Hem ikiyüzlülük, hem de yağcılık
Önce yaşanan bir olay, sonra da asıl konumuz...
Cinayet Kırıkkale’de olmuştu...
Bir akşamüzeri evinin balkonunda silahla vurulan kişi, Kırıkkale Belediyesi’nde birim amiri olarak görev yapıyordu. Tam da yemek saatinde kapıya çağrılmış ve orada sıkılan kurşunlarla yere serilmişti. Adı üstünde cinayet, ama o anda neden işlendiğini bilemiyorduk.
Soruşturmaya başladım.
Polis karakolunda ifade alırken gecenin ilerleyen saatlerinde suçlu kendiliğinden gelerek silahı ile birlikte teslim oldu.
“Teslim oluyorum, ne yapacaksan yap. Irz düşmanı bir şerefsizi öldürdüğüm için de pişman değilim” dedi ve anlattı:
“Bu adam benim köylümdür, aylarca iş aramam sonucu kapısını çaldım. Bana iş vereceğini vaat ederek evime gidip gelmeye başladı. Her geldiğinde iyi sigara içmek bahanesiyle beni çarşıya gönderip eşimle ilişki kurmaya çalışıyormuş. Irz düşmanı olduğunu nereden bilebilirdim. Hem köylüm hem de bana iş vereceği için kendisini bir büyüğüm olarak görüyordum. Eşime göz dikeceğini aklımın köşesinden bile geçirmezdim.
Tacizlere dayanamayan eşim nihayet olayı bana anlatmaya karar verdi. Dinlediğimde dünyam yıkılmıştı. Başım döndü, gözlerim karardı.
Bir tarafta ekmek, diğer tarafta namusum.
Kendimden geçtim, günlerce sarhoş halde dolaştım. Sonuçta kinim galip geldi, hava karardığında kapıya çağırıp kafasına kurşunları sıktım.”
Eşine gelince:
“Amir beyi baba gibi görüyordum. O bize ekmek vermişti. Ne var ki eve her geldiğinde benimle ilişki kurmak istiyordu. ‘Eşine iş verdim, sizi daha iyi yaşatacağım. Benimle ol’ diyordu. Nihayet dayanamayarak olayı eşime anlatınca olanlar oldu.”
İşte bu, batılılaşmış Türk zekası!. Ekmek, sekreterlik, iş miş derken sıra yatak odasına gelir...
Özel hayatmış...
Kirlilikler maalesef “özel hayat” kapsamına alındı...
Zina da suç olmaktan çıkınca, geriye şahsi intikam kalıyor...
Şöyle soralım.
Her iki taraf evli olmalarına rağmen aile bütünlüğüne aldatma faturası çıkardıklarında yasal olarak bir müeyyidesi var mı?
“Bırakınız yapsınlar, bırakınız etsinler” zihniyetinde tabii ki yok ama, İslam hukukunda en azından “seksen değnek” var. Bir de toplumun kınaması var ki seksen değnekten de acı...
Aslında Baykal ile bayan Baytok’un yatak görüntülerinin ifşa edilmesi bence o kadar önemli bir olay değil. Önemli olan, bu tip ahlak dışı bir ortamda CHP gibi bir partinin Genel Başkanı ile milletin oyları sayesinde milletvekili olan bir bayanın bulunmasıdır...
Yoksa dini nikahı suç, zinayı mubah sayan bir ülkede başka ne beklenebilir?
İş geliyor, “komplo teorisine” dayanıyor...
Evvela komplonun ne olduğunu adam gibi anlayalım, sonra da kendimizi savunalım.
Komplo uydurmak demektir. Olan bir vakayı deşifre etmeye komplo denmez...
Ona deşifre/açığa çıkarmak denir.
Baykal, “Benim yatak görüntülerimi kim deşifre etti?” dese bir anlamı olur, ama “komplodur” derse olmaz. Çünkü elde avuçta kendisi ile bayan Baytok’a ait görüntüler var.
“Yapmadım, yok öyle bir şey” dese, o zaman hem komplodur hem de iftiradır...
Bunlar neyse de, asıl dikkatimi çeken husus bazılarının çıkıp bu olaya İslamî açıdan kılıf uydurmasıdır. İhlasları, onları üzüntüye sevketmiş.
O havaya göre olay masum, ama bu olayı deşifre edenler suçlu!
Böyle bir mantık veya hukuk olur mu?
Beşermiş şaşarmış... Doğru, ama beşer günahını anlar, tövbe eder...
Baykal tövbe ediyor mu?
Özür diliyor mu?..
İslamiyet kişinin kusurlarını araştırmaya engelmiş.
Sevsinler, yeni mi aklınız başınıza geldi?
Hatırlayın bakalım, Ş.Yardımedici hocanın görüntülerini ekranlarda sergileyen Uğur Dündar beyefendiye aynı fetvaları neden söylemediniz? Üstelik o görüntüler sonrasında Ş. Yardımedici intihar etti. Hüseyin Üzmez’in kusuru kusur değil miydi?
Veya Müslüm Gündüz’ün?!.
Yoksa onlar beşerden sayılmıyor muydu?
Skandal olayı haber yapanlara fetva makamında bindirenler, onlar için de iki kelam etseydiler.
“Özel hayattır, karışılmaz” deseydiler...
Demedikleri gibi sövdüler, saydılar...
Birine öyle diğerine böyle; hem ikiyüzlülük, hem de yağcılık değil midir?..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.