Erzurum yargısında çiçekler açar??
Devletin iddianamesinde...
Yine devletin başsavcısı, orgenerali, MİT görevlileri Balyoz Operasyonu kapsamında bir takım dindar insanların evlerine uyuşturucu ile silahları gizlice sokarak sonra da o kişileri yakalatıp ülkede irtica olduğu yaygarasını basacaklarmış.
Henüz hüküm kurulmadığından tedbirli olarak soruyorum.
Bu tablolar gerçekse vahim değil mi?
Nasıl bir iştir ki sana ekmek veren, iş veren, aş veren halkına tuzak kuruyorsun?
Tuzakları düşünmek bile istemem.
Yine vurguluyorum; bu olay gerçekten mahkumiyetle sonuçlanırsa ki eldeki deliller öyle söylüyor, ülke adına çok vahim tablolar oluşacak.
En azından kirli elleri anlamış olacağız...
Biz gelelim, yargıda çiçeklerin nasıl açtıklarına.
Öyle veya böyle, Erzurum Ağır Ceza Mahkemesi’nde davayı açan makam anayasal bir kurumun yetkili kişisidir. İddia makamı.
Dava açılmıştır, açılan davaya da yine ülkenin hakimleri bakmaktadır.
Bu arada tutuklananlar oldu.
Tutuklananlar itiraz ettiler, itirazları ret edilince yine itiraz ettiler, yine ret edildi.
Demektir ki davalar boş değil.
Ne var ki, Erzurum davasının birinci sanığı 3. Ordu Komutanı olan ve halen de görevi başında tutulan Org. Saldıray Berk’tir...
Bu kişi mahkemeye çağrıldığı halde savunma vermeye gitmiyor.
Avukatı gitmeme sebebini de “görevlendirme” ile açıklamaya çalışıyor.
İşte burasını yasal zeminde biraz kurcalayalım.
Görev deyince, mahkemeninki de görev değil mi? Veya şöyle soralım, yasada öylesi bir mazeret var mı? Mahkeme kararına karşı “Gitmem” diyebilme şansına sahip misin?
Örneklersek, aynı mazereti devlet memurları yasasına tabi bir kişi de sergilese ne olur? Veya, vatandaş da bu tip mazereti mahkemeye sunabilir mi?
“Amirin görevlendirdi!”
Başlatma amirine!..
Veya, “Patronum görevlendirdiği için mahkemenin çağrısına sanık sıfatıyla cevap veremedim” dense, yasal bir mazeret olur mu?
Yasa bu, ya vardır ya yoktur...
Rütbeliyi mahkemesine götüremeyen devlet vatandaşına “gelmiyor” diye kelepçe takmaya kalkışırsa, bu da onun antidemokratik yönünden ayıbı sayılır.
Hukukçular olarak tarihe öyle not düşeriz:
“Güçlüsüne aciz, zayıfına güçlü devlet.”
Bir de olayın bir başka yönünü konuşmak zorundayız.
“Organize suç örgütü mensubu” suçlaması ile hakkında dava açılan kim olursa olsun yine devletin yasalarına göre geçici olarak işten el çektirilir. Maaşının tamamını alamaz...
Burada da bazı kurumların sınıfta kaldığını alenen izlemekteyiz.
Hakkında çok ciddi suçlamalar olanlar görev başında...
Hatta tutuklanıp da sonradan hastalığı nedeniyle serbest bırakılan zanlıyı Genelkurmay Başkanı yanından ayırmıyor. Bu gezi tesadüf mü, yoksa bir mesaj mi?
Veya şöyle anlatmaya çalışalım. Bir yıl hapis cezası alan gariban memurun işine hemen son veriliyor, ama icabında beş yıldan fazla hapis cezası ile suçlananların kılına dokunulmayan canım Türkiye...
İş geliyor iddianame ile mahkemelerin önünde balyalar halinde duran suç örgütlerine.
Birsi çıkıp eldeki tüm delillere yalan deyip ya yok edecek, veya bu deliller elde ise yasal gereği neyse yapılacak.
Değilse, olan devletin güvenliğine, ciddiyetine oluyor...
Hadi burasını geçelim de, Erzurum’da görülen bir davada Ankara’da görevli olan bir kısım hakim ve savcıların hazır bulunmaları neyin nesi?
Anlaşılan bu beyler, ya vatandaşın sürüncemede kalan dosyalarından esinlemiyorlar, veya vatandaşın yargı kapılarında ömür tüketmeleri onları enterese etmiyor.
Onlar Erzurum’a kadar gidip tarihe not düşeceklermiş!
Anlaşılan bu beyler ideolojik maske altında dernekçilik oynuyorlar, taraftarlarına moral veriyorlar, örgüte not düşüyorlar.
İşte o yüzden Erzurum yargısında çiçekler açar!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.