Halkın Üzerinden Baskıyı Kamçıyı Eksik Etmeyeceksin
“Halkın üzerinden baskıyı, kamçıyı eksik etmeyeceksin.” Bu ifade, CHP zihniyetinin bütün bir halk için sere serpe söylediği ünlü bir sözdür. Bunu seslendirenler kendilerini halktan biri görmedikleri; “seçkin, saygın, farklı ve amir (!)” olarak gördükleri için, rahatlıkla ve kahkahalarla her zemin ve zamanda dile getirmişlerdir.
Onlara göre ülkeyi idare etmek, hak ve hukukla olmaz. 1940’tan itibaren kendilerini devletin her bir köşesine yerleştikten sonra yedi sülalelerini de oralarda konuşlandırmak için uzun planlar yaptılar. Halkı döverek, söverek, cezalandırarak, “kaşınızın altında gözünüz var” dedirtmediler.
Bu gerçeği bütün Türkiye yaşadı. 1960, 1971, 1980, (aradaki küçükleri saymıyorum) 28 Şubat, 27 Nisan, Danıştay cinayeti ve hepsinin toplamı, CHP ve onların uzantılarıdır. Kimi yerde görülürler, kimi yerde görülmezler. Ama fotoğrafın bütünü net olarak ortadadır.
Malum zihniyete göre “özgürlük, ekmek, aş,” ancak onların istediği şekilde olabilir. “Kültür, sanat, tarih, edebiyat, şiir, roman, hikâye;” onların istediği ve müsaade ettiği oranda yazılabilir.
Mesela, Türkiye’de en çok aşk romanları, CHP baskısının şiddetlendiği dönemlerde yazılmıştır. Romanların yazılış tarihlerine bakıldığında görülür ki bu aşk romanlarının konusu; halkın, örf, adet ve geleneklerine küfreden, öteleyen, iftira ve yalanlarla örülüdür.
Tarih ve kültür tahribatı da yine CHP zihniyetinin, halk üzerindeki önemli baskılarından birisidir. Ayrıca o dönem romancılarının hepsi yine CHP zihniyetinin davulunu çalmak zorunda kalmıştır.
Tarihimize, medeniyetimize, geleneklerimize, dini ve milli inançlarımıza dair bırakın eğitici ve öğretici roman yazmayı, düz yazı yazan nice edebiyatçılar; aşsız, ekmeksiz, işsiz bırakılmış ve cezalandırılmışlardır.
Bu kısmı uzatmak istemiyorum ama ayrıca çarpık ilişkilerle dolu roman yazanların hemen hepsi de CHP kesesinden beslenerek roman yazmışlardır. Vazifeleri; milletimizi dini ve milli meselelerden uzaklaştırmak, önce ataerkil aileyi parçalamak, sonra çekirdek aileye dönüştürmek, çekirdek aileden de bireyselliğe götürerek, toplumu sersemleştirmektir.
Bunu Rusya yaptı. Müslüman toplulukları paramparça etti. Halkı dininden, milliyetinden, değer yargılarından uzaklaştırdığını zannetti. Müslüman halkları alkol bağımlısı yaptı ve 70 yıl boyunca uyuşturduğunu zannettiği topluluklar, öyle bir zaman geldi ki, özüne döndü ve yıkılmaz zannedilen Rusya paramparça oldu.
Yani Sovyetler, içindeki Türk ve Müslüman toplulukları her türlü baskı ve şiddete rağmen yok edemedi. CHP zihniyeti de Rusya yolundan giderek, aynı şeyi denemekte ısrar ediyor. İşte pek çok roman, bu zihniyetle ve düşünceyle yazılıp çizildi. Mesela “Aşk-ı Memnu” bunlardan biridir. “Romanda anlatılanlar bu toplumun hangi kesiminde yaşanır?”
Bu soruyu, Siirt’te yaşanan hadiselere ateş püskürüp, Aşk-ı Memnu’ya destek veren garip zihniyetli kişilere soruyorum. Bir hastalık olan cinsel sapmanın tezahürü Travestileri ve benzerlerini meşrulaştıran CHP’li vekile soruyorum. Geçelim.
Bir başka örnek: Köy enstitülerinin esas gayesi dışında eğitim ve öğretim yapması, halkı cezalandırma projelerinden birisidir. Amacına bakıldığında gayet güzeldir. Enstitü mezunları sadece öğretmenlik yapmayacak, ülkenin kalkınmasında köylüye, kasabalıya öncülük edecek, hatta tarım aletlerini kullanacak ve köylüyle yardımlaşacaklardır.
Lakin gelin görün ki, köylere dağılan öğretmenler, özellikle ve bilinçli olarak, önce köyün camisine hakaret ederek, imamı dışlayarak, camiye gidenleri ispiyon ederek işe başlamışlardır. Bugün köy enstitülerinden mezun olup da CHP zihniyetine mensup olmayan çok az imalat hatası insan bulursunuz.
İşte bu çerçeveden Anayasa değişikliğine karşı çıkan kesimlere bakıldığında görülür ki, “Halkın üzerinden baskıyı, kamçıyı eksik etmeyeceksin” diyenlerdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.