Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

KÂLÛ: BELÂ! DEDİLER: EVET!

KÂLÛ: BELÂ! DEDİLER: EVET!

Her hangi bir dîni göndermede bulunmak değil amacım; sâdece toplumsal hafızada yer etmiş köklü ve çağrışımı geniş bir tabirle konuya girmek istedim. Ayrıca, referandumu, “bezm-i elest” ile özdeşleştirecek kadar ölçüsüz biri olmadığımı, cümle âlem de bilir. Ama lafın sonunu da bekleyin lütfen.
Şurası bir gerçektir ki, 1876 Kanun-ı Esasî’sinden bu yana, ilk kez bir Anayasa, topyekûn halk tarafından tartışılıyor. Sonuçta “evet” de çıksa, “hayır” da çıksa, kazanan taraf, demokrasi ve topyekûn halk olacaktır. 1876’dan beri, gerek Kanun-ı Esasî, gerek Teşkilat-ı Esasiye ve gerekse Anayasa, adı ne olursa olsun, hiçbir toplumsal uzlaşma metni, halkın tartışması ile yürürlüğe girmemiştir.
1876 Kanun-ı Esasi’si, 28 kişiden oluşan komisyon tarafından hazırlanmış ve 23 Aralık 1876 günü ilan edilmiştir. Yani, değil kamuoyunun tartışması; seçilmiş temsilciler tarafından bile tartışılmamış; tam aksine Kanun-ı Esasi ile kurulan meclis, 19 Mart 1877 günü açılmıştır. Yani, önce Anayasa çıkmış; sonra meclis kurulmuştur.
1921 Teşkilat-ı Esasiye’si, Birinci Meclis tarafından oluşturulmuş ve kamuoyunca tartışılmamıştır. Yani, Teşkilat-ı Esasiye’yi halk tartışmamış; temsilciler tartışmışlardır. Bu meclis de, 2 sene sonra 1 Nisan 1923’te feshedilmiştir.
1961 Anayasası, darbecilerin oluşturduğu bir komisyon tarafından hazırlanmış ve halk oyuna sunulmuştur. İstersen kabul etme!.. Süngü ensene dayanmışken, sıkıysa tartış ve sıkıysa “hayır” oyu ver!.. Kabul edildi tabii…
1982 Anayasası farklı mıydı?.. O da 1961 Anayasası gibi, tüm toplum kesimlerince tartışılmadı… “Hayır” demenin yasak olduğu bir dönemde, tartışmanın adı bile anılmadı.
Ne Anayasa türü metinlerin orijinalleri ve ne de bunlarla ilgili değişiklikler halkın tamamı tarafından tartışılmıştır.
1981 Anayasası ile ilgili olarak bugüne kadar 16 kez değişiklik yapılmıştır. Bunların hiçbiri halkın tartışmasıyla değil, temsilcilerinin tartışmasıyla kabul edilip yürürlüğe girmiştir.
Uzun sözün kısası, 1876’dan beri, yani tamı tamına 134 yıldan beri ilk kez bir Anayasa metninin oluşmasında, doğrudan halk karar vermektedir. Daha ileri gidelim. 1876’dan önce, bir Anayasa meselesi olmadığına göre, Türk tarihinde, bir Anayasa metni, aracısız ve dolaysız olarak, ilk kez halkın oyuyla oluşturulacaktır. Bu “doğrudan demokrasi”nin bir örneği olarak muhteşem bir değişim-dönüşümün müjdecisidir. Şu anda, ilk etapta, Anayasa metni kadar yaşanan süreç de çok önemlidir. Çünkü bu süreç, bizzat demokrasinin toplumsal kılcal damarlara kadar işlemesinin ilk adımıdır.
12 Eylül 2010 referandumu, sadece 1982 Anayasasıyla değil, 1961 Anayasası zihniyetiyle ve onun kurumlarıyla hesaplaşmanın da ilk adımıdır. Bu referandum ile partizan cumhuriyetçilerin surlarında mukaddes mi mukaddes bir demokrasi gediği açılmak üzeredir ve tekerlek tümseği aşmıştır. Artık totaliter-darbeci rüzgâr ne yandan eserse essin!..
Düşünebiliyor musunuz, 134 yıldan beri, doğrudan ve ilk kez doya doya “evet” veya “hayır” diyebileceğiz. Değişiklik tekliflerini az bulsak veya beğenmesek bile, sırf bu sürecin sağladığı özgürleşme için “Belâ: Evet” demek gerekmez mi?
Evet…
O andaki gibi; beşerî olan her şeyin başladığı o ilk andaki gibi…
Bezm-i elest’teki gibi…
Yepyeni özgürlük şafağının tebellür etmeye başladığı bir anda…
Demokrasimizin gerçek demokrasiye evrilme ufkunun ışımaya başladığı bir anda…
Partizan cumhuriyetçilerin, darbecilerin, seçkincilerin dayattığı Anayasa’nın tarihe havale edilmesinin ilk adımının atıldığı bir anda…
O soru sorulur:
Değişim istiyor musunuz?!.
Demokrasi ve gerçek cumhuriyet istiyor musunuz?!.
Darbeleri ve darbecileri mahkûm etmek istiyor musunuz?!.
Partizan cumhuriyetçi zihniyeti 20. yüzyıl müzesinde sergilemek istiyor musunuz?!.
O zaman:
Kâlû: Belâ!.
Dediler: Evet!.

Benim gibi, Fuzûlî’nin “Men isterem belâyı, çü ister belâ meni” mısraını yaşama felsefesi edinmiş “belâ-perest” birinden, başka ne bekliyordun Bahtiyar?..


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi