Rusya’da serbest de, Türkiye’de niye yasak?
Hiç düşündünüz mü? Ve düşünmeye değmez mi? Lenin, Stalin, Marks gibi çağdaş firavunların, nemrutların, şeddatların, komünizmin, sosyalizmin, ateizmin pençesinde 70 yıl inim inim inleyen Rusya’da başörtüsü serbest, Türkiye’de yasak!
Rusya’da yöneticilerin çoğunluğu inançsız, ateist olduğu halde üniversite, okullar ve resmî kurumlarda serbest. Yüzde 99’u Müslüman ve idarecileri dindar olan Türkiye’de, evde ve sokak dışında her yerde başörtüsü yasak! 12 yaşından küçük çocukları Kur’ân kursuna göndermek yasak! Vs., vs. Şimdi şu ifadelere göz atar mısınız?
Moskova metrosunda 35 yıl boyunca hep başörtüsü ile çalıştığını söyleyen mühendis Zeytuna Hudayberdiyeva, “Eğer inanıyorsanız ve başörtüyü takmak istiyorsanız, Rusya’da kimse size karışmaz. Elhamdülillah hiçbir zaman örtümden dolayı sorunlarla karşılaşmadım. Ve bu konuda kimse bana memnuniyetsizliğini ifade etmedi” dedi.
Eşi Maksud ile birlikte hep Moskova’da yaşadığını aktaran Hudayberdiyeva, ülkede her zaman dinî vecibelerini rahatlıkla yerine getirdiklerini belirtti.
Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev’in geçen yıl ziyaret ettiği bir ilkokulda başörtülü minik bir öğrenciyle poz vermesi, ülkede hoşgörünün ve özgürlüğün simgesi şeklinde basına yansımıştı.1
Bu haber karşısında: Utanmak mı gerekir! Çarpılmak mı gerekir! Terk-i diyar edip Rusya’ya yerleşmek mi gerekir! Yoksa neden bu böyle deyip kendimize gelmek, ona göre vaziyet almak mı gerekir!
Son maddeyi tercih edeceğimize göre, soruyu tekrar edelim: Rusya’da serbest de, Türkiye’de niye yasak? Rusya’da tabular yıkıldı da, Türkiye’de neden ayakta, neden gönüllerdeler? Ve neden deccalizmin bekçiliğini dindarlara yaptırıyorlar?
Yoksa “deccalizmin merkez üssü” Türkiye olduğundan mı? İslâmî literatürde deccal, yalan söyleyen, aldatan, karıştıran, din, iman, ahlâk namına bir şey bırakmayan, dinsizliği ilim, kanun, silâh, asker, devlet ve eğitim yoluyla icrâ eden, dindarlara işkence eden kişi anlamına gelir. Deccal’in ortaya çıkması kıyamet alâmetlerindendir.
Bildiğiniz gibi, biri “insanlık“, diğeri de “İslâm âlemi“nde zuhur eden iki deccal var. Peygamberimiz (asm), “Otuz kadar yalancı Deccal çıkmadıkça Kıyamet kopmaz. Bunlardan her biri Allah’ın elçisi olduğunu zanneder”2 buyurur.
İslam deccalı, dünya deccâlından daha dehşetlidir. Neden? Çünkü, dünya deccâlleri, bozulmuş, tahrif edilmiş, dolayısıyla hükümleri iptal edilen dinleri tahrip eder. Süfyan ise, hak dine, Kur’ân’a hücum edip, dini imanı yasaklar. İslâm ahlâkının esaslarını cebren ve hileyle kaldırır. Aldatarak, münafıkâne iş görür. “İslâmı, Müslümanları kurtaracağım” der, bütün hocaları aldatır, kendisine duâcı eder, yanına alır. Aldatamadıklarını etkisiz hâle getirir...
Bediüzzaman Said Nursî der ki: “Ölmüş gitmiş, dünyadan ve hükümetten alakası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir hadis–i şerifin ihbariyle Kur’ân’a zararlı bir adam çıkacak demiştim.”3 Yine “Ben Hicaz’da da, Mekke’de de olsam, Türkiye’ye gelmek lâzımdı“ der.
Bugün verilen kavgaların, mücadelelerin, tartışmaların yasakların temelinde deccâliyet vardır. Karşısında da Mehdiyyet! Ferâsetli mü’min, hadis-i şeriflerde haber verildiği gibi, “Deccalla siyasetle baş edilemez. Ancak, iman, Kur’ân nurlarıyla mukabele edilebilir“4 hakikatini anlar. Öyle ya, siz Marksizmi, komünizmi, sekülarizmi, ateizmi vs. siyasetin hangi malzemesi, hengi prensibi, hangi doneleri ile durdurabilirsiniz?
Öyle ise, siyasetin oyalamaca-boyalamaca, cazibedar labirentlerinde vakit geçirmeden, iman-Kur’ân hakikatleriyle donanıp deccalizmle mücadele etmek gerekmektedir.
Dipnotlar:
1-Yeni Asya, 30.07.2010.
2-Tirmizi, Fiten 43, Ebu Dâvud, Melâhim 16.
3-Emirdağ Lahikası c. I, s. 278.
4-Tarihçe-i Hayat, YAN, s. 131.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.