Saadet’te tarihi Kongre’ye doğru...
Vakit gibi bağımsız bağlantısız bir gazetenin, anketlerden pek de parlak sonuçlarla çıkamayan Saadet’e ve Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’a geniş yer ayırması, “Bu partide hayat var” dedirtiyor.
Sadece bu mu?..
Önümüzdeki hafta sonu gerçekleştirilecek Büyük Kongre öncesi Numan Kurtulmuş’un bünyeye katmak istediği bazı isimlerin, -başta Demirel olmak üzere- bazı derin devlet önde gelenleri tarafından engellenmesi de buna ilave.
Derin devlet, Saadet’i istemiyor.
Daha da doğrusu, Kurtulmuş’un başında bulunduğu Saadet’i istemiyor!..
•
Numan Kurtulmuş; siyasete yepyeni bir üslup getirdi; yapıcı eleştiri getirdi.
Bilgi getirdi.
Sokaktaki vatandaş; “Türkiye’de ya bir, ya da iki lider var. Bunlardan biri Recep Tayyip Erdoğan. İkincisi varsa eğer, o da mutlaka Kurtulmuş” diyor.
•
Saadet, Kurtulmuş’la birlikte, ülke yönetiminde etkili olmaya başladı.
Sayın Erdoğan’ın “İsrail politikasında”, Kurtulmuş etkisini rahatlıkla görebiliyoruz.
Yine, muhalefet liderleri içinde sadece Numan Kurtulmuş, “IMF ile anlaşma imzalamaması” konusunda etkili uyarılarda bulundu Başbakan’a.
Bulundu ve IMF ile anlaşma imzalanmamasında etkili olanlar arasında yer aldı.
•
Bunlar iyi.
Üslup iyi.
Seviye iyi.
Lâkin bu iyiliklerin, “oy patlamasına” dönüşebileceğini söylemek -şimdilik- hayli zor.
Bugün için böyle bir rüzgarın etkisi altında değiliz.
Dıştan bakış, içten bakıştan çok daha sağlıklıdır; daha isabetlidir.
Ben, dışarıdan bakan bir gazeteci olarak; mevcut GİK ve Divan yapısının, aktif olmadığını, hele hele proaktif hiç olmadığını görüyorum.
“Çok konuşup, çok az iş yapıyor” desem, itiraz gelir mi acaba?..
•
Bir Yüksek İstişare Kurulu var.
Camianın duayenleri Oğuzhan Asiltürk, Recai Kutan, Şevket Kazan, Yasin Hatipoğlu, Temel Karamollaoğlu ve Fehim Adak’tan oluşan Yüksek İstişare Kurulu’nun hangi fonksiyonu ifa ettiğini; Genel Başkan’a hangi konularda, hangi katkıları sağladığını ben bilmiyorum...
Bunun örneklerini dile getirene de rastlamadım.
Bu Kurul...
Mesela “Ergenekon operasyonları” konusunda ne düşünmektedir?..
“ETÖ” gündemiyle ilgili olarak Sayın Genel Başkan’a ne gibi katkılarda, tavsiyelerde bulunmaktadır?..
ETÖ-PKK bağlantısı konusunda neler düşünmektedir?..
“Açılım” meselesine bakışı nedir?..
Öte yandan;
Numan Bey; bu Kurul’a danışmakta mıdır?..
Bunları ben bilmiyorum.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “Kurulun yapısı Siyasi Partiler Kanunu’na aykırı” ikazından sonra yeni bir oluşumun “düşünüldüğünü” haber aldık.
Yeni oluşumun adı; “Yüksek İzleme Komitesi” olacakmış.
Ve üç aşağı beş yukarı “Yüksek İstişare Kurulu”nun işlevini görecekmiş.
Sayın Kurtulmuş’un buna hiç de sıcak bakmadığını tahmin etmek güç değil.
Olacağı şu:
Yüksek İstişare Kurulu üye sayısı 6’dan 15’e çıkacak.
Ve bunun gerçekten de “sadece” istişareyle ilgilenen bir kurul olması sağlanacak.
Bu 15 üyeyi Genel Başkan teklif edecek, GİK onaylayacak.
Yeni dönemde, Başkanlık Divanı’nda önemli değişiklikler bekleniyor.
Vitrinde “yüzde 50” civarında yenileşme sürpriz olmayacak.
(“Dost incitmiş olmamak için” isimlere girmiyorum.)
•
Genel İdare Kurulu (GİK) yapısında da önemli bir revizyon öngörülüyor.
Halihazırda 75 GİK üyesi var; bunların 40 kadarı partiye neredeyse hiç gelmiyor.
Çalışmalara katılmıyor.
Düşüncelerini dile getirmiyor.
Genel seçime doğru hızla gittiğimiz bu süreçte, böyle bir yapıyla sonuç alınamayacağını düşünen Saadet Partililer, çok daha dinamik bir yapı talep etmekte.
Genel seçimden, Sayın Recai Kutan’ın aldığına yakın bir oyla çıkarsa, Sayın Kurtulmuş’un liderlik iddiası büyük darbe alacak.
Bu yapıyla, pek de parlak bir neticenin alınamayacağına dair kanaatin gittikçe yaygınlaştığı bir dönemde, “duayenlerin” ön açmasıyla gerçekleştirilecek bir “hamle” siyasetteki dengeleri önemli ölçüde etkileyebilir.
Ha bu arada;
Yeni arayışlar içindeki Sayın Kurtulmuş’un “yeni zannedilen” zararlılara da dikkat etmesinde fayda var.
Bunlardan biri de Mehmet Bekaroğlu;
“Milli Görüş’ün esas partisi AK Parti’dir” demiş!..
•
Bir şeyler yapmaya çalışırken...
“Kontrolsüz güç, güç değildir” gerçeğini gözardı etmemek lazım.
BAŞBAĞLAR VE SİVAS!..
Başbağlar’da katledilen Müslümanları anma merasimine ilk defa bir Bakan katıldı.
Sayın Faruk Çelik’i hassasiyetinden dolayı tebrik etmiş olalım.
Merasime katılmış olmasından ziyade; “Başbağlar ve Sivas aynı senaryonun ürünüdür” demesini önemsedim Sayın Bakan’ın.
“Tam isabet!..”
Tezgahçıların bir bölümü şu anda “ETÖ” davasından içeride!..
Diğerlerinin de yakasına yapışmak, devletin “namus borcu!..”
•
Bu arada; Sivas olaylarından dolayı “pisi pisine” yatmakta olanlar var.
Başbağlar ile Sivas’ı aynı eller planladıysa, onlar niye yatıyorlar?..
Gerçekleri ortaya çıkartmak, gerçek suçluları içeri alıp, mağdurları kurtarmak devletin “namus borcu!..”
RAPORTÖRÜN RAPORU VE MAHKEMENİN KARARI
CHP, MHP, BDP, PKK bloğu, Anayasa değişikliğine şiddetle karşı çıkmaya devam ederken, Anayasa Mahkemesi Raportörü “CHP’nin başvurusu reddedilsin!” dedi.
“Yasalaşma süreci tamamlanmadan paket iptal edilemez.”
İmzalanmamış sözleşme iptal edilemez.
Kıyılmamış nikahın “boşanma davası” olamaz!..
Ne aptalca bir tartışma!..
Anayasa Mahkemesi’nin “referandumu” iptal etmek gibi bir “hataya” imza atacağını, atabileceğini “bunca acı tecrübeye” rağmen tahmin etmiyorum.
Duyumlarıma, aklımdan geçeni ekledim.
Ve böyle bir tahminde bulundum.
Bir kez de biz “şişmiş” olalım!..