Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Türk İneği” artık AB vatandaşı!..

“Türk İneği” artık AB vatandaşı!..

Seyretmemiştim... Tarım Bakanı Mehdi Eker’in kahvaltısına giderken, gazetelere yansıdığı kadarıyla muttali oldum.
Emekliliğe hazırlanan Pek Muhterem Genelkurmay Başkanı; “Bugüne kadar ne dedimse arkasındayım” diyor!..
“Boru onlar boru” lafının hâlâ arkasında!..
Masaya yumruk vurup, “posta koyuşunun” arkasında.
Ağlama duvarının önündeydi, lâkin ritüelin arkasında!..
¥
Yine arkasında olacaktır;
“Halka darbe planı”nın “polis tarafından” servis edildiğini öne sürüyor ve de “Polis hakkında soruşturma açıldı. Bu soruşturmanın sonucunu merak ediyorum” diyor.
Paşa’nın arkasında durduğu mevzu ne çürük;
“İşin aslına değil de fesline” kim bakar; Batı Çalışma Grubu’nu da iki kahraman; Bülent Orakoğlu ve Kadir Onbaşı ortaya çıkartmamış mıydı?..
¥
Paşa’nın daima arkasında olacağı bir başka değerlendirmesine göre de şu PKK denilen pek “ballı” bir örgüt.
Şans paçalarından akıyor Öcalan ve adamlarının!..
Ne mevzu;
Muhterem Paşa şanssızlıktan yakınıyor!..
Evet; sınırlarımızdan ikiyüz ellişer kişilik gruplar halinde girmeleri, kahraman Mehmetçiğimizi “Peygamber Ocağı”ndan alıp götürmeleri, DTP’li vekillerin aracılığıyla geri vermeleri, terörist değil de “çoban” zannedilmeleri hep PKK’nın şansı ve TSK yönetiminin şanssızlığı!..
Asker baskın yerken; olan bitenden habersiz bir şekilde iki gün boyunca golf oynayan malum şahsın varlığı da PKK’nın şansı mıydı acaba?..
Ya Paşam; lütfen bırakın bu işleri!..
O hep şikayet ettiğiniz dogmalara saplanmayınız; şans manş yoktuuuur!..
Ne şansı; hemen her baskın öncesi baskının gerçekleşeceği ilgili birimler tarafından bildiriliyorsa ve buna rağmen baskın basanın ya da kahrolası örgütün oluyorsa, şans bunun neresinde!..
İhmal, ne zamandır şans oldu?..
Mehmetçiklerimizi şans eseri mi şehit veriyoruz yani?..
“Amma ballı bir örgüt, tam göçertecez şey oluyor!..”
Yok ya…
Böyle bir şanssızlık var ise; darbeler nasıl gerçekleşti?.. Nasıl başarıldı?..
Ordu’dan binlerce subay astsubay atılmadı mı; “yargısız infaz” metoduyla.
Bu işlemler “başarıyla” kemale erdirildiğine göre…
Atılanlar “şanssız”, atanlar “şanslıydı” zaar!..
Ve şansa atılmış atılanlar!..
Bir de şu: Şans denilen meret, bir PKK’da mı var!..
¥
Bir de Sayın Paşam;
PKK’nın bitirilememesinin en büyük sebebi olan “faile meçhullerin” failliğinden yargılanan “asker”i müdafaa etmeniz…
Bu tavrınız “şans” mı, yoksa büyük bir “şanssızlık” mı?..
Daha net ifade edeyim; “talihsizlik mi?!”
¥
“Elbette” diyorsunuz; “Her orduda hata yapan çıkar, bizde de hata yapanlar olmuştur. Önemli olan bunları ortaya çıkartmaktır!..”
Hah işte!.. Bizim de dediğimiz bu!..
Kim üzerindeki üniformayla TSK’ma ihanet ediyorsa, onları ortaya çıkartmak vatan görevidir!..
Ortaya çıkartmak, yargılatmak ve yargı sürecine saygı göstermek!..
Yargılanan kişileri savunmak…
Paşam…
Bu ne talihsizliktir!..
¥
Abi, sen önce karakolunu koru!..
Mevzini koru…
Geleni geçeni, çoban sanma!..
