İsrail korsanları Akdeniz’de cirit atıyor
Kutsal topraklarda Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın korunması sorumluluğunu üstlenmiş Filistin halkı, İsrail’in zulmü altında inlemekte ve açık bir soykırıma mahkum edilmiş bulunmaktadır. Sadece Filistin değil, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından Anadolu’ya çekilip, geride bırakmak zorunda kaldığımız korunmasız tüm ülkeler, yıllardır kan ve gözyaşı içerisinde hayatta kalma mücadelesi vermekteler. Beynelmilel Siyonizm, İslam’ın kutsal toprakları üzerinde yaşlı-kadın-çocuk-bebek demeden soykırımını sürdürmektedir. Dünya bunu sessizce seyrediyor; Filistin’de terörist İsrail Devleti militan Hıristiyanlık tarafından bu şekilde destekleniyor… Batının vicdan sahibi aydınları tarafından protesto edilmesine rağmen, yönetimlerin yaptırım gücü ortaya konulmuyor.
Filistin’in direnişi ancak Türkiye’nin destekleriyle hayat buluyor... En son Gazze saldırısı sonucu fosfor bombası kullanan İsrail’in yaptıkları, dünya siyasilerinin dahi sabrını taşırdı... Bu nedenle Davos’da Başbakan Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e tavrı, hepimizin gönlüne su serptiği gibi tüm dünyadan da destek aldı... Ancak bu toplantıda “yaptığı zulmün çok açık şekilde ortaya konulması” karşısında İsrail, dünyanın gözünde seviye kaybetti... Bunu ne Peres ne de diğer İsrail’li yöneticiler hazmedemedi... Bu nedenle “alçak koltuk” krizi ile Türkiye’yi küçük düşürmeye çalıştılar; oysa kendileri küçük düştüler... Bu denli zavallı, çocuk oyunu gibi bir tiyatronun sergilenmesi; onları hem gülünç hem de artı seviyesiz hale getirdi... İsrail’in kuruluşundan bu güne kadar dünya kamuoyu nezdinde bu şekilde zor duruma düşmesi görülmemiştir; her attıkları adım onları daha da batırıyor...
Bütün olanlara rağmen İHH İnsani Yardım Vakfı Filistin’e yaptığı insani yardımları şumullü hale getirdi... Daha önce karayolu ile götürülen yardımların bu defa deniz yoluyla ulaştırılmasına karar verildi... Bu yolu seçmek elbette anlamlıydı ve gerekiyordu... Bunun sonuçlarını dünyevi kâr-zarar hesaplarıyla yapmaya çalışanlar bu denklemi çözemezler!.. Nitekim bu olay üzerine tüm dünyanın dikkati Gazze’ye uygulanan ambargoya yöneldi. Dünyada mağdur ve mazlum topluluklara insani yardım yapmayı amaçlamış İHH, “Yükümüz İnsani Yardım, Rotamız Filistin” isimli kampanya ile dünyanın 32 ülkesinden 600 dolayında, her dinden insanlarla Gazze’ye uygulanan ambargonun kırılması amacıyla Akdeniz’e açıldılar... Başkan Bülent Yıldırım’ı tarihi hizmetlerinden dolayı kutluyorum... Ancak uluslararası sularda, daha Gazze önlerine gelmeden İsrail komandolarının saldırısına uğradılar.
Diplomasimizin Yürekleri Titreten Zaferi
Pazartesi sabahı 04.30 dolaylarında İsrail komandoları Gazze’ye insani yardım götürmek isteyen bu filodaki savunmasız masum insanlara, sırtlanlar gibi saldırdılar. Uluslararası sularda işlenen cinayetlerin hukuki hiçbir dayanağı olamaz. Acımasızca yapılan saldırı sonucunda çok sayıda insanımız yaralandı ve 9 şehit verildi... Bu saldırının Davos’un intikamını almak için yapıldığı saldırganların ifadeleri ile tespit edilmiştir. Silahlı güçler sivilleri öldürmek suretiyle intikam almıştır!.. Olay sonucu ortaya çıkan şehit ve yaralıların Türkler olması bunun ayrı bir delilidir... Türkiye ile İsrail arasında artık kapatılması gereken bir hesap açılmıştır... Bunu hiçbir hükümet tehir edemez, etmemelidir.
Türk Diplomasisi, tarihinde görülmemiş çeviklik ve içerik olarak zengin bir dik duruşla dünya kamuoyunu yanına almayı başardı... ABD, BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı kınama kararına karşı koyamadı... Bu gelişmeler Türkiye için büyük ümit vaat eden, hem Dışişleri Bakanı Ahmet Davudoğlu’nun hem de Başbakan Erdoğan’ın akıllı siyaseti ile elde edildi... Onlardan Allah (cc) razı olsun... Tabii ki, muhalefet partilerinin izlediği politikayı ve desteklerini de tebrik etmek gerekir. Yaralılarımızın ve şehitlerimizin derhal alınması bu diplomasinin sonunda gelen başarı olarak kabul edilebilir. İsrail bu olay sonucu tamamen yalnızlığa itilmiş oldu...
