Vakıflar Haftası ve Vakıflar Genel Müdürlüğü
Hizmetçilerin kırdığı tabak, bardak veya zarar verilen diğer eşyalar yüzünden ev sahibeleri tarafından herhangi bir cezaya uğramamaları için vakıflar kurulmuş ve hizmetçilerin zararları, bu vakıflar tarafından tazmin edilmiştir. En uçtan bir örnek vermek istedim.
Toplum olarak biz böylesine bir vakıf medeniyetinin devamıyız. İşte bu özelliğimiz, yıllarca milletten gizlenmiş, ders kitaplarına girmemiş, gazetelerde yazılmamış, televizyonlarda anlatılmamış ve sanki uzaydan gelmiş bir millet gibi ortalıkta bırakılmışız.
Ne geçmişimize sahip çıkabilmişiz ne de geleceğimizi organize edebilmişiz. Oysa bu toprakların, hatta Kanuni döneminde ulaştığımız 12 milyon metrekarelik yeryüzünün, her noktasında bir vakıf eseri kurulmuş ve bütün canlılara hizmet etmiş.
“İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” ilkesine sadece bizim toplumumuz sahip çıkmıştır. Lakin gelin görün ki ne zaman bu özelliğimizi unutmuşuz; görmek, bilmek ve duymak istememiş, inkâr etmiş, içinde dini motifler taşıyor diye insani değer yargılarımızdan uzaklaşmış ve suyu olmayan, toprağı çürümüş budaklı ağaç haline gelmişiz.
“İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” sözünü, kendisine şiar edinen Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, yaklaşık altmış yıldır bilerek ve özellikle sahipsiz bırakılan vakıflara ve vakıf eserlere sahip çıkarak, yeni bir vakıf ülkesi meydana getirmek için çok büyük çalışmalara imza atmış ve vakıf senetleri doğrultusunda eserlerimize sahip çıkmış.
Seksenli yılların ortasından itibaren Vakıflar Haftası ile yakından ilgilenirim. Birçoğunda da bizzat görev aldım. O yıllarda vakıflar sadece laflarla geçiştirilir, küçük çaplı toplantılar yapılır ve bir yere çivi çakılmazdı.
2002 yılından itibaren ise vakıf eserleri konusunda hummalı bir çalışma başlatan hükümet, altmış yılda yapılamayanları yaparak; vakıf tarihimizi, vakıf kültürümüzü yeniden eski çehresine kavuşturmuş ve milletimizin hizmetine sunmuştur.
Hükümetin ve tabii başta Başbakan R. Tayyip Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı ve vakıflardan sorumlu Devlet Bakanı Bülent Arınç’ın büyük destekleriyle, vakıf medeniyetimizin böylesine ortaya çıkması, hükümetin bütün icraatlarının üzerindedir.
Çünkü bu toplumun devamı; hayır, hasenat ve vakıf hizmetleriyle mümkündür. Tabii bu söylediklerimin anlaşılması için öncelikle bu değerlere inanmak gerekir. İnanmayanlar için söylenebilecek veya yapılabilecek bir şey yoktur. Osmanlı Devleti’nin 700 yıl ayakta kalmasının sebepleri arasında, vakıflar her zaman birinci sırada yer almıştır.
Dün TBMM’deydim. Vakıflar Haftası’nın açılışı mecliste yapıldı. Törene Başbakan R. Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı Bülent Arınç, Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt ve diğer ilgililer katılmıştı. Hafta münasebetiyle vakıflara hizmet eden vakıf insanlar ile vakıflar hakkında program yapan, yazı yazan gazeteci ve yazarlara ödüller verildi.
Ben de ödül alanlardan biriydim. Şimdiye kadar çeşitli zamanlarda ödüller aldım ama bu ödül benim için çok anlamlıydı. Çünkü vakıf meselesine hep gönülden hizmet ettim. Düşünce dünyamı, fikir dağarcığımı, vakıf kültürüyle yoğurduğuma inanmaktaydım, halen de böyle inanmaya devam ediyorum.
Bugüne kadar ödül almak için tek satır kalem oynatmadım, oynatmam da. Yazdıklarım, konuştuklarım benim düşüncelerimdir ve inandıklarımdır. Düşüncelerimden ve inandıklarımdan dolayı ödüllendirilmek çok hoşuma gitmez ama vakıflar genel müdürlüğünün bu objektif davranışı, üstelik vakıflar genel müdürlüğü ile hiçbir temasımın olmadığı bir zaman diliminde gelmesi hoşuma gitti.
Başbakan’ın ve Yusuf Beyazıt’ın konuşmaları harikaydı. “İşte insan bu”, “işte devlet adamı bu”, “işte vatandaş bu”, “işte vakıf insanı bu” diye içimden söylenip durdum. Allah hepsinin de yar ve yardımcısı olsun. Şer güçler bu ülkeye asla zarar veremeyeceklerdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.