Her İhtida Bize Bayram II
Asr-ı saadet yakınların yeni Müslüman oluş mutluluklarının tatlı örnekleri ile doludur. İşte onlardan birisi:
“Kureyşliler, çok tazim ettikleri, büyük bir kimse saydıkları Husayn’a geldiler ve:
- Bizim için şu kişi ile (Rasûl-ü Ekrem’i kastediyorlar) konuş. Zira bu kişi bizim mabudlarımıza sövüyor, dediler.
Böylece Kureyşliler, Husayn ile beraber geldiler. Rasûlullah’ın kapısına yakın bir yerde oturdular. Rasûl-ü Ekrem, içeri giren Husayn için:
- Bu zata yer açınız!, dedi.
Husayn ve arkadaşları kalabalıktı. Husayn Rasûl-ü Ekrem’e hitaben:
- Senden kulağımıza gelen bu iş nedir? Sen bizim mabudlarımıza küfrediyorsun. Onları daima kötülükle anıyorsun. Halbuki senin baban akıllı ve atalarının dinine ve inançlarına saygılıydı. Hayırlı bir insandı, dedi. Rasûl-ü Ekrem:
- Ey Husayn! Benim babam da senin baban da ateştedir. Ey Husayn! Sen kaç mabuda tapmaktasın? buyurdu. Husayn Rasûl-ü Ekrem’e:
- Yeryüzünde yedi, gökte de bir olmak üzere (sekiz mabuda tapıyorum)” dedi. Rasûl-ü Ekrem:
- Sana bir zarar dokunduğunda kime dua ediyorsun? diye sordu. Husayn:
- Gökteki mabuda dua ediyorum, diye cevap verdi. Rasûl-ü Ekrem:
- Malın helâk olduğu zaman kime dua ediyorsun? dedi. Husayn yine:
- Gökteki mabuda dua ediyorum, dedi. Rasûl-ü Ekrem:
- Gökteki mabud tek başına sana icabet ediyor, yardımda bulunuyor ve sen yerdeki bâtıl mabudları O’na ortak koşuyorsun. Acaba şükür hususunda sen gökteki mabudu razı ettin mi, veya seni mağlub etmesinden korkmuyor musun’? dedi. Husayn:
- Bunların ikisini de yapmamıştır onlar, dedi ve ilave etti: “Biliyordum ki ben Muhammed gibisiyle konuşamam”. Rasûl-ü Ekrem:
- Ey Husayn! Müslüman ol, sağlam kal! dedi. Husayn:
- Benim kavmim ve aşiretim vardır. Onlara ne diyeceğim? diye sordu. Rasûl-ü Ekrem buyurdu:
- De ki: “Ey Allah’ım! İşimin en doğrusu için senden hidayet isterim. Bana fayda verecek ilmimi artır!”
Husayn Rasûlullah’ın bu duasını okudu ve müslüman olduktan sonra Rasûlullah’ın huzurundan ayrıldı.
Husayn müslüman olunca oğlu İmran babasının başını, ellerini ve ayaklarını öptü.
Rasûl-ü Ekrem bu manzarayı görünce ağladı ve şöyle buyurdu:
- İmran’ın yaptıklarına ağlıyorum. Husayn içeri girdiğinde kâfirdi. İmran ona ayağa kalkmadı. Onun tarafına bakmadı bile! Fakat müslüman olunca babalık hakkını yerine getirdi. İşte bundan dolayı kalbime rikkat ve şefkat geldi.
Husayn, Rasûlullah’ın huzurundan ayrılmak istediğinde Rasûl-ü Ekrem arkadaşlarına:
- Kalkın, onu evine kadar götürün! dedi.
Husayn kapıdan çıktığında Kureyşliler onu gördüler:
- Bu müslüman oldu, dediler ve herkes bir tarafa dağılıp gitti.”1
Asr-ı saadette bir Ebu Bekir’in, bir Ebu Hüreyre’nin, bir Ammar’ın ana babalarının Müslüman oluşları karşısındaki sevinçlerini hatırlıyor musunuz?
Raci Garudi Müslüman olunca nasıl sevinmiştik?
Casius Clay Muhammed Ali olunca nasıl bayram etmiştik?
Ya Cat Stevens Yusuf İslam olunca?
Muhammed Hamidullah, Türkiye’den gidenlere verdiği en sevinçli haber, “Bu gün şu kadar Fransız Müslüman oldu” değil midir?
Daha bir sürü sevinçlerimizi sayabiliriz.
Bu sevinçleri bireysel ve toplumsal davet çalışmalarımızla artırmalıyız. Bunlar en güzel, en sevimli, en heyecanlı amel ve ibadetlerimizdir bizim.
www.cemalnar.com