8 şehidin cenaze namazı Perşembe günü Fatih Camii’nde kılındı. İbrahim Bilgen, Ali Haydar Bengi, Çetin Topçuoğlu, Necdet Yıldırım, Fahri Yaldız, Cengiz Songür ve Cengiz Akyüz ile 19 yaşındaki Furkan Doğan'ın cenaze törenine on binler katıldı... Amcalarına, teyzelerine yardım götürmek için yola çıkmış olan Furkan’ın kafasında dört kurşun izi varmış... Çetin Topçuoğlu dünya şampiyonu bir sporcu; eşinin kucağında onunla helalleşerek can vermiş... Cuma günü de Beyazıt Camii avlusu Fatih Camii’nin avlusundan farklı değildi... Mavi Marmara gemisinde çirkin saldırıyı görüntülerken alnından vurulup şehit düşen gazeteci Cevdet Kılıçlar’ın cenaze namazı kılındı. Her iki cenaze namazında şehitlerimizi bazı devlet erkanı, milletimizin vefalı evlatları; her yönden koşarak gelen insanlarımız gözyaşları, tekbirler ve dualarla, ikisini Edirnekapı Şehitliği’ne diğerlerini memleketlerine uğurladılar. O gün orada bulunanların şehitlerin yerlerinde olmayı çok arzuladıklarına inanıyorum. Onlar gıpta edilecek bir makama eriştiler. Allah (cc) onlara rahmet eylesin...
İlk Gerçek Başarı Gazze’ye Ambargonun Kaldırılması Olacaktır
Gazze, İsrail tarafından abluka altında tutulmakta olan bir ülke; tıpkı açık hapishane gibi. Denize kıyısı olmasına rağmen bu yolu kullanamıyor, Mısır ile olan sınır kapısını kullanamıyor... Yani Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek de İsrail’in isteğine uyuyor. Gıda, ilaç, giyim malzemeleri ve çocuk mamaları gibi temel ürünler ülkeye sokulmuyor... Gazze’lilerin bir can damarı olsun diye açtıkları tüneller, Mısır devletince kapatılıyor. Anlaşılan o ki; İsrail Gazze’de hapis tuttuğu 1.5 milyon Filistinli’nin açlık ve yokluk içerisinde kökünü kazımak istiyor... Bu, dünya kamuoyunun da vicdanını sızlatan bir soykırım... Bu şekilde açlık ve hastalıktan ölmese bile Gazze halkı, akıllarını kaybedecekler...
İsrail, Yahudi karşıtı bakış ile kendilerinin değerlendirilmesini istemiyor. Oysa dünyanın böyle bir tavrı yok. İsrailli yöneticiler aslında kendileri ırkçılık yapıyorlar. Siyonist politikaları bunu ortaya koyuyor; onlar üstün ırk, dünyanın efendisi olmalılar!.. Siyonist hareketin lideri Theodor Herzl’in, Filistin'de bir Yahudi devleti kurmak için XX. yüzyıl başlarında toprak tahsisi isteği II. Abdülhamid Han tarafından geri çevrilmiştir. Buna rağmen Abdülhamid Han batıda zulüm gören Yahudilere Osmanlı topraklarını açmıştır. Bu geçmiş yıllarda da uygulanmış misafirperverlik ve insanlıktır. Bu günkü ırkçı İsrail, Beynelmilel Siyonizm’in ürünüdür. Yöneticileri tüm insani değerler çiğnenmiş olsa da Siyonizm’e bağlılıklarını sürdürerek görevlerini yapıyorlar. Bu haliyle Siyonist İsrail sadece Ortadoğu için değil, dünya barışı için de en büyük tehlike; insanlık yapısından koparılması gereken bir urdur.
Türkiye Nükleer Güç Olmak Zorundadır
Bu olay Siyonist İsrail’in elindeki silah gücünü uluslararası hukuka aldırmadan istediği gibi kullandığını ortaya koymuştur. Bu durum son derece tehlikeli sonuçlara doğru gelişme göstermektedir... İsrail nükleer bir güçtür. Yok olmak korkusu içerisinde her türlü nükleer silahı kullanabilir. Böylece Ortadoğu’yu cehenneme çevirebilir... Ancak unutmamalıdır ki; bu cehennemin odunu önce kendileri olacaktır!.. ABD bu durumu biliyor olmasına rağmen sessiz... Irak’a müdahale için gösterilen sebep şimdi İran’ın üzerine gitmek için kullanılmak isteniyor... İsrail’e ses çıkarılmıyor. Türkiye’nin bu konu üzerinde aldığı tavır çok güzel sonuçlar ortaya çıkardı... Bu hem Amerika’yı hem de İsrail’i rahatsız etti.
İsrail’in elindeki güç sadece modern ve nükleer silahlar değil... Ortadoğu’da kullanmak için kurulmasını arzuladığı bir Kürt Devleti ve Türkiye’nin başına bela ettiği PKK’dır... Türkiye’nin PKK ile mücadelesini bu denklem içerisinde görmesi ve değerlendirmesi gerekir. Ayrıca unutulmamalıdır ki, 28 Şubat Postmodern darbesi Beynelmilel Siyonizm’in eseridir. Çevik Bir’e ödül veren eller, şimdi silahsız ve savunmasız 6 Türk’ü şehit ettiği için bir sırtlana takdir ödülü veriyor...
Türkiye İsrail’le ilişkilerini yeniden gözden geçirmelidir. İsrail kuzu postuna bürünmüş bir sırtlandır... Darbelerle ve cuntalarla uğraştırılan Türkiye Cumhuriyeti ve milletimiz, Beynelmilel Siyonizmi ve hedeflerini çok iyi değerlendirmelidir. Bunlar da yetmez... Ortadoğu’da bu durum sürdüğü sürece Türkiye nükleer güç olmak zorundadır. Geleceğimizi düşünmek mecburiyetindeyiz. Çünkü İsrail’in hedefleri içerisinde Türkiye de bulunmaktadır. Türkiye’nin başka türlü caydırıcılığı olamaz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.