27 Mayıs vahşeti -II-
Türkeş ve arkadaşları (14’ler) CHP’li olmadıkları için Millî Birlik Komitesinden koparılmışlar, yurt dışına sürülmüşlerdi. Türkeş, Hindistan’dan Ankara’ya dönünce, Gaziosmanpaşa’daki evine, Metal-İş Federasyonu Genel Başkanı Kaya Özdemiroğlu ile birlikte ziyaretine gitmiştik. Türkeş, sohbet esnasında demişti ki:
“27 Mayıs sabahı Ankara Radyosundan, MBK’nın ilk bildirisini okuduktan hemen sonra, Et-Balık Kurumuna gittim. Bütün depoları açtırarak, üniversite talebelerinin cesetlerini aradım. Ama bir tek ceset bile bulamadım. Sonra Konya yolu asfaltı altındaki aramalarımız da boş çıktı. Çok şaşırdım. Çünkü bize ısrarla denilmişti ki DP iktidarı, üniversiteli talebeleri öldürüp hayvan yemi hâline getiriyor. Bazılarını da Konya asfaltı altına gömdürüyor. Bu iddiaların tamamen yalan olduğu ortaya çıktı. Sonra, Cumhurbaşkanı Celâl Bayar’ın bankalarda 103 milyon lirası olduğu ihbar edilmişti. Bayar’ın bütün banka hesaplarına derhal el koyduk. Bayarın hiçbir bankada hesabı yoktu. İş Bankasındaki özel kasasını açtırdık. Gördük ki orada, bir tek Cumhuriyet altını ile, genç yaşta ölen oğluna ait bir tutam saç var. Başka bir şey yok. O zaman anladım ki biz, CHP’nin ve komünistlerin yalanlarına inanarak, oyunlarına gelerek yola çıkmışız!..”
27 Mayıs darbesi, bana göre, Genç Osman’ın katledilmesi gibi, baştan sona yalanla-dolanla-utançla yüklü vahşiyane bir harekettir. Çünkü:
Halkın oylarıyla iktidar olan bir partiyi, silah zoruyla devirmek ve halkın istemediği bir partiyi baskıyla, silah zoruyla iktidar yapmak vahşettir.
Eskişehir Örfi İdare Kumandanının “DP Bakanları ve Başbakan, on üç uçak dolusu altınla yurt dışına kaçarken yakalandılar” şeklindeki palavrası, resmen yayınlandığı için darbenin vahşetidir.
İçişleri Bakanımız Namık Gedik’in, Harp Okulunda yapılan zulümler zinciri dolayısıyla intihar etmesi, darbe vahşetinin sonucudur.
Vatanımıza, milletimize on yıl, büyük hizmetlerde bulunan Başbakan Adnan Menderes’in Yassıadada, çok basit sebeplerle zaman zaman tekme-tokat dövülmesi, sövülmesi vahşettir.
Nazlı Ilıcak’ın 2 cilt halinde yayınlanan 27 Mayıs Yargılanıyor isimli çok önemli kitabını lütfen okuyunuz. Göreceksiniz ki Başbakan Adnan Menderes, bir gün eski valilerimizden (ve bakanlarımızdan) Turhan Kapanlı’yla selâmlaştığı ve ayaküstü “Nasılsınız Vali Beyefendi?” diye sorduğu için tekme-tokat dövülmüş ve ancak çok vahşi insanların yapacakları galiz küfürlerle hakarete uğramıştır.
Bir başka gün de Menderes, nöbetçi subaya “Acaba benim avukatım gelmedi mi?” diye sorduğu için dövülmüştür. Menderes’in, Yassıada’da tutuklu kaldığı aylar içerisinde, hiç kimse ile tek kelime konuşturulmaması vahşettir.
Menderes’in tamamen özel hayatıyla ilgili bir mes’elenin Yassıada mahkemelerinde aylarca görüşülmesi idarenin bir başka vahşetiydi.
Yassıada Mahkemeleri, bazen ıslıklarla, bazen alkışlarla mahkeme salonu olmaktan çıkıyor, Dümbüllü İsmail’in tuluat tiyatrolarına benziyordu. Adalet yerini vahşete bırakıyordu.
Milyonlarca DP’li vatandaşa darbeciler ve darbecilerin yardakçıları tarafından: Kuyruklar, düşükler, sâbıklar, sâkıtlar diye hitap edilmesi, 2. sınıf vatandaş muamelesi yapılması vahşettir.
Siyasî idamlar vahşetti. Güpegündüz asılan Menderes’in ipe götürülmeden az önce, zorla basur muayenesinden geçirilmesi vahşetti.
Tarihin tekerrür etmemesi için, 27 Mayıs vahşetinin bütün Harp Okullarımızda okutulması, unutturulmaması lâzımdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.