İnsan, taklit eden varlıktır
CHP zihniyeti, bırakın canlılara tahammül etmeyi, mezar taşlarına bile tahammül edememiş ve ülkenin hangi mezarlığında sarıklı mezar taşları bulmuşlarsa kırıp dökmüşlerdir. Bursa bu tarihi tahribin en büyüğünü yaşayan şehirlerden birisidir.
Mezar taşına bile öfke ve kin besleyen bir zihniyete güvenilebileceğini söylemek, onlardan iyi niyet beklemek safdillik olur. Kişinin kendi kendini kandırması olur, kendini kandırmakla yetinmeyip, başka kişileri de aldatmış olur. Hem CHP zihniyetinin gizlisi saklısı yok ki işte ülkenin önünü nasıl tıkadıkları ortada. Sadece darbelerden yana olmaları bile yeter.
Neyse yine Baykal’ın “Kur’an Yılı”ndaki konuşmasına dönmek istiyorum. Dünden bir cümlesi kalmıştı, onu paylaşıp, Efendiler Efendisi (s.a.v.) hakkında daha ilginç bir sözüne açıklık getirerek, bir İslam âlimimizin ifadeleriyle cevap vereceğim.
Baykal şöyle demişti: “İslam’ın toplumsal hedefi ahlaklı ve adaletli bir düzeni kurmaktır. Dinin bir egemenlik iddiası yoktur. Kur’an-ı Kerim bir hukuk kitabı değildir. Dileyen Müslüman olur. Tanrı dilediği kişiyi hidayete ulaştırır.”
Vatandaş soruyor: “İslam’ın toplumsal hedefi ahlaklı ve adaletli bir düzeni kurmaksa, o zaman bu işin bir hukuku olmalıdır. İslam, Kur’an-ı Kerim demekse, peki hangi cür’etle ‘Kur’an-ı Kerim bir hukuk kitabı değildir’ diyebiliyorsunuz?”
Yine aynı Baykal; “Dileyen Müslüman olur” diyor. Peki, Müslüman olan kimse, Allah’ın buyruklarına inanan ve iman eden, iman ettiği amelleri de yerine getiren kişi demek değil midir? Tabii Baykal kendisini nerede hissediyor onu bilemeyiz. Geçelim.
Gelelim Efendimiz’le ilgili sözüne. Aşağıda yazacağım cümleyi sarf ettiğinde, bindirilmiş kıtası başta olmak üzere, salonda bulunan pek çok insan da alkışladı. Ne anladılar da alkışladılar doğrusu şaşırdım. Baykal’ın hararetle alkışlanan sözlerine Osman Nuri Topbaş Hocaefendinin şu tespitleriyle cevap vermek istiyorum.
Baykal, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i işaret ederek şöyle diyordu: “Örnek olmak taklit etmek anlamına gelmez. Hazreti Muhammed’in taklit edilmeye değil, anlaşılmaya ihtiyacı vardır.”
Yukarıda da ifade ettiğim gibi salonun yarısı tarafından alkışlandı. Sözü iyi anlasalardı en azından bindirilmiş kıtanın dışındakiler alkışlamayabilirdi. Lafı uzatmayayım ama şunu da ilave ederek işi ehline bırakayım: “Ancak anlaşılan insanlar taklit edilir.”
Osman Nuri Topbaş Hocaefendi şöyle buyuruyor: “İnsan, doğduğu andan itibaren her hususta bir örneğe muhtaçtır. Çünkü o, dil, din, ahlaki vasıflar, alışkanlıklar gibi hayatını şekillendiren bütün fikir, inanış ve faaliyetlerini hep kendisine sergilenen örnekler ve onlardan aldığı intibalarla oluşturur. Bazı küçük istisnalar olsa da, umumi hatlarıyla bu böyledir.
Bir insanı severek onun şahsiyet ve karakterine hayranlık duymak ve onu taklide çalışmak, fıtri bir temayül olduğundan, insanoğlu için en mükemmel örnekleri bularak onların izinden gitmek pek mühim bir husustur. Bu yüzdendir ki, lütuf ve keremi sonsuz olan Cenab-ı Hak, insanoğluna sadece kitaplar değil, bir de o kitapların canlı ifadeleri demek olan ve binbir türlü üstün vasıflara sahip Peygamberler göndermiştir.
Onlar öyle örneklerdir ki, dini, ilmi ve ahlaki davranışlar itibarıyla her yönden mükemmellik arz ederler. Nitekim o Peygamberlerin her biri, insanlık tarihinde belli örnek davranışları zirveleştirerek, beşeriyete müstesna hizmetlerde bulunmuşlardır.
İnsanlar, fıtratlarında mevcut olan örnek alma ve taklit temayülü sebebiyle -müsbet veya menfi- rehber kabul ettikleri kimselere meftun olur, güçleri nispetinde onların izinden gitmeye çalışırlar. Dolayısıyla, dini, ahlaki ve manevi âlem, Peygamberler ve Hak dostları tarafından şekillendirilmedikçe; insanlar, gaflet, dalâlet ve isyana sürüklenmekten kurtulamazlar. Böylece onların ebedi saadetleri hazin bir hüsrana dönüşür.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.