Utanmaz adam

Utanmaz adam

“Haya/utanma imandandır” buyurmuş sevgili peygamberimiz. (Buhari, Sahih, K. İman, hadis 24, 5767, Müslim Sahih, İman, hadis 36) “Utanmazsan dilediğini yap” demiş yine sevgili peygamberimiz. (Buhari, K. Enbiya bab 3, hadis 3296, 5769)

çünkü seni engelleyecek ne iman kalmış ne de haya kalmış.

“İman yoksa da, utanma yoksa da vicdanımız var” diyenlere Mehmet Akif merhum:

“Ne irfandır veren ahlâka yükseklik, ne vicdandır;

Fazîlet hissi insanlarda Allah korkusundandır.

Yüreklerden çekilmiş farz edilsin havfı Yezdân’ın...

Ne irfânın kalır te’sîri kat’iyyen, ne vicdânın.” demiş.

Bazı insanların yaptığına bakarak onu gören ve duyanların kulakları ve yüzleri kızarırken o ahlaksızlığı yapanın pişkin sırıtması adamın ruhen öldüğünün işaretidir.

“Beni tedavi edin yoksa kendime hakim olamıyorum, zararım herkese dokunabilir” anlamındadır.

Kadın kıyafetine girerek kendini pazarlayan birini polisler yakalamak isterken bıçağını çekip polislerin üzerine saldırırken “Gelin lan, çağın gerisinde kalmışlar” dediğini televizyon haberlerinde dinlediğimde içimin en derin yerinden yaralanırken ben, kendi evimde utandığım için imanımın ve haya hisssimin varlığını gözlerimle gördüğüm için sevinmiştim de.

Başbakan çiller hanımefendi “Kitabına uydurmuşlar, hazineyi hortumlamışlar” dediğinde ima yoluyla hortumcunun tam adresini de vermişti.

Bakalım bu hortumcular insan içine çıkabilecekler mi? diye kendi kendime düşünürken adamlar yine televizyonlarda hortumu kendi kasalarına takmanın faydalarını anlatmaya sırıtarak devam ediyorlardı.

Hani Koca Ragıp Paşa’nın dediği gibi “Şecâat arz ederken merd-i kıptî sirkatin söyler” Kıptilerin en yiğidi kahramanlığını anlatırken yaptığı hırsızlıkları anlatırmışya işte öyle bir zamana geldik ki, mal sahibi hırsızdan utanır oldu.

İmanlılar, imansızdan utanmaya başladı.

Ahlaklılar ahlaksızlardan utanmaya başladılar.

Fransa’ya konferansa gittiğimde Paris’te sekiz saat kalacağım.

Beni gezdirecek olan arkadaş, Nereleri görmek istersin? Dediğinde Eyfel kulesinde Ezan okuyacağım, Notredam kilisesini gezeceğim, Jorj Popido kütüphanesini yıldırım hızıyla göreceğim, Champelise caddesini baştan sona yürüyeceğim ve Profesör Muhammed Hamidullah beyi görmek istiyorum” dedim ve isteklerimin hepsi yerine geldi.

Champelise’de yürürken yürüyüş şeklini hiç görmediğim kadın tipleri vardı. Kadınların çoğunluğu hanımefendi edasında yürürken ara ara görünen bu tiplerin yürüyüşü dikkat çekiyordu.

Gezdirene sordum “Bunlar kimler?” dedim. Bunlar, kendini pazarlayan kadın veya kadın kılığındaki erkekler” dedi.

Hani “Bu adamlar bu halkın önüne nasıl çıkacaklar” diye hayretler içinde kalıyorsunuz ya işte böyle çıkacaklar.

Hem de diğer iffetli insanlara nispet yaparcasına çıkacaklar.

Şirretliğin para ettiği yıllarda, sövüp saymanın makam getirdiği senelerde iffetli insanlar, farkına varmadan bu türlerin sayısını çoğaltırlar.

Şair, yılgınlığın çoğaldığı, yorgun insanların bol olduğu yıllarda yüksek makamlara kavuşmak için utanmaz bir yüz, tükenmez bir söz ve işitmez bir kulak lazım anlamında şöyle demiş:

“Bu dehr-i pür-teabda nâil-i câh olmağa lâbüd

Utanmaz yüz, tükenmez söz, işitmez bir kulak ister” demiş.
Allah, imanımızı, hayamızı, iffetimizi korusun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi