Fatımatü’z Zehra
Bu haftaki kitabımız Erkam Yayınları’ndan. Yazarı ise Dr. Muhammed Abduh Yemâni.
Eser, Efendiler Efendisi Peygamberimiz (s.a.v.)’in biricik kızı, Allah’ın Arslanı Hz. Ali’nin değerli eşi, Hasan ile Hüseyin (r.a.)’in anneleri ve bütün mü’minlerin annesi, Fatımatü’z Zehra’nın hayatını anlatıyor.
Fatımatü’z Zehra’nın şahsında kısa bir İslam tarihi olma özelliği de taşıyan kitap, insan ilişkilerinden komşu ilişkilerine, komşu ilişkilerinden aile ilişkilerine kadar, sosyal ve siyasal hayatın bütününü içine alıyor.
Eserin ilk sayfası yazarın ifadesiyle; “İşte Fatımatü’z Zehra (r.anha)” diye başlıyor ve annelerin annesini şöyle tarif ediyor. Yalnız önce Peygamberimiz (s.a.v.)’in Fatıma ile ilgili şu hadisini hatırlayalım. “Fatıma benim bir parçamdır. Onu üzen, beni de üzmüş olur.”
İşte hanımların efendisi Fatımatü’z Zehra… Rasulullah (s.a.v)’ın temiz ve mübarek parçası. Sadık kızı… Sabırlı bir mücahide… İşte o Fatıma Betül. Nesebini hatırladığımız zaman o büyük soru karşımıza gelir. O kimin kızı? O kimin eşi? O kimin annesi?
Asil bir asıl, Nebevi değerli bir soy ve sülale. O her yönden Rasulullah (s.a.v.)’a benziyor. O Rasulullah’ın gönlünde insanların en sevgilisi. Rasulullah’ın şerefli nesebi onunla devam etmiştir. O büyük insan ki onun hal tercümesi, tarihi ve hayatının akışı, Peygamberimiz (s.a.v.)’in siretinden ve İslam tarihinden asli bir bölüm sayılır. O Rasulullah’a destek olmuş, O’nunla birlikte mücadele etmiş ve eziyetlere katlanmıştır.
Annesinin vefatından sonra da O’na hizmet etmeye ve O’nu gözetmeye amade olma konusunda gayret göstermiştir. Allah onların hepsinden razı olsun.
Hz. Fatımatü’z Zehra’nın, Efendimiz (s.a.v.)’i yakından takip etmesi ve kimseden bir zarar görmemesi için sahabeler kadar yakınında bulunması, eserin ilerleyen sayfalarında şöyle bir hadise ile anlatılıyor:
“Yine babasının Harem’e çıktığı bir gün, Fatımatü’z Zehra O’nu takip etti. O’na uzak olmayan bir yerde durdu. O’nu gözetliyor, gözüyle ve temiz kalbiyle O’nun etrafını kolluyordu. O Harem’de secde halindeydi ve etrafında Kureyş müşriklerinden insanlar vardı.
Ukbe b. Ebu Muayt bir devenin işkembesini getirip, O’nun mübarek sırtına koydu. Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz başını kaldırmadı. Zehra (r.a.) hemen babasına doğru koşarak geldi ve O’nun pak sırtından işkembeyi alıp yere attı. Sonra bunu yapanlara beddua etmeye başladı.
Hz. Peygamber (a.s.) onun temiz ve narin sesini işitti ve şöyle diyerek başını kaldırdı:
‘Allah’ım Kureyş’ten olan şu topluluğu sana havale ediyorum!’ Müşrikler O’nun bedduasından korktular. O, namazını bitirene kadar gözlerini kapadılar. Rasulullah (a.s.) sevgili kızı Fatıma ile beraber evine gitti.
Günler çabucak geçti. Ukbe b. Ebu Muayt dışında babasının beddua ettiği kimselerin hepsi Bedir kuyusunun etrafında yere serildiler. Ukbe b. Ebu Muayt’ı ise Rasulullah (a.s.) Bedir’den dönüş yolunda öldürttü. Bu onun Kur’an ve Rasulullah (a.s.) hakkında söylediği sözler ile iman edenlere yaptığı eziyetlerden dolayı idi.”
Eserde en dikkat çekici bölümlerden birisi de Hz. Fatımatü’z Zehra annemizin evi ve çeyiz eşyasının listesi.
Hz. Ali Efendimiz, mahlûkatın en şereflisinin kızını karşılayacağı evi hazırladı. Bu ev yumuşak kum serilmiş bir odacık, içi lif dolu bir yatak, içi yine lif dolu birkaç yastık, üzerine oturmak için bir koyun postu, bir el değirmeni, bir elek, bir havlu, bir su kabı, suyu soğutmak için bir küçük kırba ve bir hasırdan ibaretti. İşte cennet hanımlarının efendisi Peygamberimizin kızı Hz. Fatıma’nın çeyizi buydu?
Evet, “Bizim gibi eşya Müslümanları böyle bir çeyizle yaşayabilir mi acaba” diye aklımdan geçti ve söyleyiverdim işte. Allah Efendiler Efendisi’nin şefaatine ve Hz. Fatıma’nın ilgisine mazhar eylesin ama bu şartlarda bir hayli zor gibi gözüküyor. Yine de Allah’tan umut kesilmez.
Eser hakkında bilgi için Erkam Yayınları: 0212 671 07 00
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.