7 askerin, Mehmetçik katili kadar kıymeti yok mu?
Milliyet Gazetesi’nin fitili ateşlemesiyle önce bütün Doğan Grubu, sonra NTV dahil çok sayıda televizyon kanalı mahkum Güler Zere için kampanya başlatmıştı. Güler Zere’nin hasta olduğu ve Cumhurbaşkanı tarafından affedilmesi gerektiği günlerce işlendi. Haber, duyguları sömüren bir tarz ve Güler Zere’nin görüntüleri eşliğinde ele alındı. Güler Zere’nin ailesinin tüm fertlerine medyada yer verildi ve açıklamalarıyla birbirinden toplumda adeta bir “acıma hissi” uyandırılmaya çalışıldı.
Güler Zere hastaydı ve bu haberler insani açıdan anlaşılabilirdi.
Hürriyet’in ağır topu M. Yakup Yılmaz 6 Temmuz 2009 tarihli yazısında, bu ülkede Başbakanlık görevinde bulunmuş bir ismi, “Güler Zere” adlı “terörist”le karşılaştırabilme cüretinde bulunarak, aynen şöyle diyordu: “Necmettin Erbakan gibi Cumhurbaşkanı bir tanıdığı yok Zere’nin. Ergenekon tutuklamalarında olduğu gibi kamuoyunun gözü de üzerinde değil.”
Peki ama Güler Zere kimdi?
Zere, 1992’de DHKP/C terör örgütünün Tunceli kırsal alanında faaliyet göstermeye başladı. 5 Nisan 1994’te Tunceli Pertek kırsalında 3 askerin şehit edilmesi ve 9 Eylül 1994’te Tunceli Çemişgezek Ulukale köyünün basılarak 7 vatandaşın öldürülmesi eylemlerine katıldı.
3 Askerin şehit edilmesi ve 7 vatandaşın öldürülmesi eylemlerinin içinde yeralan bir isimdi Güler Zere… Belki de onun çektiği tetikten çıkan bir kurşun devirdi bir Mehmetçiği ya da vatandaşı yere…
Peki asker katili Güler Zere için kampanya düzenleyen bu çevreler, 7 askerin TSK mayını sonucu hayatlarını kaybetmeleri karşısında ne yaptı?
Hürriyet Gazetesi hariç diğerleri neredeyse haberi görmediler. Bir şekilde görenler ise haberi öyle bir dille kaleme almışlardı ki, 7 askeri şehit eden mayının TSK tarafından döşendiği anlaşılmıyordu bile.
Ve hepsi bir noktanın üstünü özenle kapatmışlardı; Sözkonusu mayının TSK tarafından döşendiğinin üstünün kapatılması gerçeğini. Olayı Genelkurmay “PKK’nın döşediği mayın” şeklinde açıkladı. Olayla ilgili GES Komutanlığının ses kayıtları ortaya çıkmasına rağmen, Genelkurmay kılını kıpırdatmadı. Ne ses kaydındaki 4 üst düzey subayla ilgili soruşturma açıldı, ne de askeri yargı harekete geçti. Bütün raporlar PKK mayını şeklinde tanzim edildi ve dosya kapatıldı. Genelkurmay kendi mensubu 7 askerin, kendi mayınıyla paramparça olmasının üstünü kapattı.
Bütün medya bunu seyretti. Yandaş gazeteler dahil Habertürk hariç hiçbir gazete olayın vahametini ortaya koyan ses kaydına yer vermedi. Habertürk de haberi, ses kaydını yayınlayan internet sitesine yüklenerek vermişti.
Olayın devamında TSK’nın patlamayı örtbas etmesini de seyretti medya. Şimdi de sivil yargının mayının TSK’ya ait olduğunu kriminal raporla ortaya çıkarması sonrası ikinci bir örtbas yapıyor medya.
Mayının patlamasından daha vahim olan, TSK’nın bu dehşet olayın üstünü kapatmasıdır. Bu silsile halinde kamuoyunun gözünün önünde cereyan etmiş, ses kayıtları ortaya çıkmış bir örtbas olayıdır.
Genelkurmay Başkanı dahil herkes o mayının TSK tarafından döşendiğinin ses kaydını dinledi. Ne Başbuğ harekete geçti ne de sürekli “bağımsız ve çok iyi çalıştığı”nı iddia ettiği askeri yargı.
Hiçbir köşe yazarı bu dehşet olayın akıbetini sormadı?
Asker katili Güler Zere için duygusal destanlar döken, insanlıktan dem vuran yazarlar ve sivil toplum örgütleri üç maymunu oynadı. Şehit yakınları yalnız kaldı ve davalarını yalnız açtılar.
Şimdi gözler kriminal rapor sonrası askeri yargıda, içinde generallerin bulunduğu bu ihmaller zinciri hakkında ne yapacağında?
Ve daha önemlisi, bütün kamuoyunun gözü önünde yapılan bu örtbas, “PKK mayını” şeklindeki düzmece raporları tanzim edenlerden hesap sorulup sorulmayacağında.
Asker katili Güler Zere için kampanya düzenleyenler; 7 askerin canı için söyleyecek kelimeniz yok mu?
Yok mu Sedat Ergin, Yok mu İsmet Berkan, yok mu Erdal Şafak, yok mu Bekir Coşkun, yok mu Uğur Dündar, yok mu Birand, yok mu Erdoğan Aktaş, yok mu İsmail Küçükkaya, Tayfun Devecioğlu ve diğerleri….
Hergün şehit edebiyatı yapan ve eline bir paket sigara tutuşturulduğunda katil olabilecek atıl durumdakileri gaza getiren Yılmaz Özdil, Tercüman ve Sözcü…. Sizin söyleyeceğiniz tek cümleniz yok mu?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.