Devletin girdiği yer!..
İstanbul’a her inişimde, en güzel yıllarımı geçirdiğim Sultanahmet’e uğrarım.
Bu sefer de öyle yaptım.
Camisinde bir vakit namazı kılmak, köftecisinde karın doyurmak, kuşlarla paylaşılacak mısırın sütlüsünü seçmek için kazana eğilmek, rengarenk macunlardan sardırmak, bu arada 3-5 turistten “Ben seviyoğ Turkiya, torkiş raki, sis kebap veri veri gut” iltifatları işitmek iyi gelecekti de...
Ah devlet!..
Gözün kör olmasın!..
•
UKOME diye bir dalga var.
Bir devlet aygıtı; bir adet Büyükşehir Belediye Başkanı, on adet müdür;
Milli Savunma’dan, Jandarma’dan, Emniyet’ten, Sahil Güvenlik’ten, Karayolları’ndan, Demiryolları’ndan, Hava Meydanları İşletmesi’nden birer baş...
Bunları yan yana getirdim mi, “UKOME” denilen bir canlıyı oluşturuyorlar!..
Bu UKOME, son toplantılarından birinde;
“Sultanahmet’i araç trafiğine kapatalım mı anasını satiiim” diyen bir kellenin teklifini görüşmüş...
“Efendim, yüksek malumlarınız olduğu üzere, Sultanahmet en turistik bölgelerimiz arasında yer almaktadır!..”
- Eeee?..
“Her yıl 10 milyon yabancı, 20 milyon kadar da yerli turistin ziyaret ettiği (Kes rakamları, doğrusunu bilen yok nasılsa..) Sultanahmet’te araç yoğunluğu büyük problem oluşturmakta, her yıl çok sayıda yerli ve yabancı turist bu yoğunluktan dolayı merkezimize şikâyetlerde bulunmaktadırlar!..” (Yalanını yiyim!..)
•
Bir sivri akıllı yüzünden araç trafiğine kapatılmış mı Sultanahmet...
Sahilden yukarıya, yukarıdan aşağıya, Topkapı Sarayı’nın etrafına gidiş, giriş, çıkış yok.
Fırsattan istifade saati 10 liraya (on milyon eski parayla) yükseltilmiş otoparklar tıklım tıklım...
Sultanahmet civarındaki kriz, İstanbul’u tamamen kuşatmış; oradan kurtul, Sirkeci yakalıyor; Cağaloğlu, Beyazıt filan felç.
•
Baktık; bizim arabanın burun dibinde iki adet Ankaralı; “Dışişleri Protokol”den iki araç...
Tam karşımızda Dışişleri, her iki yanımızda kapılarımızı ortalamış iki taksi, geride minibüs, tam ortamızda da Büyükşehir Belediyesi’nden iki görevli.
Bana bakıyor; “Abi şöyle kır!..”
“Kır mı? Neyi kırcam kardeşim!..”
“Abi hi hi hi, çok şakacısın. Kır dedikse, şöyle hafiften sağa gel!..”
“Evladım; sağa gel dediğin iki buçuk santim mesafe.”
“Abi sen kır!..”
“Kırmıyom laaaaan. Gel de sen kır!..”
•
Sıkıştık kaldık mı orada...
Turist otobüsleri filan, protokol araçları, “sarı basın kartını” sallayarak kendisine yol açacağını zanneden ben salak, belediyenin adamları...
•
“Sucu”su da hazır bölgenin:
“Abi, yanmışsın!.. Al da serinle!..”
“Kaç para!..”
“Bir abi!..”
“Ne lan, Hilton mu burası!.. Çeşmeden doldurmuşun, bi milyona dayıyon!..”
“Canın sağolsun abi, ver beşyüz al!..”
“Iıııh... Almıyom!..”
•
Açıl ulan trafik!..
Millet aşağıda; küfürü basıyor…
UKOME’nin alayı nasipleniyor küfürlerden!..
Ben, tarafgirim ya; “Sayın Başkan iyi insandır. Gayretlidir. Bu işte de kusurlu değildir. O ne bilsin; akıl verenlerde suç” filan diyorum...
Kızıyorlar!..
Dövecek gibi, hatta daha kötü şeyler yapacak gibi bakıyorlar!..
•
Devlete bak; nereye girse, orası perişan oluyor!..
Ne iyiydi Sultanahmet; gelen geçiyordu.
Trafik akıyordu; “arabam çekilir” korkusu, vatandaşı uygun ve tehlikesiz bir park yeri aramaya itiyordu.
Uzak veya yakın; her bir kul buluyordu yolunu.
•
UKOME denilen dalga, Sultanahmet’i kapattı.
İstanbul şoförünün kendi yöntemleriyle hallettiği “problem” şimdilerde, Sultanahmet’i geçilmez; çevresini ulaşılmaz, trafiği iyice içinden çıkılmaz hale getirdi.
Devlet!..
Ne güzel; Sultanahmet’e tam girdi!..
Şimdi, Sultanahmet de geçilmez!..
ASKER ATEŞ AÇTI, İKİ ÖLÜ!..
Al bu da Devlet’lik haber...
Hatay’ın Hassa ilçesine bağlı Çardak yaylasında kekik toplayan köylüleri terör örgütü mensubu sanarak ateş açmış bizim kahraman asker...
Sonuç:
İki şehit, bir gazi!..
Harikaaa!...
250 kişilik terörist grubunu “çoban” sanan “asker”; kekik toplayan vatandaşları da “terörist” sanmış!..
Teröristi çoban sandığı için öldüremeyen kahramanlarımız; terörist sandığı kekik toplayıcılarını şehit etmiş!..
Ne denir ki;
Vatan sana canım feda!..