereden çıkıyor şimdi, bunu bilmiyoruz. Senaryoda bir karışıklık var zahir) Ancak Malkoçoğlu Çinlinin bu kadar telaşlı olmasından ve sinirlenmesinden işkilleniyor, 'acaba Mao'nun Perinçekist alayları aşağılarda pusu kurmuş mudur?' deyu düşünüyor (burada ınının ınının ınıııııınnnn diyoruz) dolayısıyla aşağı inemiyorlar... Sonra yaşlı Çinli kahramanlarımızı alıyor ve hepsi yolda Baybora'yla buluşup Bizans tekfurunun "yaşsız" kızlarının Etiler dağlarında işlettiği bara gidiyorlar... Barı talan edip, kafaları güzelce çekip zurna kıvamına gelince kızları "bar hayatından" kurtarıyorlar ve onlar eriyor muratlarına... Biz ne yapıyoruz bilmiyorum, bir yaşlı Çinli bulup sormalı diye düşünüyorum..."
***
Hemen altındaki yorumu geçersem içimde ukde kalır, şöyle:
"O piramite ben de gitmiştim. Beni de yaşlı bir Çinli rehber gezdirmişti, nedense bu tür gizemli yerlerde hep yaşlı Çinliler rehberlik yapıyor. Ben gittiğimde duvarda "Çevik Kuvvet sen bizim herşeyimizsin" yazıyordu. Türk dünyasında bazı şeyler nasıl da hiç değişmemiş..
***
Haberci arkadaşlar, tamam bize ekmek çıkıyor, dalgamızı geçiyoruz filan fakat, biraz daha dikkatli olmak lazım galiba; bu gibi şeyleri gerçek zanneden çok insan var. Lütfen!...
-...!?