Bari “Allah” Demeyin
Bir önceki yazımızda Dörtyol olaylarını yazmış ve sonunda şöyle söylemiştik: “Burada açıkça MHP ve ülkücüleri kışkırtarak olaylara sokmak isteyen bir gurup provokatör var.
Kim bunlar?
Ve daha başka bir sürü sorular.”
Şimdi o soruları sormanın sırasıdır:
MHP’den istifa eden Kılınç’ın durumu gittikçe derinleşiyor. Acaba bu durumda tek başına mı hareket ediyordu?
Bu olaylara katılanlar gerçekten MHP ve ülkücüler mi?
Değilse bu görüntüyü kim, neden veriyor? Neden en önde onlar gösterilmek isteniyor?
Neden ve nasıl yaşları otuzun altında bir sürü çor çocuk toplanmış oraya? Telefon muhaberatı doğru mu? Altında kimler var?
Onları yönlendiren tahrikçinin durumu da bir hayli ilginç?
MHP bu gibi olaylarda anında “bu gençler bizden değil” diye bir açıklama yapmalı. Yoksa zihinlerde kuşku uyanması kaçınılmazdır: Hani sokaklarda olmayacaklardı? Hani bir daha devlete jandarma polis olmayacaklardı? Hani 12 Eylül darbesinde dilleri yanmıştı?
Bu arada MHP ve Devlet Bahçeli’ye üslup bakımından bir özeleştiri düşmez mi? Kin, nefret, öfke ve kışkırtma dolu bu uygunsuz söylem kendilerine de fayda vermiyor.
Bilakis MHP’nin: “Bu işler bize rahat yıkılır, töhmet altında kalırız, biz biraz geride duralım, zaten 12 Eylül darbesi öncesi olaylarda devletin polisi, jandarması varken biz müdahale ettiğimize pişman olmuştuk. Aynı hataya tekrar düşmeyelim” demeleri gerekir. Üç kuruşluk oy için ülkeyi yakacak ateşe sebep olmak elbette vicdanlara sığmaz. Devlet Bahçeli “sokaklarda olmayacağız” diye beyanatlar veriyor. Bu doğru ve sevindirici bir durumdur.
Meselenin püf noktası da şu soruda: Peki MHP ve ülkücüler bu işte yoksa, sokaktaki o görüntüler kimin işi? Kimdi onlar? Nasıl bir tiyatro oynanıyor?
Anlaşılıyor ki MHP ve Ülkücüler üstünden bir provokasyon var. Bu kışkırtmayı elbirliği ile çözmemiz gerekir.
Güneydoğulu vatandaşlar ile AK Parti'lilerin işyerlerini yakmanın, dinle, imanla, akılla, mantıkla, memleket sevgisi, komşuluk, vatandaşlık ve siyasetle bir açıklaması olabilir mi?
Asla!
Hem de bunu “Ya Allah, bismillah, Allahu ekber” diyerek yapmak?
Bu kadarı da fazla artık!
Kim bu ajan provokatörler?
Hem Allah Teâlâ’nın haram kıldığı ırkçılığı yapacak, ev, işyeri, araba yakacak, Müslüman kardeşlerinin canına ve malına haksız yere saldıracaksın, hem de bunu “Ya Allah, bismillah, Allahu ekber” diyerek yapacaksın?
Nedir bu? Dinle, imanla, kitapla, Allah Teâlâ ile alay etmek mi?
Olmaz öyle şey! Kimse yüce din duygularını ve Allah Teâlâ’nın aziz adını eşkıyalığını alet etmesin.
Fıkıh kitaplarının “elfaz-ı küfür” bahsinde “İnsan içki içerken “bismillah” derse kafir olur” diye yazar. Çünkü burada alay ve istihza vardır. Çünkü içki içen bir Müslüman onun haram olduğunu bilir. Buna rağmen iyi bir şey yapıyormuş gibi içerken “bismillah” derse, alaydan başka ne anlama gelir?
Doğuda veya batıda devlet ve milletin canına, malına kasteden bu provokatörlerin, acaba bu esnada Müslümanlık veya kafirlikten hangisine daha yakın olduğu hakkında bir fikirleri var mıdır?
Ya da şöyle soralım, bunu yapanların bir din kaygısı var mıdır?
Neden ortalığı ateşe verirken “ALLAH” diyorlar?
Bu işin Allah ile alâkası ne?
Alaka malaka yok. Bu açık bir istismardır. Bunu anlamak gerekir. Bunu anlamamak için ahmak olmak gerekir. Onlar da milleti ahmak yerine koyuyorlar zaten.
Oysa asıl ahmaklar, milleti kandırdıklarını zanneden zavallı kandırılmışlardır.
Fakat başına bunca badire gelmiş ve yakın zamanlarda bunca tehlikeler atlatmış şu mazlum ama tecrübeli milleti kandırmak artık o kadar da kolay olmayacaktır inşallah.
Tekrarından ötürü artık kabak tadı veren aynı senaryoyu benzeri kötü oyuncularla tekrar tekrar sahneye koymak, millete gına getirtti. Şimdi herkes “biz bu filmi çok gördük” diyor.
Hadi artık milletçe Sevgili Peygamber Efendimizin (s.a.v) “bir yılan deliğinden iki kere sokulmaz” dediği kâmil mü’minlerden olalım.
İnşallah!