*Knesette zulûm yasaları doğuyor
Vakit gazetemizin P.tesi günkü sayısında 20. sayfada, Siyon yıldızının, kara bir yılanla, buluştuğu ambleminde yer aldığı “Siyonist’ten işkence’ye yasayla onay” serlevhalı bir haber, aslında vahşetin kanunlan desteklenmesi de izafe edilse yanlış olmayan bir tespit sayılır. Haber şöyle: “Siyonist işgalci İsrail hükümetinin yasamayla ilgili komitesi, İsrail cezaevlerindeki Hamaslı tutukluluların ağırlaştırılmasını öngören iki yasa önerisini kabul etti. İsrail, yeni yasalarla, kaçırılan İsrailli asker Gilad Şalit’in serbest bırakılmasıyla ilgili görüşmelerde Hamas’a baskı yapmayı amaçlıyor. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu birkaç hafta önce kamuoyunda ‘Şalit Yasası’ olarak adlandırılan yasa önerisine itirazı çektiği bildirilmişti.” Haberin devamında ise: “Hamaslı tutukluların yasaların gerektirdiği şekilde Kızılhaç ve benzeri kurumların temsilcilerinin dışında, avukatlarıyla ve aile üyeleriyle görüşmelerine yasak getirilmesini öngörüyor. Ayrıca tutukluların gazete ve tv gibi haklarının yanısıra akademik çalışma yapmalarına da sınırlamalar getiriliyor” demekte. Aynı haberin devamında Hamas’ın tepkisi de aynen şöyle yer almakta: “Yasa önerilerinin kabul edilmesinin ardından Hamas sözcülerinden Sami Ebu Zühri’de tepkisini: ‘İşgal yönetimi hedeflerine ulaşamayacak, tam tersi olacak’ sözleriyle dile getirdi. Ebu Zühri açıklamasında: Bu karar Hamas’ın şartlarından vazgeçmesine değil, listeye yeni şartlar eklemesine yol açacaktır. Karar işgal yönetiminin Filistinli mahkûmlara uyguladığı insanlık dışı davranışı yansıtmamaktadır” dedi.
Dünya da birçok hak’ların savunulucuğunu yapan sivil toplum kuruluşları var. Üstelik bunların bazıları ise adetâ konusunda danışılan, söyledikleri insaniyete yakışan düşünce sahibi ülkelerde göz önüne alınmakta olan kuruluşlar. Meselâ Dünya Af Örgütü bunlardan birisi. Nitekim; sinsi ve kurnaz İsrail, kanunu çıkarırken bu tür kuruluşları kanundan istisna tutmuş. Fakat bu istisna tutuş bile, tatbikatta bu cemiyetlere de göstereceği zorluklar ve soğukluklar yer alacağından asla şüphe edilmemelidir.
Ülkemiz bin yıldır zâlimden ve onun zulmünden şikâyetçi olanların başvuru melcei, sığınma yeri olarak bilinir. Mahkûmiyet demek hükümlüyü sadece cezalamak demektir. Onun insan haklarına dokunmak asla doğru bir ceza sistemi değil, olsa olsa tiranların, kan dökücülerin, zalimlerin iki dudağından çıkmış gayriinsani hükümlerdir. Bu zihniyette ve bunu tatbikata koyan devletlerin karşısında olup, ikaz etmek insaniyetin gereğidir. Bu anlayış ve beşeriyeti korumaya imzasını mazisinde olsun, günümüzde olsun ve de gelecekte olsun aziz milletimiz ve onun devleti Türkiye Cumhuriyeti, ecdadından almış olduğu misyonu devam ettirmek mecburiyetindedir. Dünya’nın birçok yerinde Müslümana kan kusturan siyonist/İsrail devletini her platformda suçlamalı diye düşünürken, bakıyoruz ki, geçtiğimiz günlerde OECD’ye yirmi yıldır gayret gösteren bu zulema devlet, ülkemizin hayır diyecek bir vetosuyla teşebbüsü akim kalacaktı. Maalesef real politik mi? Yoksa İzzet Şahin kardeşimizi rehin aldılar diye veto edilmedi? Yoksa komşularla sıfır problem teslimiyetçiliğinin bir gereği miydi? Soruları hükümete sorulmalıdır.
