Gazze Caddesi, Mavi Marmara Sokağı...

Gazze Caddesi, Mavi Marmara Sokağı...

Bütün belediye başkanlarımıza bir hatırlatma:
Bölgenizdeki cadde ve sokaklara “Gazze Caddesi, Mavi Marmara Sokağı” gibi isimler vermeyi düşünür müsünüz?

Dünyanın en kahraman,(!) en ahlaklı,(!) en cesur(!) ordusuna sahip olan korsan ve haydut devlete:
Ey İsrail! Silahsız Müslümanlara karşı göndereceğin askerlerini, bundan sonra bezleyerek gönder. Elinde otomatik silah olduğu halde, korkudan altını ıslatan askerlerini gönderip de, kimseyi burnunu tutmaya mecbur etme! Müslümanlar senin askerlerinin pis kokularına katlanmaya mecbur değiller...
Bundan sonra, silahsız Müslümanları görünce korkudan titreyen ve ağlayan askerlerini de gönderme. Müslümanlar senin askerlerinin gözyaşını silmeye de mecbur değiller...

Sayın Başbakan ve AKP hükümeti ile, ABD’de yaşayan Hoca Efendi ve cemaati arasında, ABD’ye karşı takınılan tavır hususunda fikir paralelliği bulunuyordu. “Van münit”ten sonra bu paralellikte bozulma emareleri görülmeye başladı.
Sayın Başbakan, “Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz” diyerek Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı’na karşı yaptığı çıkışla, dolaylı olarak ABD’ye de karşı çıkmış oluyordu. Çünkü, ABD büyük İsrail, İsrail ise küçük ABD demekti.
Bu tavır, ABD’de yaşayan Hoca Efendi’nin ve yakınlarının tasvip ettikleri bir tavır olmamıştı. Zira Türkiye’ye gelmesine hiçbir engel kalmamasına rağmen, Hoca Efendi Türkiye’ye gelmeyi değil ABD’de yaşamayı tercih ediyordu. O bakımdan, küçük ABD’nin aleyhinde sarf edilen “Van minüt” sözünü, bu cenahın içten içe tasvip etmediği, zihinlere gelmiyor değildi.
Gerçi AKP ile aralarında meydana gelen bu düşünce ayrılığı açıktan açığa dile getirilmiyordu. Ama meselâ, Sayın Başbakan’ın “Van münit” demesine rağmen, Hoca Efendi “İyi yaptı” demiyordu.
İki taraf arasındaki bu düşünce ayrılığı her ne kadar dışarıdan hissedilmese de hiç kimse bilmiyor değildi. Ama tamamen gün yüzüne çıkması için bir vesile lâzımdı. Nihayet o vesile de yaşandı ve bu düşünce ayrılığı gün yüzüne çıkmış oldu.
Bu vesile, tahmin ettiğiniz gibi Gazze’ye insânî yardım için yola çıkan Mavi Marmara gemisi hadisesi idi.
Her ne kadar insan şeklinde gözükseler de insanlıktan uzak olan İsrail askerlerinin Mavi Marmara’da gerçekleştirdikleri insanlık dışı hareketleri hepiniz biliyorsunuz; tekrarlamaya lüzum yok.
Bu yaptıklarını hem azılı bir Türkiye düşmanı oldukları için hem de insan olmadıkları için yaptılar.
Ama bundan önce yapmak istedikleri başka bir şey daha var: Gazzelileri toptan öldürmek...
Bunu açıktan yapamadıkları için Gazze’ye yiyecek-içecek ve ilaç sokmuyorlar ki Gazzeliler kendiliklerinden ölsün.
Zaruri ihtiyaç maddelerini kendileri yasakladıkları gibi, başkalarının getirmesine de izin vermiyorlar. Gazze’ye insani yardım getirenlere onun için düşmandırlar.
Öldürmeyi iyi bilen İsrail, uluslararası sularda insanları öldürdü. Türk bayrağını indirip yerlerde sürükledi, çiğnedi. Beyaz bayrak çekip teslim olan insanları bile öldürmeye devam etti…
Şimdi...Bu olan bitenleri göre göre, bile bile, hâlâ “Mavi Marmara gemisi yola çıkmadan önce İsrail’den izin almalıydı” demenin bir mânâsı olabilir mi?
a- Mavi Marmara, İsrail topraklarına mı girecekti ki İsrail’den izin alınsın?
b- Uluslararası sulara girmek için İsrail’den izin istemek, “Bu suların sahibi sizsiniz” demek olmaz mıydı?
c- İzin istense bile, zaten baştan ambargo koyan, beyaz bayrak çekenleri bile tarayan İsrail’in izin vermeyeceği baştan belli değil mi?
d- İsrail’in dışında bir ülke olan Gazze’ye yardım götürmek için niçin İsrail’den izin istenmeli?
İstenmedi ve insan olarak insânî yardımla yola çıkıldı. Ama İsrail de İsrailliliğini yaptı.
Türkiye devleti ise halkını da arkasına alarak gerekeni yaptı ve onlara karşı çıktı. Tabii ki hükümet de…
Sayın Başbakan, hükümetin başı olarak İsrail’e şiddetle karşı çıkarken, Hoca Efendi, “İsrail’den izin istenmeliydi” şeklinde acaip bir söz söyleyerek Sayın Başbakan’la aynı düşüncede olmadığını ortaya koyuyordu.
Geçmişte Ecevit’in partisini destekleyen, şimdi de Mavi Marmara’nın yola çıkış şeklini yanlış bulan Hoca Efendi, evli milletvekili bir kadınla adı çıkan ve sonunda genel başkanlıktan olan Baykal’ı geçmiş olsun diyerek teselli etmişti...Bu gelişmeleri takip edenlerin zihninde, şu soruya benzer sorular meydana geliyor:
Şimdi başta her ne kadar Ecevit ve Baykal yoksa da, İsrail ve ABD hakkında AKP ile düşünce farklılığına düştüğü görülen Hoca Efendi, yoksa yeni bir imaj sergilemeye çalışan CHP’ye mi yanaşmaya başlıyor?..
Sayın Arınç ise, Hoca Efendi’nin Mavi Marmara’nın gidişini tenkidini değerlendirirken, “Hoca Efendi ne söylediyse doğrudur” diyor.
Ancak, biz bu sözü, yanlış ve yanılgıdan ibaret bir söz olarak kabul etmeye mecburuz. Çünki her söylediği doğru olan, sadece peygamberlerdir.
Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) hakkında Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruluyor:
“O arzusuna göre konuşmaz. O(nun sözleri/hükümleri ilhamdan) vahiyle bildirilenden (ve vahye uygunluktan) başka (bir şey) değildir.” (Necm sûresi, âyet: 3-4)
Demek ki mesele Sayın Arınç’ın dediği gibi değilmiş.
Hoca Efendi de bizler gibi yanılanlar grubundandır. Nitekim yanılmıştır.
Sayın Arınç da hatadan münezzeh değildir. Hoca Efendi hakkında söylediği sözde o da yanılmaktadır...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi