Zinanın özendirilme tehlikesi
Geçen hafta sonu başlayan ve tanınmış bir siyasi parti liderine ait çirkin kaset olayı, medyada ve kamuoyunda yoğun bir şekilde tartışılıyor. Konu gerçekten ciddi ve önemlidir.
Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a ve bazı cemaat liderleri ile mensuplarına varıncaya kadar, olay büyük bir ilgi odağı haline geldi. Siyasiler, milletvekilleri, yazarlar da bu kervana katıldı. Fail zanlılarının mağdur konumuna konularak adeta okşanması ise olayın en feci yanı...
Bu haber dolayısıyla hem siyasiler, hem de toplum fertleri büyük bir sınav geçirmektedir. Olayın sadece bir yönüne ağırlık verilip, öteki yönü gözardı edilmektedir.
Kasete konu olan olayın çirkinliği değil de gizliliğinin ihlâl edilmesi gündeme getirilip, fail zanlıları âdeta kahramanlaşmakta, zina siyasileşince meşruiyet kazanır havası ortaya çıkmaktadır.
Durum o hale gelmiştir ki; çok kötü bir fiilin faili savunuluyor, onun için gözyaşı dökülüyor, haklı gibi gösteriliyor, hatta kahramanlaştırılıyor. Tıpkı bir zamanlar meşhur bazı katillerin hapishane çıkışı sonrası kahramanlaştırıldığı gibi...
Fakat işin mahiyeti evli bir erkeğin evli bir kadınla zinasından ibaret son derece çirkin bir davranıştır. Bunu hiçbir Müslüman’ın yahut namus ehli kimsenin tasvip etmesi mümkün değildir.
Olayın kahramanı olan zatlar, hadise hakkında değil de, hiçbir şey olmamış gibi, hadiseyi medyaya yansıtanlar hakkında konuşmayı tercih etmişlerdir, etmektedirler. Bugüne kadar olayı inkâr yahut ret ile ilgili bir beyanları maalesef olmadı.
Zina, Allah’ın haram kıldığı en büyük günahlardan biridir. Bir devletin kanunlarında zina suç sayılsa da, sayılmasa da, Allah’ın dininde ve toplumun vicdanında yüz kızartıcı ağır bir suçtur. En büyük günahlardan biridir.
Türk milletinin en önemli değerlerinden biri namustur. Namusun korunması, vatanın korunması ile eşdeğerdir. Savaşlar, toprağın korunması için yapılır, toprak da namusun korunması için korunur.
Bu olayda işin namus yönü büsbütün ihmal edilmiş, zina fiili bir tür kahramanlık gibi gösterilmiştir, yahut toplumda öyle bir algılamaya zemin hazırlanmıştır.
Toplumumuzda bu meselenin, maalesef siyasallaştırılarak toplum önünde masum ve meşru bir hareketmiş gibi pozisyona sokulmuş olduğunu görmek, cidden üzücüdür. Din adına üzücüdür, namus adına üzücüdür, kamu vicdanı adına üzücüdür.
Namusu ilgilendiren bir meselenin siyasallaşmaması gerekirdi. Bu durum, Türk milletine uygun düşmedi, belki zarar verdi, gençler için, bundan sonraki kuşaklar için kötü bir örnek haline getirildi.
Siyasi şahsiyetler, insanların mal, can ve namuslarının emanet edildiği ve edileceği kimselerdir. Bu sebeple her bakımdan güvenilir olmalıdırlar. Bu güvenin ihlâl edilmesi, güveni ihlâl edecek yorum ya da tutumların toplumda yer almasının zararı çok büyük olmaktadır.
Bu türden fiillerin üzerine gidileceği yerde, hedef saptırılarak masum insanların yaptıkları gizli bir iş teşhir ediliyormuş gibi kıyametler kopartılmaya çalışılmaktadır.
Eğer bir kimsenin özel aile hayatı, yatak odasındaki davranışları teşhir edilseydi, bu son derece masum ve yapılan teşhir büyük bir günah olarak değerlendirilirdi.
