Duygu ve diplomasi
BAŞBAKAN Erdoğan, “eksen kayması”nı reddediyor. Batı’ya verdiği önemi yansıttığı için bu reddedişi sevinçle karşılıyorum. Fakat, Türkiye ile Batı arasında sorunlar çıkabileceğini yazan gazeteleri Başbakan’ın “İsrail’den talimat alıyorlar” diye suçlamasını kaygıyla karşılıyorum.
Şu sözler Sayın Başbakan’ın:
“Açın bakın İsrail basınına, inadına aynı şeyleri söylüyorlar. İsrail destekli uluslararası basın da aynı şeyleri söylüyor. Talimatı aynı yerden alıyorlar...”
Peki, terörün tırmandığı ve daha da tırmanacağı bir konjonktürde ABD ile ilişkilerimizde problem işaretleri ortaya çıkıyorsa akılcılığın gereği nedir?
Bunları görüp gidermeye çalışmak değil mi? Ama “İsrail’in talimatı” diye bakarsanız bu işaretleri doğru okumak da çözüm üretmek de çok zor olur.
Talimat değil uyarı!
Önce, Sayın Başbakan’ın da güvendiği iki gazeteden örnek vereceğim. Sabah‘ta Ömer Taşpınar, Washington’dan yazdığı analizde “Obama yönetiminin yani ABD devletinin” son gelişmeler üzerine Türkiye’ye bakışını anlatıyor:
“Buradan bakınca tablo maalesef pek parlak değil. Obama yönetimi Türkiye konusunda gittikçe büyüyen hayal kırıklığı yaşıyor... Hayal kırıklığı ve öfke devreye giriyor...”
Değerli bir uzman olan Taşpınar başımızdaki terör belasını ve Ermeni sorununu da hatırlatarak ABD’nin artık Türkiye’ye “stratejik ortak” gibi değil, “al gülüm ver gülüm” politikasıyla bakmaya başladığını yazıyor! (Sabah, 14 Haziran)
Yine Washington’dan yazan değerli bir gazeteci, Ali Aslan, “Amerika’nın bir süredir Türkiye’ye ciddi bir şamar vurmaya can attığını”, stratejik nedenlerle kendisini tuttuğunu yazıyor ve terör konusunda ABD’den aldığımız “anlık istihbarat”ın önemini hatırlatıyor! (Zaman, 11 Haziran).
Milliyet’te diplomasi uzmanı arkadaşımız Semih İdiz’in yazdıkları da bunlardı! İdiz de ABD ile “stratejik ortak” olmanın sağladığı “güvenlik şemsiyesi”nin önemine dikkat çekiyordu!(Milliyet, 12 Temmuz)
Bu yazılanlara “İsrail talimatlı” denilebilir mi?!
‘Benzerlik’ yanılgısı
Önce bilimsel bir kural: Dış benzerlikler organik ilişki kanıtı olamaz!
Kemalist yazarlar da Erdoğan’ın ve Gül’ün konuşmalarıyla, Amerika’daki Neo-Con’ların “Ilımlı İslam” yazıları arasındaki ‘benzerlik’leri yan yana koyarak Ak Parti’yi “emperyalizm işbirlikçisi” diye suçlamışlardı!
Ben o zaman da ‘benzerlik’ metodunun yanlış olduğunu defalarca yazmıştım.
Hükümet, Türkiye’nin AB üyeliğini canla başla istiyor değil mi? Bunu İsrail de destekliyor. Erbakan ise böyle ‘benzerliklere’ bakarak iktidarı “siyonistlerden talimat almak”la suçlamıyor mu?!
Batı ile ilişkilerimizde ortaya çıkan pürüzleri İsrail gazeteleri de Türk gazeteleri de haber yapar elbette. Fakat İsrail gazeteleri Türkiye’nin Batı’dan kopmasını körüklemek niyetiyle, Türk gazeteleri ise Batı’yla ilişkilerimizin düzeltilmesi niyetiyle yazmış olamaz mı?
Öyledir zaten...
Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün “ya bilgisizlikten, ya kötü niyetten” şeklindeki sözlerini de yadırgadığımı belirtmeliyim. ‘Niyet okumak’ yerine, “yanlış yorum” falan demesi daha şık olmaz mıydı?
Duygusallık boyutu
Sayın Başbakan’ın bir sözü vardır; “Devlet idaresinde duygusallık olmaz!”
Çok doğru fakat “Yüreğimiz kan ağlıyor, yüreğimizi ortaya koyduk, insanın çıldırası geliyor, Yavuz Selim’in kemikleri sızlar” gibi sözleri öfke ve coşkunun ifadesi değil midir?
“Atatürk’ün kemikleri sızlar” diyerek de “Yavuz’un kemikleri sızlar” diyerek de rasyonel diplomasi yapmak zordur.
Dış ilişkilerimizi bütün coğrafyalarla geliştirmek çok iyidir de siyasi çatışmaya sürüklenmek tehlikelidir.
Temel endişem, doğru yolda giderken Türkiye’nin bir kazaya maruz kalması ihtimalidir.
İç bünyemiz çok mu sağlam? Hangi kazaya ne ölçüde dayanıklıyız?!
‘İyi niyetle’ ve tarihe not düşmek için yazıyorum bu satırları.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.