“Aşk-ı Memnu” Zina ve İman II.
Evet, gelelim “aşk-ı memnu”ya.
İzlenen bir dizi kuşkusuz. Kurgu, anlatım, röller, sahne ve müzik başarılı. Ama konusu berbat. Halkın bir kısmı bu açıdan tepkili. Haklılar elbette. Böyle pisliklerin yaşanmış olsa bile şuyu bulması da çok kötüdür. Bu tür iffetsizliklerin hiç konuşulmaması lazım.
O yüzden İslam hukuku zina cezasını yargılarken 4 şahidin bizzat zina ettiğini görerek ifade etmesini şart koşmuştur. Aslında ifade etme mecburiyetleri de yoktur. Kendileri gizlerlerse daha iyi olur. Ama konu mahkemeye düşmüş ve mahkeme de kendilerini çağırmış ise o başka, o zaman mecburen gidip şahitlik yapacaklardır. “Bir eve girdiler, bir mağaraya daldılar” demek de yetmez. Hatta 3 kişi gerçekten görse, ağızlarını açamazlar. Açarlarsa “hadd-i kazf”den, yani “namusa iftira suçundan” ceza görürler. Demek konuşulması bile istenmiyor zinanın.
Ama ne yapalım ki bunlar oluyor. Neden oluyor? Bizim iyi bir Müslüman olmadığımızdan elbette. Bu toplum “İslam toplumu” olsaydı, kuralları da İslam’a uygun olacaktı. Zinaya giden yollar yasaklanacaktı öncelikle. Gözler, kulaklar, eller korunacaktı önce. Bunlar “büyük zinaya” davet etmeyeceklerdi insanı. Tahrik etmeyeceklerdi.
Allah Teâlâ’nın emri “Zinaya yaklaşmayın”dır. “Yapmayın” değil, “yaklaşmayın.” “Çekim alanına girmeyin” yani. Yoksa düşersiniz o anafora ve insanlığınız gider Allah korusun.
Bu inancımızdan ötürü bize gülen ve aşağılayanlar olacaktır. Bizi üzen bunlar değil, asıl içimizi yakan başka bir şeydir. O da, bu Müslümanlar bu hale nasıl geldiler? Allah Teâlâ’ya yalvarıyoruz, onları bu hale getirenlerin ölmüşleri yerlerinde yatamasınlar. Mezarları cehennem çukuru olsun. Onlara hayır dua etmek ve istiğfarda bulunmak, din açısından haramdır. Henüz ölmemiş olanlarına da tövbe nasip ederek hidayet ihsan eylesin. Elimizden ancak tebliğ ve dua gelir, ne yapalım.
Gelelim şu “aşk-ı memnu”ya. Ne var bu dizide?
Bir kadın kocasının yeğeni ile zina ederek kocasını aldatıyor. Tamam, bu kadar, daha fazla batılı anlatarak safi beyinleri bulandırmayalım.
Ama zina edip de mutlu olan var mı? Onlar da mutlu olamıyorlar.
Bence bu dizi zinanın ne kadar iğrenç olduğunu çok güzel anlatıyor. Erkek zinadan, amcasına ihanetten utanıyor, vicdan azabı çekiyor, kahrolarak ağlıyor. Kadın da asla mutlu değil, başı beladan bir türlü kurtulmuyor. Hatta hamile kalıp çocuğunun katili oluyor. Sonu daha da kötü gelecek. Zinanın ne kadar kötü ve niçin haram olduğu bundan daha güzel anlatılamaz herhalde. Olaya bir de bu tarafından bakalım ve kötüden ders ve ibretler alalım.
Nitekim Lokman Hekim’e:
* Bu güzel edebi kimden öğrendin?” demişler.
* Edepsizlerden, demiş.
* Nasıl olur? Demişler.
* Çok basit, demiş. “Baktım onların söz ve işlerine. Hangisi hoşuma gitmediyse onları terk ettim.”
Evet, bize kalsa bu tür dizileri çekmeyiz ve çektirmeyiz. Ama madem bize kalmıyor, öyleyse bakmayalım. İlle de bakacaksak, Lokman gibi “hakîm” bir bakışla bakalım.
M. Es’ad Erbilî Hazretlerinin o muhteşem sözüyle bitirelim yazımızı:
“Mü’min-i kâmil, hak ile şâğil, batıldan gafildir.”
www.cemalnar.com