Okumada Ciddiyet ve Kalite
Dönüp dolaşıp başlıktaki şu soruyu sormak ve sürekli yeni cevaplar aramak gerektir kanısındayım: “İnsan niçin okur? Biz niçin okuyoruz?
Evet, okumak, anlamak, kavramak, bilgi edinmek, aydınlanmak ve sorun çözmek içindir. Bu açıdan bakıldığında bir romanla bir hukuk kitabının, hatta bir ahlak kitabının çok farkı kalmayabilir. Oradan da hayatın her alanı görülebilir, ihtiyaçlar ve çözümler tespitlenebilir yani.
O yüzden okuma işimizi ciddiye almalı ve kalite kazandırmalıyız. Bir başka açıdan bakıldığında şu da çok önemlidir elbette; neleri hangi sırayla okumak? Bu da başlı başına bir ilimdir. Hem de çok faydalı bir ilim.
Bu ilme giden yollara girmeli, bu ilmin istasyonları sayılan mekteplerden, kütüphanelerden, ya da önde gidenlerden bu yolculuk adına rehberlik dersleri almalı, harita ve krokilerden yararlanmalıyız. Bu inanılmaz bereketli bir eylemdir.
Bilindiği gibi her ilim dalının klasikleri vardır. Okuyuculara bu açıdan yol gösteren eserler de kaleme alınmıştır zaman içinde. Sürekli. İbn Nedim’in “Fihrist”tinden tutun da, “Mevzuatü’l Ülum”lar, “Keşfu’z Zünun”lar gibi genel eserler yanında her bilim dalına mahsus, mesela tefsirciler, hadisçiler, hukukçular, sufiler, edebiyatçılar, dilciler, tarihçiler, sağlıkçılar… ve eserleri hakkında yazılan kitaplara varıncaya kadar ortaya konanlar, işimizi büyük ölçüde kolaylaştırmışlardır. Bunları araştırmak, buralardan seçmeler yapmak gerekir. Bu tür yardım almalar için uzmanlara başvurmalar “kişiliğimizi bulamamak” anlamına asla gelmese gerektir. Böyle bir değerlendirme ya da eleştiri, gerçekten gülünç olur.
Fakat bu düşünceyi çok da yabana atmamak gerekir. Her şeyi güzel yapan ondaki “kalite” değil midir? Aklı çarşıda olan bir adamın kıldığı namaz, kalbi tekke dışında cirit atan dervişin diz çökerek yaptığı zikir, öğretmeni ders anlatırken inek güttüğü dağlarda dolaşan talebenin dersi ne kadar verimli olursa, kendini vermeden okunan cümleler de sanırım o kadar verimli ve istifadeli olur. Yani zaman ve eylem zayi olup gitmiştir.
Bu tür okumalar kendimize olduğu kadar elimizdeki kitaba ve o kitap için bize ömrünü veren yazara da bir saygısızlık değil midir? Çok yönlü bir ciddiyetsizlik, çok yönlü bir mahrumiyet…
Kitaba da, yazara da minnet ve şükran borçluyuz. Bunu yazınca daha çok anladım. Bir kitap ortaya koymak, içindekilerden bir an sarf-ı nazar ederek düşünelim, o kadar da kolay olan bir emek değildir. Yıllar süren okumalar, not almalar, bilgileri birleştirmeler, düzenlemeler, ilaveler, yazmalar, yeniden okumalar, matbaaya göndermeler, tashih etmeler, yayınlama ve dağıtma zahmetleri ve benzeri bir sürü uğraşlar…
Böyle olunca her kitap bizatihi bir değerdir ve her yazar saygıyı hak etmektedir.
www.cemalnar.com
www.ilimistan.com