Peygamberimizin (asm) şahsı, nübüvvete mucizevî delildir
Hz. Peygamber’in (asm) tazeliğini koruyan prensipleri, sözleri, fiilleri, tavsiyeleri yanında bizzat şahsiyeti de mucizedir. Şahsiyeti kendi peygamberliğine delil olduğu gibi, 124 veya 224 bin peygambere1 de kesin bir bürhandır.
Diğer taraftan, hem tevhide, yani Yaratıcı’nın varlık ve birliğine, hem de diğer iman şartlarına asla çürütülemez bir belgedir. Bunun ispatlarından birisi, insan dimağından dökülmesi mümkün olmayan ve asırları tarayan sözleri, hem o çağın kalıp ve birikimine uymayan harika tavrı, üstün ahlâkı ile fennî ve sosyal ilimlere getirmiş olduğu fezlekeler, prensipler ve açılımlardır.
Mucizelerle donatılan Hz. Muhammed (asm), fen ve hikmetçe kabul edilmiş prensipler perspektifinde değerlendirildiğinde, peygamber olduğu apaçık görülür. Şöyle ki:
- İnsanın, bir fennin esaslarına ve hayata bakan kısımlarına vâkıf olması, o fende ihtisas sahibi, uzman ve otorite olduğunu gösterir. Efendimizin (asm), fen ve sosyal ilimlerin esaslarını bugünkü gelişmelere de ters düşmeyecek, çelişmeyecek şekilde yerli yerinde kullandığını biliyoruz. Şu hâlde o, peygamberdir.
- Psikososyal bir tespittir: Basit bir insan, bir çocuk dahi olsa, küçük bir topluluk içinde de bulunsa, pek basit bir konuda bile, herkese muhalefet ederek yalan söylemeye cesaret edemez. Acaba pek büyük bir haysiyet, vakar, ciddiyet, doğruluk sahibi, pek büyük bir meselede, pek çok inatlı ve pek çok topluluk karşısında, okur yazar olmadığı hâlde, aklın idrakten âciz kaldığı meseleleri âleme neşredip milyonlarca insana, hatta asırlara yayarak milyarlarcasına kabul ettirmesi, o zatın doğruluğunu göstermez mi?
- Bedevî ve ücra köşelerde bulunan insanlar, medenî, şehirli ve okumuş insanların bilgileri dâhilindeki konuları bilmezler, bilemezler. Oysa o doğru haberci, ümmi olduğu hâlde, geçmiş kavimlerin hâl ve hareketlerini, yaşayışlarını birer birer haber vermiştir. Tarih de onları doğrulamıştır. Öyle ise o bir elçidir ve tarihi de tasarrufunda bulunduran birisinden haber alıyor.
- Okuma yazması olmayan bir adam, fennî ve sosyal ilimlerde, uzmanlarıyla tartışsa, sonra o kazansa ve onların aralarında ittifak ettikleri konuları tasdik, ihtilâf ettikleri hususları da tashih edip düzeltse; yalnızca üstünlük, güç ve ferâset, bir insanın eseridir, denilebilir mi?2 Elbette denilemez. Öyle ise, onun ilmi vahyîdir, vehbîdir, Alîm-i Mutlak olan Allah’tandır...
Evet, o bir insandır. İnsan zihninden, 1500 yıl sonra anlaşılabilecek hakikatlerin çıkması imkânsızdır. Bu zamanda bile, beşerin dimağından dökülmesi imkânsız olan yüksek hakikatlerin, ilimlerin, fikirlerin, buluşların Hz. Peygamber’in (asm) zihninden akması, onun hak peygamber olduğuna çürütülmez belgeler olduğuna delil değil midir?
Dipnotlar:
1. Mektubat, s. 83.
2. İşarat’ül-İ’caz, s. 163.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.