Serdar Arseven

Serdar Arseven

Hüseyin Çelik, keklik avında!..

Hüseyin Çelik, keklik avında!..

Balçiçek Pamir’in Habertürk’teki “Karşıt Görüş”ünde ilginç bir “kapışma” (!) vardı. Takıldım kaldım.
Hüseyin Çelik; sekiz yılın yorgunluğundan nasiplenmemesi mümkün olmayan bir partinin temsilcisi olarak dezavantajlı pozisyondaydı.
CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay ise, “tuzu
kuru” tarafta.
Muhalefet rahat iştir. Hep hücumda olursun; açık kaşa yüklen yeter. Dersine çok da değil; şöyle üstün körü çalışıp gelmiş olsan, darmadağın edersin karşındakini…
Bir de rüzgar almışsın arkana; yeni genel başkan, “yoldaş medya” desteği, şu, bu…
Ne alâ, sırtında yumurta küfesi de yok; karşındaki bir dolu sorumluluğun temsilcisi, sen “karı boşama rahatlığındaki bekar…”

CHP’li olsam, Hüseyin Bey’i hayli sıkıntılı durumlara düşürebilirdim…
Elli “şut”un en az üçü dördü takılırdı Ak Parti’nin ağlarına!..

Ne hazindir ki; koca muhalefet partisinin grup başkan vekili, boş “teneke” misali çıkmıştı ekrana.
Sırf slogan; “Bu iktidar köylüyü perişan etti, işçiyi, memuru, emekliyi, öğrenciyi, hayat kadınını perişan etti…”

Laf mı bunlar?.. Sokaktaki adam mısın sen?..
Koca Anamuhalefet partisinin grup başkanvekilisin.
Ak Parti’nin ülkeyi nasıl perişan ettiğini öne sürüyorsan, sokaktaki vatandaşın söylemini destekleyecek rakamların olacak. Dersine çalışıp geleceksin…
AK Parti döneminde bütün bu kesimlerin refahının azalmadığını, aksine misliyle arttığını ispata yarar bir çuval rakam sıralarken Çelik, karşısındaki; “Geçin bunları, millet neyin ne olduğunu biliyor!” yollu laflar etmekten öteye gidemedi.
Mesela; “En kötü durumdaki tarım kesimidir, değil mi?” diye şöyle bir “yem”i uzatınca Çelik…
Garip, atladı anında: “Evet, sayenizde!”
Çelik’in beklediği de buydu zaten. Yakala kefali: “Bak Süha Bey; 2003’te tarımsal üretim 23 katrilyon, 2009’da ise 57 katrilyon oldu!.. Sizin en kötü durumdaki kesim olarak nitelendirdiğiniz kesimdeki üretim artışı 2.5 katına ulaştı!.. Bu rakamlara itirazınız varsa buyurun.”
Süha bey, dersini hiç çalışmamış ki… Neye itiraz edebilecek?..
Tembel CHP yöneticisi, böyle bir durumda ancak şunu söyleyebilecek: “Rakamlarla oynamak kolay!..”

E yani… Onun rakamları sakatsa, doğrusunu sen ortaya koysana!.. Aklın mı, bilgin mi yetmiyor?.. Akşam sular kesildi de çalışamadın mı dersini?..

Biri yüklendikçe yükleniyor…
Diğerinde…
Yok ki malzeme; ne koysun?..
O koyamıyorsa karşısındaki bir daha, bir daha koysun…
Asgari ücretle başlayan, ihracatla devam eden rakamlar dizisini sıralarken Çelik, karşı tarafın diyebildiği; “Geçin bunları millet perişan!..”
Bu zat kimi temsil etmeye geldi oraya; koskoca anamuhalefet, rakamsız, verisiz, salt sloganla temsil edilecekse…
Ört ki ölem!..

CHP’de vaziyet böyle…
Ders çalışmadan, ekrana çıkıyor ve marizlenip duruyor adamlar.

Aaah, ah… Nerede o eski muhalefet…
Bir Ertan Yülek vardı; ekrana çıktı mı; karşısındaki iktidar mensubunun verdiği bütün rakamları, çatır çatır çürütürdü.
Süha Okay ise “Geçin bunları geçin bunları, millet sandıkta cevabını verecek!” filandan ibaret bir muhalefet ağır topu!..

Öyle zannederim ki, geçim sıkıntısı içindeki vatandaşlar tartışmayı izlerken çileden çıkmışlardır; “Hakkımızı savunmak bunlara kaldıysa” babından!..

Bir de yolsuzluk tartışması vardı.
Süha Okay, AK Parti’nin “yolsuzluklarından” laf açınca, Çelik, “somut misal” vermesini istedi.
Malzeme ne?..
İyiden iyiye bayatlamış Ak Parti’yi bağlamaz bir Deniz Feneri hikayesi…
Bir de, Şaban Dişli hakkındaki, mahkeme kararıyla çürütülmüş iddialar!..

Başka?..
Çelik’in Bakanlığı döneminde Milli Eğitim’de olanlar…
Ne olmuş?..
“Benim dönemimle ilgili yolsuzluk iddian varsa, getir konuşalım!..”

Süha Okay ne desin?
“Mahkeme kararlarını takmamışsınız!..”
Çelik: “Neyle ilgili o kararlar? Yolsuzlukla mı?.. Bir tek yolsuzluk örneği göster… Bana bir şube müdürünün üst kattan alt kata alınmasıyla ilgili meseleleri söyleme. Bir tek yolsuzluk varsa, ondan bahset!..”
Okay: “Olsun ama mahkeme kararları var.”
Çelik: “O kararlar içinde yolsuzlukla ilgili olan var mı? Yolsuzluk var diyorsun, hani söylesene!”
Okay: “Bizi izleyenler neyin ne olduğunu biliyor!..”

Bakar ki Çelik; karşısındaki boş… Vurayım der: “Tuncay Özkan’ın kanalına aktardığınız paralardan ne haber?..”
Öteki: “Zengini zengin ettiniz!”
Çelik: “Mesela kimleri, isim verin…”
Öteki; “Millet biliyor!..”

Hüseyin Çelik mi, Süha Okay mı derseniz; dünya görüşüm açısından hangisinin önde olduğunu söylemeye gerek yok. Elbette Hüseyin Çelik.
Ancak; rakibinin de böylesine aciz durumlara düşmüş olması sevindirmedi beni. Biraz zorlamasını, Hüseyin Bey’i biraz sarsmasını arzu ederdim.

Sağlam muhalefet gazetecinin işine gelir!.. Hiçbir gazeteci, “tek tabanca” iktidardan hoşlanmaz!..
Gazeteci ister ki; her partinin kafasının bir yerlerinde çeşitli “endişeler” bulunsun.
İktidar rahatlayınca gazeteciler küçülür, iktidar sıkışınca tersi olur.
Bu iyidir veya kötüdür... Ama böyledir!..
“Aciz muhalefet” hiçbir gazetecinin hoşuna gitmez. Zira, muhalefetin hele anamuhalefetin aciz olduğu ülkelerde “gazeteci” beş para etmez!..
Hüseyin Çelik, Süha Okay’ı, sağdan soldan, uzaktan yakından, alttan tepeden darbelerle marizledikçe ben rahatsız oldum!..

Ne tembel ne yeteneksiz adamlar bunlar!..
Onlar böyle de, Hüseyin Çelik çok mu masum…
Yani; Müslüman dediğinde insaf olacak!..
Sen al altına zayıf rakibini, ez babam ez!..
Ne zevksiz oluyor, son yıllardaki maçlar!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi