Bülent Arınç mı doğru söylüyor Oktay Ekşi mi?
Geçenlerde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın bir açıklaması oldu. Dedi ki: “Hiçbir CHP’li, 27 Mayısla ilgili olumsuz tek cümle konuşmaz. Çünkü 27 Mayısın doğrudan şeriki (ortağı) olan CHP’nin o darbedeki rolünü, herkes çok iyi bilir!“
Bülent Arınç’ın bu beyanına, CHP’den önce Oktay Ekşi’den itiraz geldi. Hürriyet’in başyazarı Oktay Ekşi, “Gerçi CHP’nin geçmişinin hesabını vermek bize düşmez“ diyerek alelacele kaleme sarıldı: “Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, anlaşılan o tarihlerde Türkiye’de değilmiş. Aksi halde dün “CHP, 27 Mayısın doğrudan doğruya ortağıdır“ demez 12 Eylülden söz ederken de, CHP’nin 12 Eylülden önceki olayların sorumlusu olarak bilinmesine rağmen (...) yargılanmadığını“ iddia etmek gibi bir yanlış yapmazdı...” diye yazdı. Breh! Breh! Breh!
Oktay Ekşi, soy-sop bakımından çok koyu bir CHP’li olduğu için partisine ima yoluyla olsun bir tarizde bulunulmasına tahammül edemiyor.
27 Mayıs, bayağı bir hükûmet darbesiydi ve o darbeyi CHP’nin teşvikiyle, ordu içindeki CHP zihniyetli subaylar yapmışlardı. 27 Mayıs darbesi yapıldığında, ben Ankara Hukuk Fakültesi’nin son sınıfında idim. Mısır’daki sağır sultan gibi, ben de görüyor, duyuyor ve biliyordum ki, halkın oylarıyla iktidara gelemeyen CHP, kendi zihniyetindeki subayları binbir türlü yalanla, dolanla, iftirayla... kandırarak iktidara taşınmayı plânlamaktadır. Çünkü 1950 yılında yapılan seçimlerde DP meclise 487 milletvekiliyle girmişti. CHP 63 milletvekilinde kalmıştı. 1954 seçimlerinde DP’nin 503, CHP’nin 31 milletvekili vardı. 1957 seçimlerinde ise DP: 428, CHP 178 milletvekilliği kazanmıştı.
Kabul ederim ki, bu neticelerin alınmasında, seçim kanununda yapılan değişikliğin çok büyük tesiri oldu. Çünkü, 1946 yılına kadar seçimler, açık oy gizli tasnif esasına göre yapılıyordu. Seçimler bittikten sonra, 3-5 kişi bir odada bir araya gelerek oyları sayıyor sonra da o sandıkta herkesin CHP’ye oy kullandığı ilân ediliyordu. 1950 yılında sistem değişti. Eğer 1950-1954-1957 yıllarında yapılan seçimlerde de “açık oy gizli tasnif” sistemi uygulansaydı CHP rahatlıkla iktidar olur, 27 Mayıs felâketi de yaşanmazdı.
27 Mayıs darbesini yapan subayların bir kısmıyla, daha sonraki yıllarda çok yakın görüşmelerim oldu. Mesela A.Türkeş, benim nikâh şahidimdir. Aynı kürsülerde Muzaffer Özdağ’la birlikte çok konuştuk.
Bir gün ona sordum: “27 Mayıstan önce İnönü’nün tasvibini aldınız mı?” Cevabı kelimesi kelimesine şöyle oldu:
“-Buna hiç gerek duymadık. Çünkü İsmet İnönü, bütün konuşmalarıyla askerî bir hareketten yana olduğunu ortaya koyuyordu!”
Hindistan’dan döndükten sonra A.Türkeş’i, Gaziosmanpaşa’daki evinde Metal-İş Federasyonu Genel Başkanı Kaya Özdemiroğlu’yla ziyaret ettik. Bize dedi ki:
“- 27 Mayıs sabahı, radyodaki bildiriyi okuduktan sonra, doğru Et-Balık Kurumuna gittim. CHP iddia ediyordu ki: DP iktidarı üniversite öğrencilerini Et-Balık Kurumunda yem haline getiriyor. Depoları birer birer açtırdım. Bir tek üniversiteli cesedi bile bulamadım. O zaman anladım ki biz CHP’nin ve komonistlerin yalanlarına uyarak darbe yapmışız! Bizim 13 Kasımda, 14’ler olarak MBK’dan koparılışımızın başında, CHP’li olmayışımız geliyor!”
Oktay Ekşi, âdeta bir din haline getirdiği CHP zihniyetini bir tarafa bıraksa da, namusluca bize açıklasa: 27 Mayıstan önce bütün insaf duygularımızı patlatan yalanları, iftiraları kimler uyduruyordu? Ve duvarlara yazılan, oradan gazete sütunlarına geçen CHP+Gençlik+Ordu=İktidar formülü kimlerin marifetiydi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.