Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Organize bir cinayet... Hadi, yalayın salyalarınızı!

Organize bir cinayet... Hadi, yalayın salyalarınızı!

Tarih 18 Mayıs 2006... Yani, “Danıştay Cinayeti”nden bir gün sonra... O günkü “Ayna”nın başlığı, “Vakit’i hedef gösterenler salyalarını yalayacaklar” şeklindeydi... Yazımda, “Danıştay cinayeti” üzerindeki “sis bulutları”nı anlattıktan sonra demiştim ki;
Bu “gerilim ve kaos ortamı”ndan kimin “kârlı” çıkacağını öğrenmek için, sanıyorum çok fazla beklemeye gerek kalmayacak!.. Bir-iki güne kadar bu saldırının arkasındaki “sebep”ler, “aktör”ler ve “dış bağlantılar” ortaya çıkacaktır!.. Bakalım o zaman ne diyecekler?..
Hiç şüpheniz olmasın ki, bugün Vakit’i “hedef” gösterip “ağızlarının salyalarıyla saldıranlar” olay aydınlandığında “salya”larını yalayacaklardır!..
Daha önceleri olduğu gibi!.. Hele biraz sabır!..
Evet, 18 Mayıs 2006’da bunları yazmış, “Biraz sabırlı olun” demiştim... Aslında beklemeye hiç gerek yoktu... Çünkü, daha ilk gün “sis perdesi” dağılmaya, olay aydınlanmaya ve “maske”ler düşüp, “çirkin çehreler” ortaya çıkmaya başlamıştı... Kısaca ifade edecek olursak, bu olayla Vakit’in hiçbir ilgisi yoktu...
Ama birileri; arada bir “bağ” kurup; “bir taşla, birkaç kuş birden vurmayı” planlıyor olmalıydı ki; hem Alparslan Arslan’ı tetikçi olarak “kullanmışlar” ve ülkede “kaos” ortamı oluşmasına yol açmışlar, hem de bu olay üzerinden “Vakit’i susturmayı” hesaplamışlardı.
O GÜNKÜ GAZETELERİN MANŞETLERİ!
Ancak, evdeki hesap, çarşıya uymadı... “Kapalı kapılar ardında yapılan plânlar” tutmadı... Çünkü Vakit’in, hiçbir “illegal kişi ve kuruluş”la ilgisi yoktu, olamazdı!.. Çünkü Vakit’in, “o taraklarda bezi yok”tu!.. Çünkü Vakit mensupları “çiğ” yemiyordu ki, karınları ağrısın!.. Çünkü Vakit’in “yara”sı yoktu ki, gocunsun!..
Ama birileri, bu “iğrenç saldırı”ya Vakit’i de dahil etmeye çalıştı...
Hem de, saldırıdan “sadece dakikalar sonra!”
Kartel televizyonları, “Vakit’in olaydan 3 ay önceki manşeti”ni, yani 13 Şubat 2006 tarihli “İşte o üyeler” başlığını döndüre döndüre veriyorlardı!..
Vakit, güya Danıştay üyelerini hedef göstermiş, Alparslan Arslan da, bu başlıktan etkilenip, o üyelere kurşun yağdırmıştı!..
Ama, unuttukları bir şey vardı;
Alparslan Arslan; hem de “hedef gözeterek” sıktığı kurşunlar sonucu yaraladığı Ayfer Özdemir’e niye silah doğrultmuştu?
Öyle ya; Ayfer Hanım, “lehte” oy kullanmıştı!..
Ama olsun... Önemli olan “üzüm yemek” değil, “bağcıyı dövmek”ti!..
O halde, vur abalıya!..
Ertesi günkü gazeteler, yani 18 Mayıs 2006 tarihli manşetler, Vakit’e saldırıyordu:
¥ Akşam: Tetiği kim çektirdi... Vakit gazetesi 13 Şubat’ta hedef göstermişti.
¥ Hürriyet: Tetikçi, Allah’ın askeriyim deyip vurdu... Vakit’le yakalandı.
¥ Radikal: Yargıya Türk-İslâm sentezci saldırı... Vakit gazetesi zan altına girdi.
¥ Sabah: Hedef manşetten, kurşun avukattan... Saldırgan, tekbirle kurşun yağdırdı... Öte yandan Avukat Alparslan Arslan’ın tabancayla elini kolunu sallayarak içeri girmeyi başardığı Danıştay’daki güvenlik boşluğu gözler önüne serildi... Polis, saldırıdan sonra Danıştay girişindeki ve çevresindeki güvenlik kameralarının görüntülerini incelemek istedi. Ancak kameralar arızalıydı, yazılım sorunu nedeniyle yaklaşık bir haftadır kayıt yapılmadığı belirlendi.
¥ Takvim: Laik Cumhuriyet’e savaş açtılar... Dün alçakça saldırıya uğrayan Danıştay üyeleri, Vakit gazetesi tarafından resmen hedef gösterilmişti...
¥ Vatan: Yalnız değildi... Vakit hedef göstermişti!
¥ Milliyet: Laikliğe kurşun.. İşte katilin cebindeki Vakit’in sayfası.
¥ Cumhuriyet: Bu kez de aynı el... Vakit gazetesi hedef göstermişti.
¥ Güneş: O üyeler vuruldu... Türban hakkındaki kararından dolayı yobazların diş bilediği, dinci Vakit’in de hedef gösterdiği 5 Danıştay üyesi suikasta uğradı.
¥ Posta: Türkiye’ye kurşun... Manşetten vur emri!.. Danıştay, dinci basının hedefi haline gelmişti!.. Saldırganın cebinden Vakit çıktı!..
TANSEL ÇÖLAŞAN’DAN ÇARPITMA!
Vakit’e saldıranlar, sadece “televizyonlar” ve “gazeteler” değildi elbet... Olayı “dinci bir saldırı” olarak gösterip, Alparslan Arslan üzerinden Vakit’i ve dolayısıyla bütün “Müslüman”ları töhmet altında bırakmak isteyenler arasında kimler yoktu ki?..
Buyurun, sıkılan kurşunların henüz barut kokusu gitmeden verilen demeçlere bir bakalım:
¥ A.N.Sezer: Saldırı, Laik Cumhuriyet’e karşı yapılmıştır... Bu, rejim karşıtlarının işidir!
¥ Deniz Baykal: Siyasete kan bulaştı... Saldırının hedefinde Danıştay vardır!
¥ Tansel Çölaşan- Dönemin Danıştay Başkanvekili Tansel Çölaşan, saldırganın; “Allah’ın askeriyim, Allahüekber” diyerek ateş ettiğini iddia etmişti!..
¥ Erdoğan Teziç: Cumhuriyet’e meydan okundu!..
DİNCİNİN “BAR”DA NE İŞİ VAR?
Bütün bunlar olup-biterken, Vakit, ısrarla “olayın perde arkası”na dikkat çekiyor ve soruyordu:
¥ “Danıştay’daki saldırı”yı gerçekleştirdiği söylenen Alparslan Arslan, bir gün önce “Danıştay Başkanı’nın kapısı”nı zorlarken görüldüğüne göre; ertesi gün o binaya nasıl girmiş?.. Onu, “bir gün önce uzaklaştıran” görevliler, olay anında niye görmemiş?!?..
¥ “Glock” marka tabanca, “dedektör”lere ve “X-Ray” cihazına nasıl yakalanmamış?.. Çünkü uzmanlar, Avusturya yapımı bu silahın “görünmez” olduğuna dair haberlerin “hikâye” olduğunu söylüyor!..
¥ Alparslan Arslan, babasının söylediği gibi; “namazında-niyazında” biri midir, yoksa apartman komşularının ifade ettiği gibi, “içki de içen” biri mi?..
¥ Kaç aydır; “ev kirasını bile ödemediği” ileri sürülüyor!.. O halde, “4 bin dolarlık Glock marka tabanca”yı nasıl alabildi?..
¥ Arabasında bulunan “ikinci silah”ın anlamı ne?
¥ Çantasında “dâvâ dosyaları” bulunduğu bildiriliyor!.. O dosyalarda “ne” var?..
Bir “iş takibi” mi yapıyordu?
¥ Saldırıyı, “başörtüsü aleyhinde” karar veren Danıştay 2. Dairesi üyelerine yönelik olarak gerçekleştirdiyse, “lehte karar” veren üye Ayfer Özdemir’e niye kurşun sıktı?..
Malûm, daha sonraki günlerde;
“Başka ayrıntılar” da çıktı ortaya...
Danıştay saldırısını Alparslan Arslan ile birlikte planlamakla suçlanan Osman Yıldırım, ifadesinde, eylem kararını barda verdiklerini açıkladı.
Danıştay sanığı İsmail Sağır, Cumhuriyet’e el bombası attığı gün uyuşturucu aldığını söylemişti.
Savunmasını yaptığı esnada diğer bir Danıştay sanığı Erhan Timuroğlu da uyuşturucu kullandığını söylemişti. Bunun yanında Timuroğlu ve Sağır, Alparslan Arslan’ın, Danıştay saldırısı öncesinde birkaç gün bir şey yemediğini ve halinden uyuşturucu kullandığının anlaşıldığını söylemişlerdi.
İşte bu “ayrıntı”ların ortaya çıkması üzerine, bir “çağrı”da bulunup, demiştik ki;
“Bize özür borcunuz var!..
Bari özür dileyin!”
Hayır, özür dilemediler!..
Kulaklarının üzerine yattılar!..
İşte şimdi “Vakit’e saldıran medya”ya diyoruz ki;
“Salyalarınızı yalayın!”
Evet, evet;
4 yıl önce yani 17 ve 18 Mayıs 2006’da akıttıkları “salya”larını yalamanın zamanı geldi.
GÖRÜNTÜLERİ KİMLER SİLDİ?
Çünkü, dün “dehşet bir belge” çıktı ortaya...
“Danıştay Dâvâsı”nın “Ergenekon Dâvâsı” ile birleştirilmesinden sonra, “gizlenen gerçekler” tek tek ortaya çıkmaya başladı!..
Hani, Vakit sürekli soruyordu ya;
“Kamera görüntüleri nerede?”
Danıştay ve OYAK cevap veriyordu ya;
“Görüntü yok, çünkü olay anında kameralar arızalıydı!”
Bunların, “ne büyük yalan” ve “ne büyük örtbas” olduğu dün çıktı ortaya.
Hem de, “TÜBİTAK raporu”yla!..
Hem de, “bilirkişi incelemesi”yle!..
Efendim, olay şu:
“Ergenekon sanıkları”nı yargılayan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, gerek Danıştay’dan, gerek OYAK Güvenlik Şirketi’nden gelen; “Kameralar arızalıydı... İşte arızalı harddiskler!.. Bunlarda görüntü yok” cevapları üzerine, bu cevapların “doğru” olup olmadığının anlaşılması için, “bilirkişi incelemesi” yapılmasını istemişti...
Cevabı istenen sorular şunlardı:
“3 Mayıs 2006 ile 17 Mayıs 2006 tarihleri arasında Danıştay binasının güvenliği ile ilgili kameraların arıza sebepleri, hangi tarihlerde OYAK savunma ve güvenlik şirketine bildirilmiştir?..
Ayrıca, bu tarihler dışında da kameraların arıza yapıp yapmadığının araştırılması...”
Naip hakim tarafından atanan TÜBİTAK’ta görevli Hayrettin Bahsi, hazırladığı raporu dün mahkemeye sundu ve özet olarak dedi ki;
“Hayır, kameralarda bir arıza yok...
Ama kameraların kaydettiği görüntüler, hem de geri döndürülemez bir şekilde silinmiş!..
Üstelik, silinme tarihleri de silinmiş!”
Buyurun, “rapor”dan bir cümle:
“Silinmiş dosyaların önemli bir kısmı geri döndürülemez şekilde silinmiş olup, söz konusu dosyaların sadece isimlerine erişilmiştir... Silinmiş dosyaların çok büyük bir bölümünün 16 Mayıs 2006 tarihinde saat 19.47-19.50 arasında silindiği ve bu silinmenin geri döndürülmez şekilde yapıldığı tespit edilmiştir.”
BİREYSEL DEĞİL, ORGANİZE BİR CİNAYET!
Peki, neler vardı “bilinçli bir şekilde silinen” 16 Mayıs tarihli o görüntülerde?..
O gün, tetikçi Alparslan Arslan Danıştay binasına gitmiş ve “keşif” yapmıştı!..
“Görüntüler silindiğine” göre, demek oluyor ki;
Bu iş “bireysel” değildir!..
Ortada, “organize bir cinayet” vardır!..
Acaba, Alparslan Arslan’ın yanında “kim” veya “kimler” vardı ki, “görüntüleri silen” kişiler “Alparslan Arslan’ın yanında bulunan kişi veya kişiler”in bilinmesini istemedi!..
Danıştay binasındaki kamera sistemlerinin 23 Aralık 2005’te kurulduğu belirtilen raporda, harddiskin içinde bu tarihten önceki görüntülerin de yer aldığı bildiriliyor!..
TÜBİTAK raporunda; Danıştay binasında kurulan kamera sisteminde kullanılan harddiskin daha önce başka bir yerde kullanılması, firmadan istenen orijinal hard diskin verilmeyip, başka bir yerde kullanılan hard diskin üzerine, ilgili dosyaların kopyalanması ve daha sonra da üzerinde silme işleminin yapıldığı ihtimalinin olduğu ifade ediliyor!..
