Başbakan Bu Kişileri Ciddiye Alsa Bir Türlü; Almasa Bir Türlü
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın işi hakikaten çok zor. Hem Türkiye’nin en sıkıntılı günlerinde başbakanlık yapıyor, hem de karşısında şöyle adam gibi bir muhalefet yok. Parti başındakiler muhalefeti; küfretmek, hakaret etmek, tehdit etmek ve çeşitli örgütlerin arkasına sığınmaktan ibaret kabul etmekteler.
Şöyle adam gibi bir muhalefet olsa, Türkiye üzerine tezler üretip, hükümetin icraatlarına ve yapamadıklarına dair eleştiriler ve öneriler sunsa, milletimiz de; “İşte muhalefet böyle olur” diyebilse ve gerçekleri görebilse. Böyle bir muhalefeti özlüyoruz.
Mesela bugüne kadar muhalefet, iktidarı hangi konuda eleştirdi de haklı çıktı. İktidar kadar Türkiyeli olabilseler, Türkiye’yi tanıyabilseler konuşacaklar ama Ankara’dan çıkamadıkları için bildikleri en iyi ameli işliyorlar. Hakaret ve tehdit etmek. Zaten seksen yıldır sistem halkı aynı yöntemle tehdit ediyor. Çok oldu bu tehditlerden usanalı.
MHP’nin başında bulunan şahıs yine ürkütmüş. “Hak edenin başına Türk yumruğu inecek” demiş. Kimin neden ve nasıl yumruk yiyeceğini bilemiyoruz, “hak” eden demiş. Demek ki kendilerine oy vermeyen herkes Türk yumruğunu hak etmiş olacak. Vay be muhalefete bakar mısınız? İki muhalefet partisinin de tezi halkı cezalandırmaktan yana.
Evet, muhalefetin yokluğu ve ezikliği çok kötü. Gönül ister ki, ülkemize hizmet edecek adam gibi bir muhalefet çıksın. Tehdit etmeden, birtakım darbeci örgütlerin arkasına sığınmadan, tehlike arz etmeyen, menfaatperest olmayan bir muhalefet olsun ve iktidarın yanlışlarında karşısına çıksın, doğrularında yanında olsun. Tabii böyle bir muhalefetin Türkiye için çok lüks olduğunu ve hayal olduğunu da bilmeli.
Oysa adam gibi bir muhalefet olması en çok iktidarın işine gelecektir. Mesela Kemal adındaki kişi, hangi bilgi birikimiyle başbakanın karşısına çıkacak? Koca başbakan böyle bir kişiyi nasıl ve neden muhatap alacak? Hangi konuyu konuşacak, hangi meseleyi tartışacak? Malum şahıs, Türkiye’yi ve halkı ne kadar tanıyor ki, oturup tartışacaklar?
Kemal adındaki kişinin Türkiye üzerine ne kadar bilgisi var bilmiyoruz. Sadece ülkemiz üzerine değil, dünyayı ne kadar tanıyor onu da bilmek isteriz. Sözlerine baktığımızda sokak kavgalarından ibaret olduğunu görüyoruz. Muhalefet etmeyi, başbakana hakaret olarak kim öğretmişse, sürekli hakaret ediyor. Beş duyu organını kin ve öfkeyle doldurmuş.
Bütün dünyada takdirle karşılanan, övgüyle söz edilen, Türkiye’yi dünya lideri yapmaya gayret eden ve bu gayretinde hızla başarıya yürüyen bir başbakanın karşısında, bırakın ülkemizi ve dünyayı tanımayı, maalesef oturdukları şehirden çıkmayan liderler var. Ve başbakan bu insanlarla muhatap olmak zorunda. İşte işin en zor kısmı da burası.
Mesela Kemal adındaki kişi, Türkiye’yi ne kadar tanıdığını, toplumu ne kadar bildiğini televizyonlarda anlatmalı. Nasıl olsa birkaç dinozor televizyoncu var, her fırsatta zaten çanak tutuyorlar, yine tutarlar ve Türkiye bu şahsın bilgisinden, görgüsünden, istifade etmiş olur. Çünkü Kemal denilince sadece hakaret eden bir kişilik akla gelmekte.
Bilinse ki, söz konusu şahıs, Ak Parti iktidarı karşısında iyi bir muhalefet yapacak, dolu dolu bir kişiliği var. Ekonomiden, siyasetten, kültürden, sanattan, dinden, diyanetten, pardon “dinden diyanetten” kısmını karıştırmayalım. Belli ki bu kısma kapalı, uzağından ve yakınından hiç geçmemiş. Tabii ayrıca kimsenin dinine, diyanetine karışmamak lazım gelir.
Yalnız bizim toplumumuz, dini ve milli değer yargılarıyla ayakta kalan bir millettir. Değer yargılarıyla yaşar, yer içer, kazanır, harcar. Ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel ilişkilerini bu çerçevede koordine eder. Halkımızın değer yargılarıyla hangi liderler bütünleşirse, o liderlerin yanında yer alır, yöresinde bulunur ve birlikte olur.
Dolayısıyla kendisine layık olanı seçer ve iş başına getirir. Bugün iktidarla mücadele eden kesimlerle muhalefet partilerinin birlikte oluşu ise esas fotoğrafın en önemli karesidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.