Kemal Belgin

Kemal Belgin

Aureilo-Selçuk farkı, farksız kaldı!

Aureilo-Selçuk farkı, farksız kaldı!

Ülke futbolunun, hiç kuşkusuz, en çok konuşulan, üzerinde en çok tartışılan maçı Fenerbahçe-Galatasaray derbisidir. Bu defa da Fenerbahçe, daha da farklı kazabileceği maçı, biraz Orkun’a, biraz pozisyona girenlerin egoizmine takılarak ancak 2-0 kazanabildi. Peki, iki takım arasındaki o akşamki büyük farkı oluşturan unsur veya unsurlar nelerdi? Bence bir numaralı ve en önemli unsur Aurelio-Selçuk ikilisinin sistemi neredeyse eksiksiz, yanlışsız devşirmelere karşı işletilişiydi. Hani insanın şunu diyesi geliyor; Ver bu ikiliyi Galatasaray’a, al Galatasaray’dan onların yerindeki devşirmeleri, bak bakalım maç nasıl geçecek? İşte bu kadar basit!

> Sadri Şener dostum, zor mu zor!
Trabzonspor kongresi öncesi halen başkanlık koltuğunda oturan Sayın Albayrak aday olmayacağını açıkladı. Ardından Sayın Hacıosmanoğlu aday olduğunu açıkladı. En sonunda da eski dost Sadri Şener’den bir çıkış geldi. Hayırlı olsun! Ama bütün adaylar şunu bilmelidirler ki, işleri zor mu zor... Bence, Risp, Musampa, Marcelinho gibi oyuncuların neden Trabzon’da duramadıklarını analiz edip, bu şehrin takımının ancak bu şehir ve havalisinin futbolcularıyla başarılı olabileceğini ortaya çıkarmalıdırlar. Bak; Trabzonspor’un tarihi!

> Galatasaray acı sona doğru!
UEFA eleme grubunda kuralar çekildiğinin ertesi günü spor medyası, gazetesi, televizyonu, radyosuyla “Şeker gibi kura... İş kolay” diye bas bas bağırdı. Türkiye’de tek başına bu satırların yazarı, “Galatasaray elenirse, kimse şaşırmasın” diye bir görüş ortaya koydu. Tabii gerekçelerini de sıraladı. Gerekçeler arasında en başlıcası, Galatasaray’ın, orta alanında rakiplerine çok büyük oyun tarlaları bıraktığı idi... Ama amigolar bunları ancak Helsinborg yenilgisinden sonra görebildiler... Şimdi mi? Gitti gider... İşin sonu, ligi de ilk üç sıranın dışında bitirmeye gidebilir...

> Bravo Dereli ve arkadaşları!
Hakem derneği, başkanı Selçuk Dereli, genel sekreteri Bülent Yıldırım ve diğer yönetim kurulu üyeleriyle geçtiğimiz RTÜK’ü ziyaret edip, ekranlardaki hakem kıyımına son verilmesi konusunda yardım istedi. Harika bir eylem... RTÜK başkanı değerli dostum, adam gibi adam Zahit Akman’ın da bu ziyarete çok memnun olduğunu öğrendim. Sevgili hakemler geriye ne kaldı biliyor musunuz? Şu; herhangi bir atamadan sonra, daha maç başlamadan hakem hakkında ahkâm kesildiği anda greve gideceksiniz... Bu kadar basit... Bakım bakalım hakemsiz maç oynanabiliyor mu? Bakın bakalım spor ekonomisi ne hale geliyor bir günde... Siz kulüplerin attığına bakmayın.

> Sabah’ın çanta yalanı!
Sabah gazetesinin spor sayfasında, derbi öncesi şöyle bir haber vardı: “Fenerbahçe yönetimi, motivasyon anlamında çanta dolusu para getirip, idmanda futbolculara dağıttı...” Hooop ertesi gün Fenerbahçe sitesinden “Yalan haber” yalanlaması... Hem de içinde, “Fenerbahçe, kurumsal bir anlayışla yönetilmektedir... Ödemeler de banka kanalıyla gerçekleştirilmektedir...” cümlesi yer alarak... Hem manşet at; Fenerbahçe kurumsallaştı diye, sonra da idmanda çantayla para dağıtıldı de... Eh, paraşütle indirilir, işin gücün Bizans oyunu olursa, çakılırsın... Haaa Fenerbahçe’nin hangi bankanın, hangi şubesinden futbolcularına ödeme yaptığını da, isterlerse, yalan haber üstatlarına açıklarım...

> Kezman mı, FB sitesi mi yalan söylüyor?
Derbinin haftasında, Fenerbahçe idmanında Kezman’la, Brezilyalıların sempatik tercümanı Samet arasında bir tartışma geçtiği medyada yer aldı. Kezman, Samet’in bir anonsu Türkçe yapmasına kızmış, önce lafla, sonra da hareketle tepki göstermiş. Bunun üzerine de, doğal olarak Samet kendini savunmuş. Haber bütün gazetelerde yer aldı. Hemen ardında Fenerbahçe Kulübü, haberi resmi sitesinden yalanladı. Ama mum, yatsıya kadar yanabildi. Çünkü Kezman, derbi sonrası açık ve net olarak, “Evet, öyle bir olay oldu. Ancak birbirimizden özür diledik, hatta on dakika sonra da birlikte kahve içtik” diyerek, kimin doğru, kimin yalan yazdığını orta koydu.

