İmtihan, evlilik ve çocuk
Her halimizle imtihandayız. Allah, mal verir imtihan eder, malı alır imtihan eder, çocuk vermez imtihan eder, çocuk verir imtihan eder, verdiği çocuğu alır imtihan eder. Evlilik hayatı ile, eşimizle, işimizle, çocuklarla imtihan ediliriz.
“Sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık. Bakalım sabredecek misiniz?” (Furkan Suresi: 20)
Nasıl bir çocuk yetiştireceğiz, nasıl bir çocuk olacağız?
Bu dünyaya “nefsî arzuları tatmin ile zevk ve lezzet” almak için değil, insanî ve ulvî duyguları yüceltmek, mükemmelleştirmek, potansiyel yeteneklerimizi ortaya çırmak için gönderilmişiz.
Evlilik, yalnızca nefsî arzuları, “kuvve-i şeheviyeyi” tatmin için meşrû kılınan bir müessese değildir. Zaten yalnız nefsî, behimî, hayvanî duygulara yönelik bir faaliyet, insaniyetin iflâsıdır.
Ki, böyle bir anlayış, hedonizmi, yani zevkkolikliği getirir. Bu da, zahmet ve acılardan kaçmayı; çocuk bakımı, eğitimi ve geçim gibi sıkıntılara katlanmamayı; bu da aile müessesesini toplum hayatından silmeyi netice verecektir.
Aynı şekilde, “özgürlük ve serbest hayat” düşüncesi, kişileri çoluk-çocuk, aile bağları ile bağlanma meylinden uzaklaştıracak ve dolayısı ile gayr-i meşrû hayatı palazlandıracaktır. Gayr-i meşrû hayatın, başta fertleri, aile müessesesini ve sosyal hayatı perişan ettiği, kasıp-kavurduğu, çökerttiği apaçık görülüyor.
Eğer temelleri hayâ ve iffete dayalı aile müessesesi kurulamazsa, şu korkunç sonuçların doğacağı muhakkak:
* Gayr-i meşrû, tamamen başıboş bir hayatta düzen, dolayısıyla huzur ve mutluluk yoktur.
İmtihan, evlilik ve çocuk
A+ | A-
Her halimizle imtihandayız. Allah, mal verir imtihan eder, malı alır imtihan eder, çocuk vermez imtihan eder, çocuk verir imtihan eder, verdiği çocuğu alır imtihan eder. Evlilik hayatı ile, eşimizle, işimizle, çocuklarla imtihan ediliriz.
“Sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık. Bakalım sabredecek misiniz?” (Furkan Suresi: 20)
Nasıl bir çocuk yetiştireceğiz, nasıl bir çocuk olacağız?
Bu dünyaya “nefsî arzuları tatmin ile zevk ve lezzet” almak için değil, insanî ve ulvî duyguları yüceltmek, mükemmelleştirmek, potansiyel yeteneklerimizi ortaya çırmak için gönderilmişiz.
Evlilik, yalnızca nefsî arzuları, “kuvve-i şeheviyeyi” tatmin için meşrû kılınan bir müessese değildir. Zaten yalnız nefsî, behimî, hayvanî duygulara yönelik bir faaliyet, insaniyetin iflâsıdır.
Ki, böyle bir anlayış, hedonizmi, yani zevkkolikliği getirir. Bu da, zahmet ve acılardan kaçmayı; çocuk bakımı, eğitimi ve geçim gibi sıkıntılara katlanmamayı; bu da aile müessesesini toplum hayatından silmeyi netice verecektir.
Aynı şekilde, “özgürlük ve serbest hayat” düşüncesi, kişileri çoluk-çocuk, aile bağları ile bağlanma meylinden uzaklaştıracak ve dolayısı ile gayr-i meşrû hayatı palazlandıracaktır. Gayr-i meşrû hayatın, başta fertleri, aile müessesesini ve sosyal hayatı perişan ettiği, kasıp-kavurduğu, çökerttiği apaçık görülüyor.
Eğer temelleri hayâ ve iffete dayalı aile müessesesi kurulamazsa, şu korkunç sonuçların doğacağı muhakkak:
* Gayr-i meşrû, tamamen başıboş bir hayatta düzen, dolayısıyla huzur ve mutluluk yoktur.
* Doğan çocukların babası belli olmaz. Soylar karışır, nesiller tanınmaz olur. İnsanî ilişkiler ve akrabalık bağları tamamen kopar. Babası belli olmayan çocuklar korumasız, aile şefkatinden mahrum, nafakasız, ruh ve beden sağlığı bakımından zayıf yetişir. Çocukların kime ait olduğu belli olmadığından, miras meselesinde karışıklıklar çıkar. Hukuklar zayi olur.
* Kadınla erkeğin ortak mahsulü olan çocuğa, sadece anne bakmak zorunda kalır. Veya onu bir mabedin avlusuna terk edecek veya bir yuvaya verecektir. Şu halde, çocuk, anne-baba şefkatinden, aile eğitimi ve terbiyesinden mahrum kalır. Aile kurumu olmayınca, sosyal hayat çöker. Akrabalar arası, sevgi, saygı, hürmet, yardımlaşma hayal bile edilemeyecektir.
* Sınırsız hürriyet mânâsındaki serbest hayat, kıskançlıkların azmasına; kavga, yaralama, hatta cinayetlere kadar varan hâdiselere sebebiyet verecektir.
* Doğan çocukların babası belli olmaz. Soylar karışır, nesiller tanınmaz olur. İnsanî ilişkiler ve akrabalık bağları tamamen kopar. Babası belli olmayan çocuklar korumasız, aile şefkatinden mahrum, nafakasız, ruh ve beden sağlığı bakımından zayıf yetişir. Çocukların kime ait olduğu belli olmadığından, miras meselesinde karışıklıklar çıkar. Hukuklar zayi olur.
* Kadınla erkeğin ortak mahsulü olan çocuğa, sadece anne bakmak zorunda kalır. Veya onu bir mabedin avlusuna terk edecek veya bir yuvaya verecektir. Şu halde, çocuk, anne-baba şefkatinden, aile eğitimi ve terbiyesinden mahrum kalır. Aile kurumu olmayınca, sosyal hayat çöker. Akrabalar arası, sevgi, saygı, hürmet, yardımlaşma hayal bile edilemeyecektir.
* Sınırsız hürriyet mânâsındaki serbest hayat, kıskançlıkların azmasına; kavga, yaralama, hatta cinayetlere kadar varan hâdiselere sebebiyet verecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.