Arpa olmadığımızı horoza nasıl anlatacağız?
Fıkrayı bilenler varsa da yeri geldiğinden tekrar etmek istiyorum.
Adam kendisini arpa görüyormuş.
Görünce de, yem olmayayım diye horozdan kaçarmış.
“Kardeş, senin arpa ile ne alakan var, sen hiç arpaya benziyor musun? Gel bu huyundan vazgeç...” demişlerse de, adam bir sefer şartlanmış:
“Hadi size inanayım da, arpa olmadığımı horoza nasıl anlatacağım?”
Bu millet belirli bir sınıfın çıkarlarına yem ola ola kendisini arpa görmeye başladı.
Arpalık!
CHP’nin İş Bankası ortaklığı cumhuriyetçiliğe dayanıyor da, diğer partilerde öylesi bir arpalık neden yok? Onlar da demokrasinin vazgeçilmez unsurları değil mi?
Hem bu İş Bankası’nın sermayesini deşin bakalım, kimin malını kime miras koyup gittiler. Bangladeş gibi fakir Müslümanların paraları.
İmiğine çöken küffardan Osmanlı’yı kurtarmak için yapılan bağışların sonradan İş Bankası’na sermaye olduğunu tarih kaydediyor.
Devletçilik musluğu, açarsın dandı çeşmesi gibi akar.
Ülkenin her yönü ile anahtarları birkaç ademin elinde.
Hazineden al, bankadan al, yan gel yat...
İstedikleri gibi at koşturuyorlar.
İstanbul savcıları tam da neşteri vurup buz dağını indirecekleri esnada Başsavcı devreye giriyor. “Durun!” diyor...
Durdular, yavaşladılar...
Bu ülkede arpa olanlar sadece AK Parti’ye oy veren ezilmiş kitle değildir. Bunun darbe sonrasında zindanlarda işkence gören Sosyal Demokratları da var.
Demokratik hak diyenler de var, eşitlik isteyenler de var...
Hep varız.
Devletin savcısı soruşturma yapıyor, ama başsavcısı ise bu soruşturmalara eski köye yeni adet nevinden kural koyuyor.
“Aldım görevini..”
Nasıl alabiliyorsa?
Bir an için emniyet müdürü olduğunuzu düşünün.
Adliyeden iki ayrı emir:
Savcılardan gelen emir “yap”; başsavcıdan gelen emir “yapma” diyor...
Emniyet müdürü olarak hangisini yerine getirmelisiniz ki “adli görevi ihmalden” paçayı kurtarabilesiniz?
Öyle ya, CMK, “Adli kolluk savcının emirlerini yerine getirir” diyor.
Ama yasa şunu yazmamış:
“İstanbul Başsavcısının emrini yerine getirin, savcıların emirlerini getirmeyin.”
Yasanın ifadesi aynen şöyledir:
“Soruşturma işlemleri, cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda öncelikle adli kolluğa yaptırılır. Adli kolluk görevlileri, cumhuriyet savcısının adli görevlere ilişkin emirlerini yerine getirir.” (CMK 164/2)
Başsavcı savcılara nezaret etmiş olsa da onun asıl görevi idaridir.
Diyorum ya, başsavcılık idari yönden bakana bağlı olduğu halde savcıları görevden uzaklaştırabiliyorsa Adalet Bakanı başsavcıları görevden neden alamasın?
Hatta Bakan HSYK Başkanvekilini görevden alabilmelidir.
İşin bir başka yönü ise balyoz olayını savcılar deştikçe yokuş çıkıyor...
Diyeceksiniz ki her yokuşun bir inişi var.
Ergenekon denilen kirli örgüte ilk çomağı sokan Savcı Ferhat Sarıkaya’yı bu meslek kurban vermedi mi? Şimdi de 75 kişiyi sorgulama ağında “tut getir” emrini veren İstanbul’un özel yetkili savcıları yetkilerini kurban veriyorlar...
Erzurum’da verdi.
Savcı Sacit de verdi...
Verilir de...
Almanlar Polonya’yı işgal ederken ilk gönderdikleri öncü kuvvetler bataklığa saplanmışlardı, sonra da arkadan gelenler onların üzerine basarak karşıya geçtiler.
Zaferin kuralı öyledir; verirsen karşıya geçersin, vermezsen yerinde kalır horozlara yem olursun...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.