İşi “Şansa” bırakma!..
“PKK amma da ballı örgüt” lafı…
Tamı tamına hurafe!..
Zihnini dogmalara teslim etme!..
Lâik ol, çağdaş ol!..
“Şansın” yeri mi varmış, modern dünyada!..
Ha, emeklilik hali başka…
O dönemde, bolca briç oynarken, efendim Okey oynarken vesaire şans dediğinizden lazım olacak belki…
Lâkin üniformanın sorumluluğu “şans”a pay bırakmamayı gerektirir!..
Başarısızlığı şanssızlığa bağlayan ise, üniformasını çıkartmalıdır…
Ve de şansını başka yerde mesela Marmaris, Bodrum taraflarında aramalıdır!..
Kolay gelsin!..
TARIM BAKANI İŞİ ŞANSA BIRAKMAMIŞ!..
Paşa şanssızlıktan şikayet ededursun, sabah kahvaltısında Ankara Temsilcileriyle bir araya gelen Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker; AB ile “Gıda faslı”nı açmak için neler yaptıklarını anlatırken, “Çalışan, işini ciddiyetle yapan, engeller ne kadar çetin olursa olsun başarır” mesajını vermiş oldu.
Ben AB’ye kayıtsız şartsız teslimiyete elbette karşıyım. Lâkin; “AB kritirlerine uyum”un da bazen faydalı olduğuna inanmaktayım.
Şu gıda güvenliği mesela, fevkalade önemli.
Elin gavuruna “fazla sıkıştırıyor” diye kızıyoruz ama…
Gırtlağımızdan ne kontrolsüz gıdalar geçmekte.
Batılı “şanslı olduğu” için yemiyor bolca denetimden geçmiş ürünü.
Bizimki de şanssızlıktan değil.
Denetlersen olur, çalışırsan olur!..
Türk, maalesef, zorlama olmadan “hijyen” filan takmıyor.
Avrupa Birliği ise, Türkiye gibi insanı akışkan, hareketli bir memleketten “zararlı” ürünler habire ülkesine girsin, bizdeki “bize bişey olmaz abi” mantığı onları da yemesin diye, kılı kırk yarıyor.
Türkiye’nin, özellikle doğu sınır komşuları dikkate alındığında “denetimsiz hayvan girişine” fevkalade müsait bir ülke olduğu ortada.
Sabahleyin iki saat boyunca birlikte olduğumuz Bakan Eker; uzun uzun “gıda” faslını açmak için ne gibi çalışmalar yaptıklarını anlattı.
Birileri, “AK Parti AB işini tavsattı” diyedursun; üç sene boyunca gıda güvenliği yasasını çıkartmaktan 27 milyon büyük, 5 milyon da küçükbaş hayvana kimlik belgesi yerine geçen çifter küpe takmaya, “şap” vakalarını sıfırlamaya ve bunun sonucu olarak BM’ye bağlı Salgın Hastalıklar Ofisi’nden ‘sağlam’ raporu almaya, gıda işletmelerinin alayını tasnif etmeye kadar bir dolu iş yaptıklarını… Ve üç yıllık kılı kırk yarıcı çalışmanın karşılığı olarak Gıda faslını açtırdıklarını anlattı Sayın Bakan…
Bu işlerin şansla filan alakası yok… Çalışana veriyor Allah!..
Bu gıda faslının açılması, can boğazdan gelip gittiğine göre, fevkalade önemli.
Bir de şu önemi var; Avrupa Birliği’nin sınırları taaaa Hakkari’ye, Van’a, Ağrı’ya kadar genişlemiş oluyor böylece.
Bizim inekler, öküzler, koyunlar, keçiler bugüne bugün Avrupa Birliği üyesi olmuş durumda.
AB standartlarında sağlık hizmeti alıyorlar; “refahları” bile takip ediliyor; efendim; seyahat ettikleri otobüs pardon kamyon hijyenik mi, kaç kişilik gruplar halinde götürülüyorlar, ne yiyor, ne içiyorlar…
Her bi şey AB’nin güvencesi altında.
“Şanslı inek”lerimiz; bizden evvel girdiler AB’ye…
Darısı başımıza!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi