Problemleri erteleyin, biriktirin!
Yıllardan beri devam eden bir ‘kavga’nın bu yıl olmaması bekleniyor. Bilindiği gibi İstanbul’un ‘merkezi’ Taksim, 30 yılı aşkın bir süredir ‘işçilerin toplantı ve yürüyüşü’ne kapalıydı. Her 1 Mayıs öncesi işçi sendikaları “İlla Taksim’e çıkacağız” diye diretir, Türkiye’yi idare edenler de “Hayır, Taksim’de miting yapmaya kesin izin yok” der ve ‘kavga’ ederlerdi. Vatandaş da bu anlamsız tartışmayı izler, ama bir anlam veremezdi.
Tabiî ki Taksim’in gösteri ve yürüyüşlere kapatılması acı bir hadiseye dayanıyor. 1977’deki “1 Mayıs kutlaması”nda onlarca kişi ölmüş, bir o kadar da insan yaralanmıştı. 1977’de yaşanan hadisenin baştan sona bir provoskasyon olduğu daha ilk günden anlaşılmış, fakat gerçek sorumlular bir türlü ortaya çıkarılamamıştır. Kalabalık meydan toplantılarını provoke etmek isteyenler her zaman olmuştur ve olmaya da devam edebilirler. Ancak bunun çaresi toplantı ya da yürüyüşleri kökten yasaklamak olabilir mi? Türkiye’yi idare edenler bir müddet bunu çare olarak gördü ve Taksim’i gösteri ve yürüyüşlere kapalı tuttu. Bu sebeple hemen her yıl 1 Mayıs öncesi ve sonrası bir tedirginlik yaşandı. Zaman zaman da hoş olmayan görüntüler ortaya çıktı.
Bu yıl 1 Mayıs ‘kutlamaları’ Taksim’de yapılabilecek. Bunun için işçi sendikalarına ‘resmi izin’ verilmiş durumda. İnşaallah bir provokasyona imkân verilmez ve yıllardan beri devam edip gelen “Taksim kâbusu” sona erer.
Türkiye’yi idare edenlerin bilerek ya da bilmeyerek yaptıkları bir yanlış var. Karşılarına çıkan problemleri çözmek yerine ‘erteleme ve ötelemeyi’ tercih ediyorlar. Belki bunu şahsî hayatımızda bizler de yapıyoruz, ama kim yaparsa yapsın problemleri ertelemek ve ötelemekle çözmek mümkün değil. Bu demek değil ki işlerimizi ‘acele’ye getirip, işin içine ‘şeytan’ları karıştıralım. Aksine, sakin ve ihtiyatla adım atarak, ama problemleri sıra ile çözmeye çalışmalıyız. “Sonra çözeriz” demek, bir bakıma “nemelâzım” tavrını hatıra getirir.
Taksim örneğinde olduğu gibi, bugün geriye dönüp baktığımızda 30 yıl süren ‘kavga’nın bir işe yaradığı söylenebilir mi?
Benzer bir ‘öteleme’ tavrı da bedelli askerlik konusunda yaşanıyor. Ortada bir gerçek var: Türkiye askerlik konusunu gerek süre ve gerek ‘muhteva’ açısından tartışıyor, tartışmak istiyor. Bu talebi görmezden gelmek ya da yok saymak mümkün değil. Bedelli askerlik ya da profesyonel askerlik gibi konuları öteleyerek ya da erteleyerek bir yere varamadığımızı artık görmek durumundayız. Hiç kimse de bu konuların tartışılmasını ‘garip’ karşılamasın. Nasıl ki 33 yıl süren “Taksim yasağı” sona erdi ya da ermek üzere, aynı şey zorunlu askerlik için de söz konusu olabilir.
“Kavga”ya gerek yok. Dünya bu işi nasıl hallediyorsa, Türkiye de benzer şekilde halledebilir. Hem geçen yıllara nisbetle ‘komşu’larımız artık bize ‘dost’ olmadı mı? ‘Düşman’larımız azaldığına göre, ‘er’lerimizin sayısının azalması da mümkün olmaz mı?
Problemleri ne inkâr edelim, ne de öteleyip erteleyelim. ‘Bismillah’ diyerek çözmeye çalışalım vesselâm.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.