CHP’DE KUVVET AYARI
Yıldırım gibi geçen 13 gün sonunda, CHP’ye bir iksir içirildi. Son zamanlarda her geçen gün millileşen Baykal, umulmaz bir operasyon ile saf dışı edildi. Muhterem Afet Ilgaz Ablamın, “Deniz Bey’in Salı günleri CHP grubunda yaptığı millilik dolu TRT’de verilen konuşmalarını yâdımda taşayacağım” demesi nefis bir tespit. Bu millileşmeye hayır diyen iç ve dış güçler, uçkurla vurulan darbeyle sonuçlandırdılar. Aklıma, merhume Ayhan Aydan hanımın, Yassıada mahkemesinde Adnan Bey’i seviyordum. Ondan çocuğum olmasını istiyordum. Oldu da, ne var ki yaşamadı. Demesinin yanında, Nihat Erim’in, Adnan Bey’in Aydan’ın evinin kapısından çıkarken çekilmiş resmini İnönü’ye gösterdiğinde, Nihat Bey, o resmi bir daha görmiyeyim. Asla bunu siyasi şantaj aleti olarak kullanmayın demiş olduğunu okuduğumu hatırlıyor şimdiki hâlin yanında, o davranışların farklı olduğunu sanıyorum. İçirilen iksir bütün lâikçileri, CHP’den kopmuşu, kopmamışı Kılıçdaroğlu’na koşuşu eski filmlere benziyor. AKP’nin iktidarının devamını sağlamaya muvaffak olmak için, CHP’de uzun sürmeyecek sıçrama sağ bloku kavileştirmek yoluna koyuldu. Nitekim bir üniversite öğretim üyesi, Serdar Arseven evladımıza gönderdiği mektubunda aman SP’liler 2002, 2007 ve son mahalli seçimlerde yaptıkları gibi AKP’yi desteklesinler, CHP gelmesin denen bildik oyunu teklif etmiş. Serdar geçen hafta bunu açıkladı. Sayın Ali Topuz Beyefendi CHP’deki iksir meselesine itirazını erkekçe seslendirdi. Siyasette bir duayen olan Sayın Topuz’un “Muhterem Hocamızdan, 2006’da Kadıköy’de Kıbrıs Şehid ve Gâzilerini anma programında: “İlerlemiş yaşına ve ciddi rahatsızlıklarına rağmen ülkemizin içinde bulunduğu ağır zorluklara bir çâre aramaktan vazgeçmeyen, Kıbrıs çıkarmasında gösterdiği dirayet ve gayreti hasebiyle en samimi hisler taşıdığım Necmeddin Erbakan Beyefendiye uzun ömürler dilerim” temennisini birçok üst seviye muvazzaf, emekli komutanların bulunduğu ortamda dile getirmesini hatırladım CHP’nin kongresi esnasında. Cumartesi günü İstanbul’un fethinin 557. Yıldönümünü idrak edeceğimizi bir daha hatırlatıyor övülmüş kumandan ile övülmüş askeri rahmet ve minnetle anıyorum. Fiemanillah.
Not: Milli görüşün değerli zevatından Cevat Ayhan Beyefendi’nin bir ameliyat daha geçirip, kabil-i sâlah yolunda olduğunu değerli mahdumu Ömer Ayhan Beyefendiye ulaşmak suretiyle öğrenmiş bulunuyorum. Bu müjdeyi değerli okurlarımla paylaşmaktan bahtiyarım. M.H
(*) Knesset: İsrail parlamentosu
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.