Şebinkarahisar/2
Sanırım sadede gelmeden sözü bu kadar uzattığım için okuyucum beni bağışlar...
Akademik ömrünün neredeyse tamamını cevize adamış bir kişi olarak, ceviz söz konusu olunca, istesem de yazıyı kısa kesemedim.
İşte üçüncü haftadır cevizden ve Şebinkarahisar’dan bahsediyorum.
9-11 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen Şebinkarahisar 2. Kültür, Sanat ve Ceviz Festivali’nin saat 14/00’te başlayan açılış yürüyüşünden sonraki ilk etkinliği, Efsane Öğretmen Hüseyin Hüsnü Tekışık beyin yaptırarak Kültür Bakanlığı’na bağışladığı Kültür Merkezi’nin Konferans Salonu’nda saat 16/00’da başlayan “Şebin Ceviz Paneli” idi.
Panelden sonra Şebinkarahisar’dan ayrıldığımız için, festivale olan rağbet ne kadardı bilemesem de, cevizle anılan ilçede yapılan panele rağbet, hele başlangıçta, pek de hoşa gidecek gibi değildi. Ne var ki panelin ilerleyen dakikalarında salon yarıya yakın doldu da gözümüz ve gönlümüz biraz olsun ışıdı...
İlçe yönetiminin ileri gelenleri, Kaymakam Bilal Özdemir, Belediye Başkanı Şahin Yılancı, Cumhuriyet Başsavcısı Ümit Özkan ve vermeyi bilen, vermeyi seven, Türkiye’nin bir çok yerinde yaptığı ve yaptırdığı eserlerle tanınan Efsane Öğretmen Hüseyin Hüsnü Tekışık, Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zafer Cemal Özkan, Zıraat Odası Başkanı Muhlis Arslan ve Kadim Dostum Emekli Zıraat Teknisyeni Hakkı İncekara ön sıralarda yerlerini almışlardı ve yaklaşık iki saat süren paneli sonuna kadar ilgiyle izlediler.
Açılış konuşmasını ilçenin genç ve ülkeye sevdalı Tarım Müdürü Oğuz Yiğit bey yaptı. Daha önceki yazılarımda da zaman zaman belirttiğim gibi, insan taşraya çıkıp da ülkesine sevdalı bu genç yöneticileri görünce geleceğe olan güveni artıyor ve şevkleniyor. Bu nedenle, satır arasında şunu hararetle tavsiye ederim ki, özellikle büyük şehirlerde oturanlar kendilerinde bir bıkkınlık ve yorgunluk hissettiklerinde, günün getirdikleri karşısında içleri daraldığında mutlaka taşraya çıksınlar ve oraların bilgiye aç genç insanlarıyla fikir alışverişinde bulunsunlar. Göreceklerdir ki gençleşmişler ve dinginleşmişlerdir...
Tıpkı hiç ihtiyarlamayan Kainatın Efendisi(sav) gibi...
Ne diyordu Kardeş Pakistan’ın Mütefekkir Şairi Muhammed İkbal:
“Ey! İnsanlığa gençlik getiren Muhammed!..”
Evet O Güzel Nebi(sav) insanlığa gençlik getirmiş; o kadar çileye ve hüzne rağmen hiç ihtiyarlamamıştı...
Çünkü bir işde yorulduğu zaman bir başka işde dinlenmiş, hüzünlendiği zaman taşraya çıkıp yenilenmişti...
¥
Başkanlığını yaptığım panelde panelistler Ordu Üniversitesi Zıraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Karadeniz, Ordu Üniversitesi Zıraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tarık Yarılgac ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi Zıraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikri Balta idi.
Panelde söylediklerimizin ilgiyle izlenmesi ve cevize sevdalı Şebinkarahisarlılar tarafından hararetle tartışılmasının bizlere verdiği haz yanında; beni mutlu eden bir başka taraf lisansdan öğrencim olan, Yüksek Lisans ve Doktoralarını yönettiğim üç akademisyenle birlikte olmaktı. İnsanın bir şeyler öğrenmelerine vesile olduğu kişilerin bir yerlere geldiğini görmesi, onlarla yan yana omuz omuza gönül birliği içinde belli hedeflere doğru yürümesi gerçekten hoş. Hele de o kişilerin vefası varsa bu hoşluk daha da, daha da artıyor...
Panelde ceviz üzerine elbet çok güzel şeyler konuşuldu...
Tartışmalar kısmında beni hayrete düşüren ilk şey, ceviz yetiştiriciliğinde çok eski bir geçmişe sahip olan Şebinkarahisar’da kimilerince tohumla ceviz yetiştiriciliğinin halen devam ettirilmesiydi.
İkincisi, yıllar önce gerçekten usta bir aşıcının Şebinkarahisar’a getirildiği halde, ceviz aşısının hâlâ yeterince öğrenilememesiydi.
Üçüncüsü, oldukça yoğun bir ceviz yetiştiriciliğine ve buna bağlı olarak ileri seviyede bir yetiştiricilik bilgisine sahip olunmasına rağmen, Şebinkarahisar’da yetişen her cevizin kimilerince Şebin Ceviz Çeşidi sanılmasıydı.
