Y. Bülent Bakiler

Y. Bülent Bakiler

Diyarbakır’dan yükselen mübarek sesler

Diyarbakır’dan yükselen mübarek sesler

Diyarbakır’dan, Batman’dan Şanlıurfa’dan, Mardin’den yükselen mübarek sesler

Yıllardan beri bir ses bekliyordum. İsrafil’in sûru gibi, bizi kendimize getirecek, ayağa kaldıracak bir ses! “Yeter artık!“ diyecek “Bu sokak, çıkmaz sokak!“ diye haykıracak, “Oyuna geliyoruz! Cehlin, gafletin kurbanı oluyoruz!“ diye söze başlayacak bir yiğit ses bekliyordum.
Lise ve üniversite yıllarımda çok yakın Kürt asıllı arkadaşlarım oldu. Bana kardeşim kadar yakındılar. Bu vatanın, bu milletin, bu bayrağın birlikte sevdalılarıydık. Devletimizi, ordumuzu ve bütün mukaddeslerimizi sevmekte, yüceltmekte, korumakta... birbirimizden hiçbir farkımız yoktu. Hep atbaşı koşan küheylanlar gibiydik. Onlardan bir ses bekledim. Gelmedi.
Devlet hayatımızda yıllarca aşkla-şevkle çalışan Kürt asıllı bürokratlar biliyordum. Memuriyet hayatımızın hemen her kademesinde çalışan, devlet hayatımızda milletvekili, bakan, başbakan, Cumhurbaşkanı olarak hizmet veren Kürt asıllı siyasîlerimiz oldu. Onlardan, onların çocuklarından, akrabalarından bir ses bekledim ama hüsrana uğradım.
İş hayatımızın hemen her kademesinde büyük işletmeler kuran, Doğu Anadolu’dan çok Batı Anadolu’muzun en güzel şehirlerinde, sayfiye merkezlerinde sultanlar gibi, hükümdarlar gibi yaşayan Kürt asıllı iş adamlarımızdan bir yiğit ses bekledim çıt çıkmadı.
Bindiğimiz dalı, ayan-beyan kestiğimiz ortadaydı. Bir büyük, bir kanlı felakete doğru kaydığımız doğruydu. Ben hep bu gaflet ve ihanet uykusundan bizi uyandıracak bir ses bekliyordum. İsrafil’in sûru gibi bizi silkeleyecek, kendimize getirecek bir ses!
Beklediğim ses nihayet Diyarbakır’dan yükseldi... Diyarbakır deyince, nedense benim aklıma ilk önce Süleyman Nazif geliyor. Edebiyat dünyamızda, ona, kelimelerin serdarı diyorlardı. Türkçe’mizdeki kelimeleri bir kılıç gibi kullanan, mükemmel bir edip, ama müthiş bir vatansever, müthiş bir karakter, müthiş bir asalet örneğiydi. İstanbul 1918 tarihinde, Fransız kuvvetleri tarafından işgal edildiğinde, şehre bir beyaz at üzerinde giren generale ve onun şahsında bütün müstevli güçlerin ordularına Kara Bir Gün başlıklı yazıyı Diyarbakırlı Süleyman Nazif yazdı. Kelimeleri kurşundan farksızdı. Süleyman Nazif’in Batarya ile Ateş kitabı bulunup okunmalıdır.
Diyarbakır’da, geçen pazartesi, 99 sivil toplum kuruluşu, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası önünde toplanarak, Süleyman Nazif asaleti ve kahramanlığıyla bir açıklamada bulundu. DTSO Başkanı Galib Ensarioğlu‘nun okuduğu bildiride denildi ki: “Hiç kimseden korkumuz yok. Operasyonlar dursun. PKK hemen eylemsizlik kararı alsın!“
Bana göre bu açıklamanın Kara Bir Gün yazısından hiçbir farkı yok. Süleyman Nazif ne kadar yiğit, asil, vatansever bir kişi ise Galib Ensarioğlu da o kadar yiğit, asil ve vatansever bir başkandır. Onu ve Diyarbakır’ın 99 sivil toplum kuruluşunu bütün gönlümle alkışlıyorum. Diyarbakır’dan sonra Batman’dan 83, Şanlıurfa’dan 45, Mardin’den de 45 sivil kuruluşumuz Diyarbakır’ın bu yiğit haykırışına katıldı. Batman’daki, Şanlıurfa’daki, Mardin’deki sivil kuruluşlarımızı da, onların yiğit temsilcilerini de yeni Süleyman Nazif’ler olarak biliyor ve alkışlıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Y. Bülent Bakiler Arşivi