BDP ve anayasa taslağı
Geçmişte DTP adına TV'lere çıkan, Kürt meselesi etrafında fikir beyan edenlerin çoğu Diyarbakır cezaevindeki uygulamalardan şikayet eder, bize dışkı yedirdiler diye yaşadıkları trajediyi anlatırlardı.
İşkence elbette dünyanın en aşağılık suçu.
Suçluların da kendilerini müdafaa, baskı altında kalmadan ifade vermek gibi hakları vardır.
İnsanları yasalarda olmayan uygulamalarla taciz etmek, sonunda o insanları topluma yabancılaştırmak, hatta düşman etmek gibi bir noktaya götürür.
Diyarbakır cezaevinde yaşananları, yeni bir ulus inşasının neredeyse manivelası haline getirenler şimdi o uygulamaların arkasındaki psikolojiden doğmuş 82 Anayasa’sına sahip çıkıyorlar.
Gerekçe, Abdullah Öcalan’ın öyle istemesi.
Görünen gerekçe bu ama asıl gerekçe, özgürlükçü bir Anayasa’nın PKK ve uzantılarının istismar malzemelerini ellerinden alma korkusudur.
İşkenceci hesap verirse bir daha işkenceleri istismar etmek mümkün olmayacak.
İnsan eksenli bir Anayasa yapılırsa farklılıklar üzerinden bölücülük yapılamayacak.
BDP ve Apo’nun korkusu bu.
Kanla, gözyaşıyla, beslenenler akan kanın durmasını istemezler.
Anayasa tasarısı bazı maskeleri indirmesi bakımından tam bir turnusol işlevi görmüştür.Daha düne kadar anayasa’dan şikayetçi olanların gerçek yüzlerini ortaya koymuştur.,
Daha önce de yazmıştım, güneydoğu’da yaşananlarla ilgili yazılanların çoğu içinde abartı, mübalağa, hatta yalan barındıran iddialardır. İşkence yapılmıştır ama anlatılan, istismar edilen kadar değil. Kürtçe ile ilgili problemler yaşanmıştır ama öyle sokakta, kahvede konuşanı derdest ediyorlardı boyutunda değil. Ben de Doğu’da yaşıyorum. Yüz yıl kadar yaşayan yakınlarımın hiç birinden Kürtçe konuştuğu için dövüldüğü, tutuklandığı veya ayrımcılığa uğradığına dair tek bir hikaye dinlemedim. Elazığ’da olmayan bir şeyin Diyarbakır’da bu kadar yoğun ve yaygın olarak yapıldığına dair iddialar bana çok inandırıcı gelmiyor. Ama çarşafından, sakalından, inancından dolayı ezilen, rencide edilen insanlarla ilgili bir sürü hikaye dinledim.
Bu taslak hiçbir işe yaramasa da (diyelim ki meclisten veya referandumdan geçmedi) bazı maskeleri indirdiği, kimin hangi safta olduğunu gösterdiği için yine de görevini yapmıştır. BDP'yi işkencecilerle, cunta’cılarla aynı safa düşürmüştür. BDP'nin derdinin Kürt kökenli vatandaşlarımızın çektiği sıkıntılar, acılar, horlanmalar olmadığını göstermiştir.
Eğer Türkiye memnun, mevcut anayasa ihtiyaçlarımızı karşılıyorsa bırakalım bu anayasa böyle kalsın.
Darbeciler emir komuta ile çalışan, Askeri mahkemelerde yargılansın.
Karargah evlerine, ata evlerine giden İP'li subaylar Ordu’da kalsın ama namaz kılan oruç tutan eşi kapalı olan askerler irticacı diye ordudan atılsın diyorsanız böyle devam etsin.
Bırakalım Yüksek Yargı CHP ideolojisi ile milletin istek ve taleplerine ket vurmaya devam etsin.
Bırakalım gençlerimiz, çocuklarımız yeni darbecilerin kışkırtmalarıyla bir birini varmaya, kardeş kanı akıtarak darbelere çanak tutmaya sonra da darbelere yem olmaya devam etsin. Bırakalım, analar, bacılar mahpushane önlerinde kuzusunu kaybetmiş koyunlar gibi dolanmaya, ağıt yakmaya devam etsin. Bırakalım bu devran böyle gelmiş, böyle gitsin.