Türkiye Cumhuriyeti Devleti keşke laikliği uygulasa...
Cemaat, topluluk demektir. Araplar bir topluluk için, kavim terimini kullanırlar. Cemaat cemi kelimesinden alınmıştır. Cemi, en az ikiden fazla kişinin oluşturduğu birlik demektir. Buna göre, cemaatin birlik anlamını ifade ettiğini söyleyebiliriz.
En büyük birlik devletin oluşturduğu birliktir. Ancak bu birlik aynı zamanda teşkilatlanmış olan birliktir. Bu birliğin gücü ve fonksiyonları diğer bütün birliklerden daha fazladır.
Devletin topluma karşı görevleri vardır. En önemli görevi birlik ve bütünlüğü sağlamaktır. Bu çerçevede din özgürlüğünün önünü açmak ve dini hayatı sağlamaktır. Din denilince bundan sadece İslam dinini anlamamalıyız. Bütün dinler devletin garantisi altındadır ve öyle olmalıdır.
Özellikle halkının % 99’u Müslüman olan bir toplumda devletin Müslüman nüfusa karşı sorumluluğunun çok daha büyük olduğunu ifade etmeliyiz.
T.C. Devleti dinlere karşı aynı mesafede durur. Bunu İslam’dan almıştır. Çünkü Selçuklular ve Osmanlılar döneminden beri devlet dinlere aynı mesafede durmakta ve vicdan özgürlüğünü sağlamaktadır.
Ancak, Cumhuriyet kurulduktan epey sonra devletin yapısına laiklik ithal edilmiş ve bu ilke anayasamıza da girmiştir. Laiklik maddesinin anayasaya girmesi onun uygulanıyor olması demek değildir.
Türkiye Cumhuriyeti’nde laiklik din ve vicdan özgürlüğüne, dindarlar anlamında bir katkıda bulunmamıştır. Eskiden olduğu gibi dinlere özgürlük tanınmıştır.
Ancak bundan halkın % 99’unun mensup olduğu İslam dinini istisna etmek gerekir. Çünkü laiklik, İslam noktasında Müslüman vatandaşlara bir şey kazandırmamıştır. Daha başka bir ifade ile laiklik Müslümanlar için değil, diğer dinler için işlemiştir.
Özellikle de laiklik hiçbir dine inanmayanlara, ateistlere ve bazı mezheplere özgürlük tanımıştır. Laiklikten en çok hiçbir dine mensup olmayanlarla ahlakı bozmak için elinden geleni yapanlar yararlanmıştır, denilse yanlış söylenmiş olmaz.
Laik Türkiye Cumhuriyeti, Müslümanlara dini özgürlük yerine kısıtlamalar getirmiş ve dini hayatın hem öğretilmesi hem de yaşanmasında inanılmaz daraltmalar yapmıştır.
Ne devlet alanı içinde ne de sivil alanda Müslüman vatandaşların doğru inanmaları için doğru bilgilendirilmelerine ne de inandıklarının gereğini yerine getirmelerine bir katkısı olmamıştır.
Hayır, katkısı olmamakla kalmamış, belki bu konuda baskı adına ne yapmak gerekiyorsa yapmıştır; halen de yapmaya devam etmektedir. Eski bir Cumhuriyet Başsavcısının, insanlar dinlerini internetten ve gazetelerden öğrensinler yaklaşımı bu düşüncemizin delillerinden biridir ve tüyler ürperticidir.
Bir devlet yetkilisi, Müslümanların dinlerini internetten öğrenmelerini tavsiye edebilir mi? Tıpkı şunun gibi; Türk halkı tıbbı internetten öğrensin, sağlık bilgisi ve tıbbi ihtiyacını oradan karşılasın yahut edebiyat öğrenmek için internete başvursun, edebiyat okullarına ne gerek vardır? Yahut mühendis yetiştirmek için masraf yapmaya ne gerek vardır, köy ustaları inşaat yapıyor ya? Demekten farksızdır.
Bu sadece devletin laiklik anlayışının bir tezahürüdür. Bunun birçok tezahürü vardır. Okullarda okuyan öğrencilerin % 99’u Müslüman’dır. Buna göre İslam dinini en iyi şekilde öğrenmek ve özellikle Kur’an öğrenimini okulunda görmek ve dini vecibelerini okurken de yerine getirmek zorundadırlar. Devlet buna imkân vermemektedir.
Bunun gibi, devlet memurlarının ibadet hayatına göre bir mesai düzenlemesi yapılmamaktadır. Memurların ibadet hayatı asla dikkate alınmamaktadır. Memurlar ibadet yapıyorlarsa bunu kaçak olarak bir köşede ifa etmek ve mesainin dışına çıkmak zorundadır. Halen namaz kılan memurlar namazlarını kanunsuz olarak kılıyorlar.
Cuma günleri Cuma namazlarının kılınması için de bir mesai düzenlemesi asla yoktur. Diğer günler nasılsa Cuma günlerindeki mesai aynıdır. Memurların Müslüman olmaları asla dikkate alınmamaktadır.
Oruç ibadeti için de özel bir düzenleme yoktur. Ramazan’dan önceki mesai düzenlemesi ile Ramazan’daki mesai düzenlemesi arasında hiçbir fark yoktur.
Hac, yoluna gücü yeten Müslümanlara farzdır. Ama, Türkiye’deki Müslümanlar için hacca göre bir düzenleme yoktur. Sadece sivil ve emekli olan vatandaşlar isterlerse istedikleri zamanda hac görevini ifa edebilirler.
Görüldüğü gibi, laikliğin Müslümanlar üzerinde olumlu bir etkisi yoktur ve olmamıştır. Daha başka bir ifade ile T.Cumhuriyeti’nin programında laiklik uygulaması yoktur. Sadece anayasa ve kanunlarda laiklik yer almaktadır. Bu da Batı’ya göstermek için yapılmış bir düzenleme olduğunu gösteriyor.
Bunun tersini savunanlar olursa onlarla bu konuyu tartışmak isteriz. Keşke Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlet olsa ve Müslümanlar da bu laiklikten pay alsalar… Laiklik sadece ateistler için ve canının çektiği gibi, nefsinin arzularını istediği gibi yerine getirmek isteyenler için vardır. Temennimiz, laikliğin Müslümanlar için de uygulanmasıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.