Erdoğan ve Kılıçdaroğlu
TBMM Bakanı Mehmet Ali Şahin, AKP ve CHP liderlerinin buluşmasından memnun olacağını söylemişti. Kılıçdaroğlu’nun cevabı “her zaman görüşürüm” oldu.
Baykal olsaydı, Meclis Başkanı’nın bu sözlerine nasıl karşılık verirdi? Tahmin etmek zor değil; Başbakan’ın görüşme talebine “kameraya kaydedelim” diye karşılık vermişti!
Kürt meselesi gibi seksen yıllık hayati bir problemde Başbakan’ın söyleyeceklerini seçim meydanlarında kullanacaktı, belli ki.
Erdoğan ve Kılıçdaroğlu görüşürlerse, bundan ‘flaş kararlar’ çıkmaz tabii. Önemli olan siyasette kavga uslubunun yerine diyaloga açık, sağlıklı bir dilin hâkim olmasıdır.
Kılıçdaroğlu elbette hükümeti eleştiriyor ama dilini ölçülü tutuyor, diyaloga açık görünüyor. Bu tavrı kendisine puan da kazandırıyor.
İki liderin görüşmesi konusunda Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın teşvik edici konuşmalar yapması elbette sevindiricidir.
Fakat Erdoğan sert, haşin uslubunu devam ettirirse!.. Sadece roller değişmiş olur, siyasi hayatımız sakin ve rasyonel bir iklime yine kavuşamaz.
Bir iktidar ülkenin uzun vadeli geleceği için bugün şok yaratan kararlar alırsa, muhalefetin tepkisi ölçülü olmalıdır. İktidar da muhalefetle iyi ilişkilerde bulunmaya her zaman özen gösterek bu iklimi sağlamalıdır.
Temel mesele budur.
Lider ve imaj
CHP’li Şahin Mengü’nün dünkü gazetelerdeki sözleri doğrudur; “Baykal kalsaydı oylarımız yüzde 22’yi geçmezdi” diyor!..
Gerçekten, liderlerin yıllar içinde veya birkaç kritik olayda yerleşen imajı zamanla değişmiyor. ‘Kronik’ hale geldikten sonra da oylarında büyük sıçramalar olmuyor.
Erdoğan’ın almakta olduğu yüksek oranlı oylarda; Demirel, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Erbakan gibi sağ kanat liderlerinin yerleşmiş ve aşağıya doğru giden imajlarının rolü büyüktür.
Öyle bir süreçte, “yeni lider” Bahçeli 1999 seçimlerinde yüzde 18 oy almıştı ki, Türkeş döneminde hayal bile edilemezdi.
Eski liderlerin yıpranmışlığı ve 2001 krizi, “yeni lider” ‘gömlek değiştiren’ ve kucaklayıcı konuşmalar yapan Erdoğan’ı 2002 seçimlerinde iktidara getirdi.
Geleneksel bürokrasi-halk çatışmasının derinleştiği 2007 seçimlerinde yüzde 46 oy aldı.
Bugün Erdoğan, partisinin asli tabanı dışında hemen bütün sosyal ve siyasi kesimlerle, hatta köşe yazarlarıyla, hatta ve hatta muhafazakâr yazarlarla sert, öfkeli polemiklere giriyor!
“Öfkeli, sert, uzlaşmaz” imajı yerleşirken sağ oylar o kadar düşmez ama Erdoğan’ın Başbakan olarak yapacağı siyasi girişimlerde ihtiyaç duyacağı sosyal ve siyasi iklim müsaitliğini bulması zorlaşır. Zorlaşmakta zaten...
Türkiye için fırsat
Türkiye yönetilmesi zor bir ülkedir, ikinci iktidar dönemlerinde bütün başbakanlarımız sinirli olmuştur, sinirlerini kontrol etmek zorunda kalmıştır.
Dostları Erdoğan’a da sert sözlerden, öfkeli usluptan sakınmasını tavsiye etmelidir.
Ülke açısından birleştirici olmanın da, siyaset açısından diyalog ortamını geliştirmenin de yolu, iktidar ve muhalefet liderlerinin dilinin ölçülü olmasıdır.
Dikkat; kavga ortamı, etnik ayrışmayı bile derinleştirir!
Kılıçdaroğlu’un sakin ve diyaloga açık dili, iktidar muhalefet ilişkilerini normalleştirmek bakımından Türkiye için bir fırsattır. Başbakan da sakin ve diyaloga açık bir dil geliştirmeli, siyasi hayatımız normalleşmelidir.
Siyasetin normalleşmesi herkesin sinirleri için iyi gelir nitekim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.