Dördüncüsü, bazı yabancı ceviz çeşitlerinin cevizin merkezlerinden olan Şebinkarahisar’a kadar girebilmesiydi.
Beşincisi, Şebinkarahisar’da yetişen cevizlerin, ülkemizin diğer yerlerinde yetişen cevizlerden çok farklı özelliklere sahip olduğunun sanılmasıydı.
Tartışmalar sırasında hem var olan kimi yanlışları düzelttik, hem de kimi yerlerde karşılaştığımız bazı yanlışlıklara dikkatleri çektik.
Faydasına binaen, bunları şu şekilde özetleyebiliriz:
Bütün dünyada bilinen onsekiz farklı ceviz türü vardır. Bunlardan meyvesi için yetiştiriciliği yapılanı sadece Anadolu cevizi, yani Juglans rejia’dır. Dolayısiyle ülkemizdeki bütün cevizler bu türe aitdir. Bir başka ifadeyle, tescil edilmiş belli çeşitler dışında, Şebin cevizi, Kaman cevizi, Adilcevaz cevizi diye isimlendirebileceğimiz, birbirlerinden çok farklı özelliklerde ceviz varlığından bahsedemeyiz.
Ne var ki, standart olan çeşitler de dahil, bütün meyve türlerinde olduğu gibi, cevizlerde de ekolojinin (iklim ve toprak faktörlerinin) kazandırdığı bazı aromatik özellikler vardır ki, bu özellikler yediğimiz meyvelerde bölgeler arası farklılıkları ortaya çıkarır ve yılların verdiği damak tadı alışkanlığıyla her bölge insanı kendi bölgesinde yetişen meyveleri ve sebzeleri daha çok tutar. Bu bakımdan çoğu kez bölge ürünleri, aksi olması gerekirken, bol olduğu halde kendi bölgesinde daha yüksek fiyata alıcı bulur.
Getirilen usta aşıcıya ve ülkemizde ceviz aşısının oldukça yüksek bir başarı seviyesi yakalamasına rağmen, Şebinkarahisar’da ceviz aşısının tatmin edici ölçüde bir başarı kazanamamasının nedeni, aşı için gerekli şartların sağlanamamış olmasıdır. Gerekli şartlar sağlanırsa, en zor gibi gözüken ceviz aşısı bile gerek Şebinkarahisar’da, gerekse ülkenin herhangi bir yerinde başarıyla yapılabilir. Yeter ki şartlar sağlansın.
Şebinkarahisar’da dile getirilmemiş olsa da, ülke genelinde yaygın olan bir yanlışlık ise cevizlerde bodurluğun olmasıydı. Sağda solda bodur yetişen ceviz ağacı görülse de, bu bodurluk şimdilik sürdürülebilir olmadığı için, ceviz yetiştiriciliğinde bodur ceviz yoktur, diyebiliyoruz.
Yabancı çeşitlerle yapılan ceviz yetiştirciliğinin yaygınlaşması, ilerleyen zaman içinde ülkemiz genetik kaynaklarının giderek yok olmasına yol açabilecek ölçüde tehlikelidir. Oysa ceviz bütün dünyaya bizden yayılmıştır. Ben inanıyorum ki, ülkemizde bugün yaygınlaştırılmaya çalışılan yabancı çeşitlerden daha iyi özelliklere sahip ceviz tiplerimiz mutlaka vardır. Bunlar kendilerini bulacak himmetli bir eli ve o el vasıtasıyla çeşit olarak tescil edilecekleri günü bekliyorlar. Yeter ki bu himmete sahip olalım.
Nitekim panel sırasında Prof.Dr. Turan Karadeniz’in Şebinkarahisar cevizleriyle ilgili sunusu benim söylediklerimi doğruluyordu. Dokuz yıllık bir çalışmanın sonucu olarak ortaya çıkan bu sunuda hem asırlara meydan okuyan anıt ceviz ağaçlarını, hem de yerli ve yabancı ceviz çeşitlerinden daha iyi meyve kalitesine sahip ceviz tiplerini gördük.
Cevizdeki problemimiz elbet sadece kalite değil ve özellikle verimlilikti...
Gerek panel öncesi Veli Özdabak’ın bahçesinde gördüğümüz, gerekse panelden sonra Hakkı İncekara’nın ilçenin içinde gösterdiği ağaçlar, ülkemiz ceviz yetiştiriciliği için verimliliğin de problem olmayacağına dair ümitlerimi artırdı.
Yeter ki el ele verilsin ve çalışılsın.
Tıpkı iki gün boyunca çevremizde pervane gibi dönen İlçe Zıraat Müdürü Oğuz Yiğit, Zıraat Odası Başkanı Muhlis Arslan ve elinde 24 yıl önce basılmış ve kendisi için imzalanmış “Ceviz Yetiştiriciliği” kitabımı saklama vefasını gösteren Emekli Zıraat Teknisyeni Hakkı İncekara gibi.
Anadolu uyanıyor mu ne?
Evet Anadolu uyanıyor ve çok güzel şeyler oluyor...
Gerekli itina gösterilirse daha da güzel şeyler olacağa benziyor...
Fakat onlara önayak olmak ve biraz silkelemek kaydıyla..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.