> Helal olsun Demirören’e!
Beşiktaş Başkanı’nı sıkça eleştiririm. Ama Bursa’daki eylemi yüzünden şimdi de alnından öpüyorum... Burası Türkiye... Demokrasi nutuklarının ardının arkasının kesilmediği ülke... Seyahat özgürlüğünün dibine kadar olduğu ülke... Hatta bu yüzden büyük şehirleri istilaya uğrayan ülke.. Ve ne yazık ki, bu ülkede gerek salonlarda olsun, gerek statlarda, rakip takımların seyircilerine maçlar yasaklanabilmektedir. İşte Beşiktaş Yönetimi, Başkanı ile birlikte gitti Bursa’da açık tribünde, yasaklı taraftarlarının olması gereken yerde maçı izledi... Herkese örnek olsun! Durun bitmedi... Bu ne biçim iş! Güvenliği sağlayamayacakların güvenlik makamlarında işleri ne? Sayın İçişleri Bakanımızdan bu büyük ayıba derhal bir çözüm bulmasını bekliyorum...

> Delgado’nun nostaljik golü!
Delgado, Bursa’da öyle bir gol attı ki... Eee ne olmuş diyeceksiniz değil mi? Bu golün tıpatıp benzerini, Brezilyalı Junior, 1982 Dünya Kupası’ndaki ikinci grup elemelerinde, Barcelona’daki Sarria Stadı’nda Arjantin’i 3-1 yendikleri maçın üçüncü golü olarak atmıştı. Hatta o maçta yanımda Sevgili Ziya Şengül vardı... O nasıl bir vuruş diye dakikalarca konuştuk. Sonra akşam televizyonda gördük ki, Junior topu, sağ ayağının içinin tamamıyla taramış... İşte Delgado da aynısı yaptı. Hem pes, hem de, bir anımızı canlandırdığı için teşekkürler... Siz o golü Zico’ya da sorabilirsiniz... Çünkü o maçta o da bir gol atmıştı...

> Aziz Bey’in konuşma yasağı!
Haber bütün gazetelerde çıktı. İtalya’daki İnter maçı günlerinde, Erman Toroğlu ile Fenerbahçe’nin asbaşkanlarından Mahmut Uslu bir lokantada muhabbete düşünce, Aziz Bey hop oturup, hop kalkmış... Uslu’ya, “Bizi eleştiren insanlarla neden konuşuyorsun” diye çıkışmış... Haber, çok doğal olarak siteden yalanlandı. Tıpkı, Kezman’la Samet arasındaki tartışmanın yalanlandığı gibi (!) Tabii burada önemli olan Mahmut Bey’in ne karşılık verdiği... Daha doğrusu verebildiği... Geçiniz!

> Ahmet Hoca, sen senaryo yazsana!
Ahmet Çakar Hocam, şimdi de yarışma programlarına çıkıyor... Ama bir şeyi eksik yapıyor... Bu kafayla senaryo da yazsa çok para kazanır. Baksanıza; Hakan Şükür, Atina’da Kalli’ye sarıldı diye, Hasan Şaş bozulmuş ve beklemiş, beklemiş, Belediye maçında kendini attırmış... Vallahi müthiş, billahi müthiş! Tıpta buna ne nedir Sevgili Hocam?

> Basketbolla seviniyoruz!
Basketbol takımlarımız müthiş gidiyor, Avrupa Kupaları’nda... Efes ve Fenerbahçe gruptan çıkacaklar... Beşiktaş’ı yenen yok... Galatasaray ve Türk Telekom da ilk iki sıranın altına inmeyecekler gibi... Bu müthiş çıkışın olacağı sezon başında belli gibiydi. Çünkü takımlar, Efes’in bazıları hariç, çok iyi transferler yaptılar. Öyleyse aynen devam... Haaa bu arada Efes’in tek kişilik takım olma yolunda hızla ilerlediğini yazmıştım. Bu hafta Alpella’ya karşı o tek kişilik takım yani Nicolas oymayınca, güm!

> Kalli gider mi?
Derbiden önce, “Yenilirsek beni gönderirler” diyerek, sanki yarınların manşetini hazırlayan Galatasaray Teknik Direktörü Kalli, bir bakarsınız gönderilmeden gidiverir... Neden mi? Eh, Linderoth’tan sağ çizgi adamı, Sabri’den ön libero, Arda’dan Lincoln, Serkan’dan uç adamı yapmaya kalkışan, bir gün bakarsınız, şaşkınlık bu ya, Florya diye Frankfurt’a gidivermiş...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kemal Belgin Arşivi