Fakat durum maalesef böyle değildir. Eğer haber doğruysa, bunda kadın hakkının ihlâli, aile kavramındaki kutsallığın çiğnenmesi, eşin hanımlık hakkının, yahut kocalık hakkının ayaklar altına alınması söz konusudur. Ayrıca bu gibi konuların siyasallaşmasında Türk ailesine de büyük bir saygısızlık vardır.
Şimdi bu olayı seyreden genç kuşaklar, ondan elbette olumsuz etkilenmektedirler. Siyasiler kendileri için çok kötü birer örnek olmaktadır. Bu olay, gayrimeşru ilişkiler peşinde koşanlara cesaret vermiştir.
Evet, Sevgili Peygamber Efendimiz, zina ettiğini itiraf eden Maiz’in bu suçu belki de işlememiş olduğunu, itiraf etmesinden hoşlanmadığını ve ceza vermek taraftarı olmadığını biliyoruz. Fakat, hukuken ceza şartları tahakkuk edince zina cezasını uyguladığını da biliyoruz.
Bilenler tarafından işin bu yönünün dile getirilmemesi gerçekten hayret vericidir. Hükmün yarısını anlatıp diğer yarısını görmezden gelmek, İslâm’ı parçalamaktır; dini yumuşatmaktır. İslâm parçalanamaz, bölünemez. Onu hatırı sayılan kimseler için başka, zayıf insanlar için başka türlü anlamak, algılamak ve uygulamak mümkün değildir. Böyle bir tutum asla tasvip edilemez. Bu tutumdan cesaret alarak zina edeceklerin günahı, bu yorumları yapanların sorumluluğu altındadır.
İslâmî hükümlerin ifade edilmesinde dik durulması gerekir. Eğer zina suçu tahakkuk etmişse, bunun faillerini buradan lânetliyor ve bu davranışlarını, masumane bir tavırla hiçbir şey olmamış gibi yutturarak halkın önüne çıkmalarını kötülüyorum, bundan son derece rahatsız oluyorum.
Cumhuriyet’i kuran bir siyasi partinin lideri itham edildiği bir çirkin fiilden dolayı savunuluyor, taraftarlar bunun için gözyaşı döküyor. Demek ki iyi bir iş yapılmış da insanlar bunu savunuyorlar denmeyecek midir? İşin en büyük tehlikesi buradadır.
İnsan beşerdir, şaşar. Bir insan, bir siyasi kişi, bir hata yaparsa, bu hatayı ya kabul eder, yahut reddederek böyle bir işten beri olduğunu söyler. Bu olayda da beklenen şey, fiili kabul etmemektir.
İslâm, bu ve benzeri olaylarda son derece nazik ve hassas davranılmasını istemiştir. Koyduğu ölçüler gerçekten incinmeme ve incitmemeye yardımcıdır; kişileri, aileleri ve toplumları rahatlatıcıdır.
İslâm hukukuna göre; zina fiilinin tespiti çok zordur. İki kişi, hatta üç kişi bir zina olayını görseler bile dördüncü şahidi tamamlamadıkları takdirde, bu şahitler iftira cezasına çarptırılırlar.
Bu olayda da benzer bir durum söz konusudur. İtham edilen taraflar, eğer açıklama yapıp bu olayı inkâr ederlerse, ne güzel! Bu takdirde dinen kendilerini suçlu durumdan kurtarmış olacakları gibi, yeni nesillerin bu gibi olayları örnek almalarının ve meşru kabul etmelerinin de önü alınmış olur.
İşte bu sebeple, zan altında olan taraflar, mutlaka açıklama yapıp ya suçu reddetmelidirler, yahut suçu kabulleniyorlarsa, o zaman milletten özür, Allah’tan da af dilemelidirler.
Allah, Türk milletini beşeri zaaflardan, siyasi hatalardan, şeytani iğvalardan korusun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.