Peki emekliler neden tutuklan(a)mıyor?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül daha önceden açıklanmayan bir şekilde Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’u kabul edip 1,5 saat görüşünce, akıllara bugün başlayacak Yüksek Askeri Şûra toplantısı geldi.
Cumhurbaşkanı Gül, İstanbul’da idi ve sabah saatlerinde Ankara’ya döndükten kısa süre sonra Başbuğ ile görüşmüştü. Görüşmede Balyoz davası çerçevesinde haklarında ‘yakalama’ kararı verilen görevi başındaki Türk Silahlı Kuvvetleri üyeleri konusu da vardı; bunların bir kısmının terfi durumu Şûra’da görüşülecekti.
Bir süredir AK Parti ve hükümet saflarından ‘Bu subaylar terfi ederse Başbakan Tayyip Erdoğan Şûra Başkanı sıfatıyla imzalamasın’ ya da ‘Cumhurbaşkanı Gül onaylamasın’ sesleri yükseliyordu.
Diğer yandan Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, eski ve yeni Ceza Muhakeme Kanunu arasındaki ‘yakalama-tutuklama’ farklılığının Şûra tarafından ortaya konulacak bir tür ‘içtihat’ ile çözüleceğini söylüyordu.
Terfi durumlarının Şûra’da görüşüleceği general-amiral düzeyindeki 11 subayın hiçbiri zaten birinci sırada terfi beklemiyor. Yani normal koşullar altında terfi etmemeleri değil, etmeleri sürpriz olurdu.
Sorun Şûra değil, başka bir şey
Diğer yandan bu subayların tamamı tutuklansa ve terfi edemese ordunun komuta planlamasını etkileyeceği düşünülmeli. Unutmamalı ki 27 Mayıs 1960 darbesinden birkaç ay sonra bu ordu 275’i general olmak üzere 7 bin 200 subayını bir günde emekliye ayırdı, tümenlere albaylar, tugaylara yarbaylar, binbaşılar komuta etti, yine de kısa sürede kendisini toparladı.
Demek ki sorun, Şûra’da Balyoz davasında adı geçen ve haklarında yakalama kararı alınmış
subayların terfi etmesi değil
Ama Gönül’ün dediği gibi Şûra bir içtihat oluşturacak.
Normal durumda, dört yıl görev yapmış her tuğgeneralin dosyası otomatik olarak Şûra üyeleri önüne geliyor. Görevdeki sürelerini tamamlamış tüm, korgeneral ve amirallerin de öyle... Bu bir seçenek değil. Ancak dosyanın görüşüp hakkında karar verilmesi Şûra’nın işi.
Şûra, Balyoz davası nedeniyle hakkında (tutuklama değil) yakalama kararı alınmış bir generalin, amiralin durumunu, bu nedenle görüşmekten vazgeçerse, işte Gönül’ün söz ettiği içtihat o zaman oluşacak.
Zaten Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, aynı durumdaki Ankara eski Emniyet Müdürü Orhan Özdemir’in görevden alındığını askerlere örnek göstermesi de o içtihada işaret ediyor: Biz sivil görevliyi aldık, siz askeri neden tutuyorsunuz.
Bu siz-biz bakışını kaydedip geçerek askerin bu noktadaki ‘yol olur’ endişesine gelelim.
Haydi muvazzaflar alın(a)mıyor...
Yani herhangi bir suçtan zanlı iddia edilen her subay için, diyelim on yıl önce bir taşra kasabasında onun uygulamasına tepki duymuş bir savcı tarafından (tutuklama değil) yakalama kararı çıkarıldığı için görevden alınırsa bu durum ordu gibi disiplin ve moral üzerinde duran bir yapıda nasıl bir etkiye yol açar?
PKK sorunu giderek büyürken bu soru ayrı bir anlam taşıyor.
Sorunun Şûra sorunu olmayıp, çok daha derin bir iktidar mücadelesinin parçası olduğuna ilişkin başka bir soru soralım:
Hakkında yakalama kararı çıkarılan 77’si muvazzaf (görevde), gerisi emekli, toplam 102 subay var. Bunlardan yalnızca 2 emekli, Çetin Doğan ve Ahmet Şentürk yakalandı.
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, PKK’nın saldırısıyla Hatay’da şehit düşen 4 polisin Adana’daki cenaze töreninde, hakkında yakalama kararı bulunan Korgeneral Nejat Bek ile birlikte bulunmasını, hatta ona ‘Ne yaparsanız yapın’ talimatı vermesini, görevdeki subayı yakalamanın Merkez Komutanlığı’nın işi olduğunu söylemişti.
O günden bugüne, yakalama yazışmalarının Merkez Komutanlığı’na ulaşmış ve işlem yapılmamış olmasından dikkatleri bir an başka noktaya çekerek bir soru sorabilir miyim müsaadenizle?
Ben böyle bir hukuksuzluk yapacaklarına ihtimal vermek istemem ama, diyelim ki görevdeki subayların alınmasına Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Başbuğ arasında 25 Temmuz günü yapılan gece yarısı görüşmesinde konuşulanlar engel oluyor.
Peki emekli subayların tutuklanması önünde engel nedir?
Mahkeme kararını uygulamak, yalnızca İçişleri Bakanlığı’na bağlı çalışan polis ve jandarmanın işi değil mi? Yoksa yerlerini mi bilmiyorlar?
Yoksa İçişleri Bakanı da Balyoz davasında alınan son yakalama kararının hukukiliği konusunda kuşku mu taşıyor, diğer pek çok insan gibi?
Yoksa artık bu Ergenekon serisi etrafındaki hukuksuzluk iddiaları hükümet üyelerinin de canını sıkar hale mi geldi? İş yalnızca YAŞ değil, anlayacağınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.