Durmak Yok, Yola Devam!!
“Durmak Yok, Yola Devam!!” sloganı, Başbakan R. Tayyip Erdoğan’a ait. “Yeter Artık, Söz Milletindir!!” sloganının sahibi de merhum Başbakanlarımızdan Adnan Menderes’ti. Bu iki isme merhum özal’ı da dahil etmek şarttır.
Siyasi tarihe baktığımızda her üçünün de milletle bütünleştiğini ve devlet-millet kaynaşmasını sağladığını görürüz. Dünyanın hiçbir ülkesinde; kendi halkının kurduğu bir devleti, o halktan koruma adına kanun yapılmaz, yapılan kanunlar da millete muhalefet etmez.
O halde bir devlet, halkıyla var demektir. Devleti halk korur. Millet, devletinin devamı için hür iradesini ortaya koyar ve kendisini yönetecek insanları seçerek işbaşına getirir.
AK Parti hükümeti de halkın hür iradesini ortaya koyarak vazife verdiği bir hükümettir. İçeride ve dışarıda devleti yönetmek, korumak, kollamak ve temsil etmekle yetkilendirilmiştir.
Devlet kurumlarının başında bulunan hiç kimse, ideolojik yapısına göre millete muhalefet ederek hükümet üstü bir yetkiye sahip değildir. Eğer bir ülkede hukuk varsa, bu hukuk, milletin menfaatinedir, aksi düşünülemez.
AK Parti hükümeti iki dönemdir işbaşında. Halkımızın büyük çoğunluğunun ittifakıyla işbaşına gelmiş ve hizmet etmektedir. Elbet halkın bu ittifakına karşı çıkan siyasiler ve diğerleri olacaktır. Ama bu karşı çıkış, devleti ve milleti karanlığa gömmemelidir.
Türkiye üzerinde kendi hegemonyalarını gerçekleştirmek isteyenlerin, öncelikle bu ülkeyi ve toplumu tanımaları gerekir. Fildişi kulelerinden, özel olarak beslendikleri, dinlendikleri, tatil yaptıkları, çalıştıkları, alışveriş yaptıkları, sosyal bütün icraatlarını imtiyazlı olarak gerçekleştirdikleri alanlardan dışarı çıkıp; “Memlekette insanlar nasıl yaşıyor, ne yapıyor ve birbiriyle nasıl geçiniyor, neleri paylaşıyor ve ülkesiyle ilgili neler düşünüyor” diye kendisine ve başkalarına sormalıdır.
Bu toplum, bu devleti el bebek-gül bebek elinde bulmadı. Türkiye gürbüz bir çocuk gibi kimsenin kucağına gelmedi. İçeriden ve dışarıdan birtakım zinde güçlerin baskı ve zulümleriyle yakılmış, yıkılmış ve tüketilmiş bir imparatorluğun külleri üzerinde kuruldu ve kuruluş yılları çok acılı, çileli geçti.
Bugün bile hâlâ bu çilenin ve acının faturası ödenmektedir. Milletin iradesi üzerinde söz sahibi olmak isteyen kesimlere baktığınızda görürsünüz ki; devletin kuruluşunda, milletin mücadelesinde bir kaşık tuzları dahi olmamıştır.
Halkımızın yüksek hoşgörüsü ve “imece ahlâkı”, bu milleti ayakta tutan en önemli mihenk taşıdır. Devletimizin bütünlüğünü, milletimizin bölünmezliğini, toplumun büyük ekseriyetinin sahip çıktığı milli ve manevi değerler sağlamaktadır.
Siyasi tarih boyunca ülkemizin kalkınmasını ve ilerlemesini, halkımızın başını yerden kaldırarak, dünya arenasında; “Biz de varız..” demesini, bu değerleri halkıyla paylaşan iktidarlar yapmıştır. Böyle iktidarlar gücünü milletten almaktadır.
Dünyada hangi devletler ve topluluklar olursa olsun, huzur ve güven içerisinde aş ve ekmeklerini yiyebilmek için, öncelikle insan gibi yaşamanın vazgeçilmez şartı olan ve insani değerleri içinde barındıran özgürlüklere ihtiyaç duyar ve ister.
özgürlüğün rengi yoktur. Her renk, özgürlüğün temsilcisidir. önemli olan renklerin birbirini tamamlaması ve birbiriyle harman olabilmesidir. Bugün, iktidar bu harmanı yoğurmaya ve hayata geçirmeye çalışmaktadır.
Herkese ve her düşünceye özgürlük, devletlerin devamı, toplulukların huzuru için olmazsa olmaz şartlardandır. Hemen şu ayrıntıyı da belirtmeli. “Benim özgürlüğüm veya özgürlük anlayışım, bir başkasının özgürlük alanını kısıtlamamalıdır.”
Bugün ülkemizde yaşanan kargaşanın sebebi ne ekonomiktir, ne de siyasi.. Tek sebebi vardır, o da “kendilerini efendi, halkı köle” görmek isteyen zihniyetin var olma kavgasıdır. Bu kavgaya son vermek için, yıllar önce “Yeter Artık, Söz Milletindir!!” diye başlanılmış, bugün de “Durmak Yok, Yola Devam!!” diyerek sürmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.