Yargı’da neler oluyor?
YARGI tarafsız olmalıdır, halbuki olaylar yargıda “taraf”ların çarpıştığı izlenimini veriyor.
Dahası, yargıdaki çarpışma, HSYK’daki çarpışmaya paralellik gösteriyor!.. YARSAV ile Demokrat Yargı dernekleri arasındaki çatışmayı çeşitli yargı kararlarında da görüyoruz!
“Bizden” olan ve olmayan hâkim ve mahkeme algılamaları kamuoyunda gittikçe yaygınlaşıyor ve adalete güven zedeleniyor.
Tecrübe ve bilgi birikimiyle bu tabloyu gidermede en büyük sorumluluk yüksek yargıda olduğu halde, yüksek yargıda da “taraflılık” görüntülerine tanık oluyoruz.
Bu nasıl tarafsızlık?
Nazlı Ilıcak, YARSAV’ın ünlü üyelerinden bir yargıç için “işgüzarlık yaptı” diye yazınca Yargıtay’ın ilgili dairesi bunu “özgürlük” saymıyor, hakaret sayıyor, Ilıcak’ı tazminata mahkûm ediyor...
Ama Baskın Oran için “yabancı güçler tarafından... Maddi ve manevi olarak satın alınmıştır” denildiğinde, Yargıtay’ın aynı dairesi bu hakareti “özgürlük” sayıyor!..
Yüksek yargı, tazminat kararlarıyla ceza yargısına müdahale ediyor!..
Adalet Bakanı, darbe soruşturmaları hakkında “suç örgütleri konusunda nereye kadar uzanırsa oraya kadar gidilmesi” şeklinde açıklama yapıyor, Yargıtay’ın aynı dairesi bunu “yargıyı etkilemek” sayıyor, tazminata hükmediyor! Karara muhalefet eden bir hâkim ise Susurluk vakasının üzerine gidilmediği için örtülü kaldığını hatırlatıyor.
Kaldı ki, adalet bakanları yargı işlemlerine karışamazlar ama adalet hizmetlerinin düzgün yürütülmesi, suçla ve suç örgütleriyle mücadele konularında siyaseten sorumludur ve bu çerçevede elbette konuşurlar.
Ama yüksek yargımız bunu suç sayarken, YARSAV’ın belirli davalar için bildiriler yayımlayarak, gövde gösterisi halinde duruşmaları izleyerek yaptığı eylemleri “yargıyı etkilemek” olarak görmüyor, aksine, kameraların karşısına yan yana çıkıyorlar.
Tutuklama salgını
Öte yandan, 31’i halen muvazzaf olan 102 general hakkındaki “yakalama” kararıyla yeniden gündeme gelen başka bir adli süreç... Halen askeri görevlerinin başında bulunan komutanların “kaçacağı”ndan ve toplanmış delilleri karartacağından şüphelenmek için hangi sebepler olabilir?!
Mehmet Haberal hakkındaki suçlamayı ve savunmasını “Suçum Ne?” adlı kitapta okudum, niye hâlâ tutuklu olduğunu anlayabilmiş değilim.
Dosyaların ayrıntılarında her tutuklama için sebepler olabilir ama şu bir gerçektir: Türkiye’de tutuklamalar “tedbir” gibi değil, “erken ceza” gibi uygulanıyor. Tutukluluk/mahkûmiyet oranlarına ilişkin istatistikler de kamuoyunda gittikçe yaygınlaşan bu endişeye hak verdiriyor.
İzaha muhtaç başka bir husus; aynı davalarda toplu tahliye kararlarını veren iki nöbetçi hâkimin HSYK tarafından Ekim 2009 Kararnamesi’yle bu davalara bakan mahkemelere atanmış olmalarıdır!
HSYK atamalarında ne kavgalar yaşanmıştı, neyin kavgasıydı, unuttuk mu?
Siyasi kanaat ve duruşlar yargıyı ilgilendirmez. Yargının görevi “siyaseten doğru” olandan yana, “siyaseten yanlış” olana karşı olmak değildir.
Yargı için tek doğru vardır, o da “tarafsız” olmak, hukuku evrensel anlamıyla uygulamaktır. Bu noktada itibarı zedelenmekte olan yargıya itibarını kazandırmak, öncelikle hâkim ve savcıların omuzlarındaki bir vebaldir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.