Raporda, hard diskin orijinal olup olmadığı sorusunun da net olarak cevaplandırılamadığı kaydediliyor.
Verilen DVD’ler içerisinde, dosya sayılarının çok az olduğunun gözlemlendiği ifade edilen raporda; bir kameranın yaklaşık olarak bir günde 40’a yakın dosya ürettiği belirtilerek, deniliyor ki;
“Oysa, firma tarafından verilen DVD’de, hafta içi günler de dahil, en fazla 6 dosya mevcuttur!”
O halde, “diğer 36 dosya” nerede?..
Kim sildi?.. Nasıl sildi?..
Teslim edilen DVD’de olup da harddiskte aynı isimle geri döndürülemez şekilde silinmiş olarak bulunan söz konusu dosyaların silinme tarihleri ve silinme zamanlarının da 00.00.00 ve 00.00.00 olarak tespit edildiği belirtilen raporda, şöyle deniliyor:
“Bu işlem, bilinçli bir silme olabileceği ve silme tarihlerini de saklamaya yönelik olabileceği değerlendirilmektedir. DVD’de olup da hard diskte silinmiş olarak bulunan dosyaların iki ayrı şekilde oluşabileceği değerlendirilmektedir.
Birincisi DVD’ye sonradan yaratılmış dosyaların konmasıdır. İkincisi ve daha muhtemel olanı ise 6 Haziran 2006 tarihinde oluşturulması dikkate alınırsa, bu işlemden sonraki gün olan 7 Haziran 2006 tarihinde söz konusu dosyaların silinmesidir.”
İZLERİ SİLENLER KİM VEYA KİMLER?
Rapor da gösteriyor ki;
Alparslan Arslan, bu cinayette “yalnız değil”dir!.. Arkasında “birileri” vardır!.. Hem de, “teknolojiyi iyi kullanan” ve “arkada iz bırakmayan” birileri!..
Bütün mesele, “kim”dir onlar?..
Kimdir bu “organizatör”ler?..
“Silahlı Ergenekon Örgütü” olduğu kesin de, Ergenekon adlı “ahtapot”un hangi kolları?!?..
Hiç kuşkunuz olmasın ki;
Bir gün onlar da çıkacaktır ortaya!..
Ama, şu kadarı bile, “4 yıl önceki tesbitimizi” doğrulamıştır... O gün, “beyinlerindeki salyaları akıta akıta Vakit’e saldıran gazetelere” demiştik ya;
“Salyalarınızı yalayacaksınız!”
İşte bugün, o gündür;
Hadi, yalayın “salya”larınızı!..

Dünü hatırlayalım ki!
Danıştay’a saldırı olayının ardından bazı internet sitelerinde OYAK güvenlik şirketi ile ilgili hayli şaşırtıcı iddialar yer almıştı. “www.ulusalihanet.com” adlı bir sitede şu iddialara yer verilmişti: “Şirket adeta bir üs gibi dizayn edilmiştir. Şirket binasının en üst katında Ankara’nın önemli ve istenen yerlerini gizli kameralarla izleyecek şekilde yasadışı görüntüleme sistemi kurulmuş; hatta korunduğu iddia edilen şirketlerin telefon görüşmeleri dahi illegal olarak takip edilmektedir.”
Danıştay saldırısında güvenlik şirketinin ihmali olduğu belirtilen internet sitesinde; saldırı cuntacı bir ekibin işi olarak gösterilerek, kameraların sökülmesinin arkasında şaibe imasında bulunuluyordu. Saldırının, Alparslan Arslan’ın kaçması planı üzerine kurgulandığını ileri sürülen site, “Görüntüye ihtiyaç duyulacağı önceden düşünüldüğü için, buna göre tedbir de alındığı” iddiasında bulunuyordu.
Güvenlik konusunda uzman bir kişinin kaleminden çıktığı sanılan sitedeki yazıda ayrıca şöyle deniliyordu: “Böylece ulusalcı teröriste ait hiçbir bilgiye ulaşılamayacağını ummuşlardır.”
Danıştay saldırısı sırasında çalışmayan (!) güvenlik kameralarının sahibi OYAK Savunma ve Güvenlik Sistemleri’nin müdürlüğünü, eski özel harekatçı ve MİT elamanı emekli Albay Orhan Çoban’ın yaptığı basında geniş yer almıştı... Sadece “dünü hatırlatmak” istedik, efendim!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi