İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımıza açık mektup -2-
Sayın Kadir Topbaş! Görmediğim Avrupa ülkesi kalmadı. İstanbul’daki bu başıboşluğa, bu dağınıklığa, hiçbir Avrupa ülkesinde şahid olmadım. Patrona Halil ve arkadaşları, İstanbul’daki Lâle Devrine son vermişlerdi. Anadolu’muzun çeşitli şehirlerinden ve kasabalarından İstanbul’a gelen bazı vatandaşlarımız da, İstanbul’un ve İslâmın bütün inceliklerini ve güzelliklerini boğazlıyorlar. Yani onlar bizim yeni Patrona Halillerimizdirler. Meselâ ben de çeşitli vesilelerde görüyorum ki, bu kardeşlerimiz, çöp kutularının ne işe yaradıklarını bile henüz öğrenememişlerdir. Bu bakımdan, mesire yerlerinde, yemek yedikleri alanlar, adeta bir mezbelelik haline geliyor. Yemek artıklarını, kavun-karpuz kabuklarını, su şişelerini, kola kutularını... 2-3 metre önlerinde veya arkalarında bulunan çöp kutularına atmayı akıllarına getiremiyorlar. Peki bu vatandaşlarımıza İslâmın temizlik, güzellik, incelik... olduğunu kim öğretecek?
Singapur’da, sokakta sakız çiğnemek bile yasaktır. İsviçre’de Leman Gölü’ne tüküren bir işçimize, polisin para cezası yazdığına şahit oldum. Hiçbir yerde, bizdeki bu başıboşluk, bu çirkinlik yoktur. Acaba siz, belediye olarak, vatandaşlarımızın cumartesi ve pazar günleri o güzelim sahil boylarımızda piknik yapmalarını yasaklayamaz mısınız? Yasaklamanız mümkün değilse, yeterli miktarda kadın ve erkek memurlarınızı görevlendirerek bu yeni Patrona Halillere, umumi yerlerde, nasıl oturulup kalkılacağını ve bilhassa çöp kutularının oralara niçin konulduğunu, ne işe yaradıklarını öğretemez misiniz? Öğretemeyiz diyorsanız, kapalı yerlerde sigara içenlere 60-70 lira para cezası kesiliyor. Siz de milletimizi bütün dünya milletleri önünde küçük düşüren ve İstanbul’umuzu ahmakça çirkinleştiren bu vatandaşlarımıza 6-7 lira para cezası yazdıramaz mısınız? Avrupa’da, kabuklu yemiş satan dükkanlar, mutlaka iki gözlü kesekâğıtları kullanmaktadırlar.
Bizde 3-4 kişinin yan yana oturup ayçekirdeği çıtlattıkları bankların önü, görgüsüzlüğün, terbiyesizliğin, ahmaklığın dikenleri olarak yüreğimizi kanatmaktadırlar. Acaba siz de, belediye olarak kabuklu çerez satan dükkanlara, iki gözlü kesekâğıdı kullanmak mecburiyeti koyamaz mısınız?
Ben, 20 yıldan beri, yaz aylarını Büyükada’da geçiriyorum. Büyükada en az 40 milletin gözü önündeki bir yer. Büyükada her yıl, bir önceki yıla göre daha çok kirleniyor. Sebebi, Cumartesi-Pazar günleri o taşralı vatandaşlarımızın hücumuna uğramasıdır. Lütfen sadece bir pazar gününüzü hem o sahil şeridini hem de Büyükada’yı görmeye ayırın. Büyükada’da, Belediye binasının tam arkasındaki yeşilliklere öğle yemekleri için serilen vatandaşların, arkalarında bıraktıkları iğrenç manzarayı bir de siz gözlerinizle görün.
Biliyor musunuz adanın eski sakinleri o taşralı vatandaşlar çekilip gitmeden dışarı çıkmıyorlar. Ada Belediyesi, Recep Koç Caddesinde, bisiklete binmeyi bile yasaklayamıyor. Bütün bu sıkıntıların üzerine, bir de vapur seferlerinin yasaklanması bindi. Geçenlerde Büyükada-Bostancı seferini yapan bir motorun, kayalıklara saplandığını duymuşsunuzdur. O motor batabilirdi. Yolculardan en az yüz kişi boğulabilirdi. Bunun acısını siz de duyardınız Sayın Başkan. Adalara üvey evlat muamelesi yapmayınız lütfen. Vapur seferlerinin konulmasına yardımcı olunuz. Saygılarımla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.