Güzel ve çirkin!

Güzel ve çirkin!

İstanbul CNR Expo Center'da “İslami moda” defilesi gerçekleştirilmiş. Defileye Venezuella'dan Güney Afrika'ya kadar dünyanın dört bir yanından mankenler getirilmiş. Uzun boylu, kesik burunlu, ince belli, lensli gözlü, patlak dudaklı, cilalanmış ve bıçaklanmış mankenler Türkiye'nin “muhafazakar sosyetesi”ne birkaç ay sonra yenisiyle değişecek “brand new” envai çeşit kadın kıyafeti tanıtıyor.

Podyuma çıkan son model modelleri izlemek için en ön sıralarda da 'muhafazakar bıyıklı ve bıyıksız' erkekler bulunuyor, kadınlar da var. Tanıtılan yeni kıyafetlerin magazin dergilerinde, gazetelerde, televizyonlarda reklamı yapılacak. Bunlar başta 'muhafazakar sosyete' kadınları olmak üzere muhafazakar kadınlara satılacak. Kimisine yakışacak, kimisinde rüküş kalacak. Çünkü 'güzelleştirdiği' yanılsamasının tuzağına düşecek kadınlar. Çünkü uzun boylu, bıçaklanmış ve cilalanmış kadınlar üzerinde duran o kıyafetler, kısa boylu, burnu kesilmemiş, bacağı eğri olanlar üzerine gitmeyecek. Ama yine de bazıları giymeye çalışacaklar.

Giymeye çalışacaklar, çünkü “güzellik”, “beğenilme” ölçüsü olarak kabul edilecek o kıyafetler, sınıfsal kaygılar falan...Lanet olası adaletsizlik, eşitsizlik, temsiliyet sorunu sadece siyasette, hukukta onda ya da bunda değil, hayatın her alanında kendisini gösteriyor. Bu eşitsizlik ve adaletsizlik toplumun her kesiminde; muhafakazarında, laikçisinde, sağcısında, solcusunda, dindarına kadar herkese sirayet etmiş. Herkesin birincil kaygısı; saygı görmek, sınıf atlamak, marka giyinmek olmuş. Ya da görgösüzlük olmuş. “Magandayım ama para bende”ye dönüşüyor o insanlar. Artık liyakatları, ehliyetleri ile değil, sosyal statüsüyle, parasıyla, puluyla, tanıdığıyla, akrabasıyla ölçülüyor sözde sosyal hukuk devletinde bu insanlar....

Anayasa'ya girmiş “sosyal hukuk devletinde”, uzun bacaklı, kesik yüzlü, mavi gözlüleri podyumlara çıkarmak sosyal eşitliğe aykırı değil mi? Suç değil mi? Peki ya çirkinler ne yapacak, kısa boylular, eğri bacaklılar, kara gözlüler, sakatlar, körler, sağırlar bu toplumda yaşamıyor mu? Neden böyle bir adaletsiz toplum olduk? Neden şerefimizi kaybettik? Televizyon izliyorsun, karşında makineden çıkmış son model bir model, uçağa biniyorsun karşında asık suratlı burnu havada bir manken...Neden televizyon dizilerinde ya da filmlerinde ya da sinemalarda iyi erkek ve iyi kadın hep yakışıklı ve güzel oluyor? Çirkinler, güzel olmayanlar, yakışıklı olmayanlar, kısa boylular, sakatlar, iyi insanlar değil mi? Onların kalbi, merhameti yok mu? Onlar daha mı az zeki? Onlar vergi vermiyor mu? Onlar vergi veriyorsa, onların da temsiliyet hakkı yok mu?

Din adaleti ve eşitliği emreder, öğütler ama bugün yaşadığımız bu adaletsizliğin dinle ya da laiklikle bir ilgisi yok. Ülkenin Batıcısı da, dindarı da, çağdaşı da, solcusu da sağcısı da, en azından bunların bir kısmı, görgüsüz, kültürsüz, paraya boğulmuş. Çünkü artık o paraların altında boğulmasının sebebi taşıdığı kimlik olmuş. Sosyal adaleti vicdanında en fazla hisseden dindar kesim de küresel eşitsizliğe artık eklemlenmiş durumda. Batılı hayat tarzını benimsemiş insanların paraya, güce, güzelliğe olan düşkünlüğü, ya da ibadeti, muhafazakarlara da bulaşmış. Kadın ya da erkek, herkesin estetik kaygıları, statü kaygısı olabilir, ki en düşünülemeyecek insan da bile vardır bu kaygılar, ancak bunların adaletsizlik ve eşitsizlik üzerine kurulması asla kabul edilemez. İnsanların güzel, yakışıklı, paralı olmalarından dolayı öne çıkarılmaları hem ahlaken hem de hukuken suçtur. Hepimiz suç işliyoruz. Dindarı da dinsizi de suç işliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi